Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/553 E. 2020/178 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/553
KARAR NO : 2020/178
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/11/2017
NUMARASI : 2015/804 Esas – 2017/1011 Karar
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ: 05/02/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/10/2014 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müteveffa … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması ile çift taraflı ve ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, bu kaza sonucunda müvekkilinin miras bırakanı … ve … vefat ettiklerini, mirasçı olarak müvekkili …’in kaldığını, iş bu kaza sebebiyle müvekkilinin müteveffaların desteğinden yoksun kaldığını, kazaya konu … plakalı aracın davalı … A.Ş. tarafından kaza tarihini kapsar şekilde Karayolları Motorlu Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ile sigortalandığını, Akçakoca Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/1412 Soruşturma dosyasında davalı araç sürücüsü … asli kusurlu bulunduğunu belirterek müvekkili için müteveffa … vefatından dolayı 2.500,00 TL, müteveffa … vefatından dolayı 2.500,00 TL, müteveffa … vefatından dolayı 2.500,00 TL olmak üzere toplam 7.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama aşamasında müteveffa … dolayı talep açısından feragat edilmiş, ıslah dilekçesi ile de talep müteveffa … dolayı 170.312,87 TL’sına, müteveffa …’den dolayı 47.972,79 TL’sına ıslah edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik Sigortası) Sigorta Poliçesi ile 20/06/2014-20/06/2015 tarihleri arasında … adına sigortalı olduğunu, bu poliçedeki bedeni zarar teminatının sigortalının kusurlu olması halinde ve kusur oranı ile sınırlı olmak üzere kaza tarihi itibariyle kişi başına azami 268.000,00 TL olduğunu, davacının manevi tazminat taleplerinin teminat kapsamı dışında olduğunu, davaya konu trafik kazası nedeniyle müvekkili şirketten birden fazla tazminat talebinin mevcut olması halinde tüm taleplerin kişi başına teminat limitini aşmamak üzere birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, dosya üzerinde garameten paylaşım/proporsiyon uygulanmasının gerektiğini, müvekkili şirkete yöneltilen talepler sonucunun belirlenecek toplam tazminat miktarının kişi başı teminat limitini aşması halinde taleplerin hepsinin kişi başı limite oranlanmak suretiyle müvekkili şirketin poliçe kapsamında ödemesi gereken toplam tazminat tutarının maksimum kişi başı teminat limiti olarak değerlendirilmesinin gerektiğini, Karayolları Trafik Kanununun 96. maddesinde; “Zarar görenlerin tazminat alacakları, sigorta sözleşmelerinde öngörülen sigorta tutarından fazla ise zarar görenlerden her birinin sigortacıya karşı yöneltilebileceği tazminat talebi, sigorta tutarının tazminat alacakları toplamına olan oranına göre indirime tabi tutulur.” şeklinde olduğunu, bu kapsamda kaza nedeniyle müvekkili şirkete yapılmış olan/yapılacak olan başvuruların müvekkili şirketten sorulmasını ve proporsiyon hesaplaması yapılmasını talep ettiklerini, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Trafik Kanunu’na göre “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” teminat dışında kalacağını, destekten yoksun kalanları tarafından öne sürülecek tazminat taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, davacılar murisinin zarar sorumlusu olduğundan alacaklı ve borçlu sıfatlarının davacılar şahsında birleşmekte olduğunu, bir kimsenin hem uğradığı zarara veya uğradığı zararın artmasına sebep olup hem de bunun tamamını bir başkasından istemesinin, kendi kusurunun sonuçlarını bir başkasından istemesinin, kendi kusurunun sonuçlarını bir başkasının sırtına yüklemesi anlamında olduğunu ve bunun zarar gören açısından çelişkili davranış sayılacağını ve TMK’nın 2. maddesine aykırılık teşkil edeceğini, illiyet bağı kesildiğinde sorumluluk doğmayacağından sigortacının da sorumluluğunun doğmayacağının açık olduğunu, konu ile ilgili güncel Yargıtay kararlarının da genel şartlardaki düzenlemeyi doğrular nitelikte olduğunu, davacı dava konusu kazada bedeni zarar gören 3. şahıs olmadığından bedeni zarara bizzat uğrayanların talep edebileceği “sürekli sakatlık ve vefat” teminatından bir hak talep edemeyeceğini, bu nedenle de davacının taleplerinin ancak ve ancak maddi teminat limiti içerisinde değerlendirilebileceğini ve kaza tarihi itibari ile de bu limitin 29.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, davacı taleplerinin sigorta poliçesi teminatı kapsamında olmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda: “Davanın kısmen kabulüne, müteveffalar … ve … yönünden doğan 218.285,66 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 14/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Müteveffa … yönünden doğan destekten yoksun kalma tazminatı talebinin feragat nedeni ile reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müteveffanın anne ve babasının hayatta olup olmadıklarının belirlenerek destek payının dikkate alınması gerektiğini, bilirkişi raporunda dava dışı destekten yoksun kalanların da dahil edildiği bir proporsiyon hesabı yapılması ve dava dışı anne ve babanın teminat limitinden alabileceği paylar ayrılarak ve bu şekilde davacıların da poliçe limiti çerçevesinde ayrı ayrı talep edebileceği maddi zararlarının belirlenmesi gerektiğini, davacıların toplam zararının davalıların sorumluluk sınırı olan sigorta limitini aştığından, davacıların isteyebileceği miktarların KTK 96/1. maddeye göre orantı yapılarak yani uygulamadaki adıyla proporsiyon hesabı yapılarak bulunması gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun ancak sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde ve kusur oranı ile sınırlı olduğundan kusur durumunun oransal olarak belirlenmeksizin maddi zarar hesaplaması yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, takılması zorunlu olan emniyet kemerinin takılmadan seyahat edilmesi şeklinde gerçekleşen müterafik kusurun tazminat tutarından indirilmesi gerekirken indirim yapılmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından; 11/10/2014 tarihinde … kullandığı … plaka nolu araç ile müteveffa sürücü … kullandığı … adına kayıtlı … plaka nolu araçların çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında … plaka nolu araç sürücüsü … ile araçta yolcu olarak bulunan … vefat ettikleri, olay nedeniyle vefat eden eşi …, çocukları … desteğinden mahrum kalan davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır. Kazaya karışan … Plaka nolu araç davalı sigorta şirketi nezdinde, kaza tarihini de kapsar şekilde 20/06/2014-2015 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalıdır. Poliçe ölüm teminat limiti araç başına 265.000,00 TL ve kaza başına 1.340.000,00 TL’dir. Somut olayda kaza 11/10/2014 tarihinde meydana gelmiş, poliçe 20/06/2014 tarihinde düzenlenmiştir. Yeni genel şartlar ise 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla kaza ve poliçe tarihi itibariyle yeni genel şartlar yürürlükte bulunmadığından davalı Sigorta Şirketinin bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdiği zarar; sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez. Şu hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, desteğinin kusurunun olması, davacının hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın talep edilmesi olanaklıdır.Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtığı, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağı değerlendirildiğinde; araç sürücüsünün kusuru, desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar sayılı v.s. İlamları, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2017/203 Esas 2019/8775 Karar 01/10/2019 tarihli ilamı). Bu nedenle davalı vekilinin tazminat talebinin poliçe kapsamında olmadığı yönündeki istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesinden alınan 16/08/2016 tarihli kusur raporunda sürücü … kusursuz, müteveffa … %90 oranında kusurlu olduğu, … plakalı araçtaki yolcuların ise istiap haddi fazlası olarak yolculuk yapmalar ve emniyet kemeri takmamaları nedeni ile her birinin kendi adına % 10 oranında kusurlu oldukları tespit edilerek bildirilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesinden alınan kusur raporunda … Plaka nolu araçta yolcu olarak bulunan müteveffa … için belirlenen %10 oranındaki kusura göre hesaplanan tazminat miktarına hükmedilmiştir. Oysa Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre istiap haddinden fazla yolculuk yapılması ve emniyet kemeri takılmaması hakim tarafından müterafik kusur kabul edilerek tazminattan % 20 müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken müteveffanın % 10 oranında kusurlu kabul edilmesi ve buna göre hesaplama yapılan aktüerya raporundaki hesaplamaya göre karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kabul görmüş pay esasına göre “çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edildiği; Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalı olduğu; Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak payların düşeceği, Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun paylarının destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılarak, anne ve babaya verilmeyeceği; Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payının artacağı; Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payının diğerine aktarılacağı, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminatın bu ilkelere göre hesaplanmasının” benimsenmiştir. Somut uyuşmazlıkta nüfus kayıtlarından müteveffa … babası daha önce ölmüş olmakla beraber annesi … sağ olduğu halde aktüerya hesabında sağ olan anneye pay ayrılmaksızın hesaplama yapılmış olması doğru olmamıştır. Bu nedenle Dairemizce duruşma açılarak aküerya raporu alınmasına karar verilmiştir. Müteveffa … açısından istinaf aşamasında alınan ilk raporda destek altında olan çocukların hesaba katılmaması ve ek raporda da aynı şekilde ve ayrıca daha önce vefat eden babanın payının anneye verilmesi suretiyle hatalı hesaplama yapıldığından bu raporlara itibar edilmemiş, son alınan 2. ek rapordaki hesaplama yukarıya aktarılan Yargıtay ilamına uygun olarak düzenlendiğinden bu rapora itibar edilerek ve bulunan tazminat tutarından %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak müteveffa Nigar yönünden açılan destekten yoksun kalma tazminat davasının kabulüne karar verilmiştir. Sonuç olarak HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek davacının müteveffa …. açısından oluşan 47.972,79 TL ve müteveffa … açısından oluşan 160.755,18 TL destek zararından ayrı ayrı %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak, müteveffa … yönünden 38.378,23 TL ve müteveffa … yönünden 128.604,14 TL destekten yoksun kalma tazminat talebinin kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; Müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirilen miktar, yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakkaniyet indirimi mahiyetinde olduğundan davalı lehine bu kısım üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıdaki aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın kısmen kabulüne, müteveffa … yönünden 38.378,23 TL ve müteveffa … yönünden 128.604,14 TL olmak üzere toplam 166.982,37 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 14/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-Müteveffa … yönünden doğan destekten yoksun kalma tazminatı talebinin feragat nedeni ile reddine, 3-Alınması gereken 11.406,56 TL ilam harcından (27,70 TL peşin harç, 128,60 TL tamamlama harcı, 729,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam =) 885,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.521,26 TL ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4-Yargılama sırasında davacı tarafından yapılan 212,00 TL adli tıp masrafı, 500,00 TL bilirkişi ücreti ve 164,00 TL sair masraf olmak üzere toplam 876,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 828,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,5-Davacının peşin yatırdığı 885,30 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,6-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın kabul edilen kısmı üzerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 19.813,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,7-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden davanın reddedilen kısmı üzerinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir edilen 3.400,00 TL nispi vekalet ücretinin davacı tarafdan alınarak davalıya verilmesine,8-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN :1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 350,00 TL bilirkişi ücreti, 62,10 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdir ve tayin olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/02/2020