Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/538 E. 2019/207 K. 21.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/538
KARAR NO : 2019/207
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/02/2017
NUMARASI : 2014/1136 Esas 2017/58 Karar
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 12/06/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/202 ESAS, 2015/239 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA : Temlik İşleminin Muvazaa Nedeniyle İptali ve Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 21/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:ASIL DAVADA;Davacı vekili dava dilekçesi ile: Davalılardan … tarafından İstanbul …. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile asıl borçlu …Ltd.Şti. ile birlikte kefiller …, …, ….Şti., … ve müvekkili … hakkında icra takibi başlatıldığını, dava konusu icra dosyasının asıl borçlusunun iflas erteleme talebinde bulunduğunu, bu nedenle dosya alacaklısının diğer tüm borçlular hakkında yasal işlem yaparak gayrimenkullerine, banka hesaplarına ve araçlarına haciz şerhi koydurttuğunu, sonrasında dosyayı diğer davalı …’a temlik ettiğini, yapılan temlik işleminin yasaya aykırı olduğunu, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğini, kefil … tarafından dosya borcunun ödendiğini fakat alacaklı – borçlu sıfatlarının birleşmiş olması nedeniyle, … dosya borcunu müvekkilinden talep etme hakkının olmayacak olması nedeniyle muvazaalı olarak dosya borcunun … tarafından ödenmiş gibi gösterildiğini, sonrasında da davalı … alacağını, …’a temlik ettiğini, bu işlemin dürüstçe yapılan bir işlem olmadığını, ayrıca taraflar arasında yapılan sözleşmede davalı … alacağını yalnızca …Şti.’ye temlik edebileceğinin belirtildiğini ifade ederek, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Bu dosya ile birleştirilen İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/202 E. 2015/239 K. Sayılı dosyasında davacı vekili dava dilekçesi ile asıl dosyadaki dava dilekçesi içeriğini tekrarla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden davalıya yapılan temlikin muvazaalı olması nedeniyle temlik işleminin iptali ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile: Müvekkilinin, kefil … eşi olduğunu, icra takip dosyası borcunun ödenerek alacağın temlik alınmasında muvazaadan bahsedilemeyeceğini, UYAP üzerinden yapılan sorgulamasında davacının mal varlığının bulunmadığını, diğer borçluların mal varlıkları üzerinde hacizler bulunduğunu, borçlu şirketin ise batık olduğunu, bu nedenle müvekkilinin, eşinin daha fazla zarar görmemesi için kendi parası ile dosyayı temlik aldığını, müvekkilinin eşi hakkındaki hacizleri fekketmiş olmasının, davacının zararına olmadığını, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmediğini …Şti. adında bir şirket olmadığı gibi taraflar arasında yalnızca bu şirkete temlik verilebileceğine dair bir sözleşmenin de bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesi ile: Davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti. arasında finansal kiralama sözleşmesi akdedildiğini, borcun ödenmemesi üzerine ihtarname gönderildiğini ve sözleşme gereklerinin yerine getirilmemesi halinde sözleşmenin feshedileceğinin bildirildiğini, buna rağmen borçlar ödenmediğinden, finansal kiralama sözleşmesinin feshedildiğini, alacağın tahsilini teminen kiracı kefilleri olan davacı … ve dava dışı …, … ve …. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas ve … esas sayılı dosyaları ile icra takibine geçildiğini, takip işlemleri sırasında davalı …’ın borcu ödeyerek takip dosyalarını temlik almak istediğini, bunun üzerine müvekkili ile davalı arasında temlik sözleşmesi akdedildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Asıl davanın kısmen kabulü ile İst. … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası nedeni ile davacının 67.555,68 TL borçlu olmadığının tespitine, 2-Birleşen davanın (İst. 10. ATM dosyası) kısmen kabulü ile İst. …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası nedeni ile davacının 13.221,74 TL borçlu olmadığının tespitine, 3-Davacının temlik işleminin iptaline ilişkin isteminin ve fazlaya ilişkin istemin her iki dosya yönünden reddine” karar verilmiş, karara karşı davalı … vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesi ile: Temlik işleminin muvazaalı olmadığı kabul edilerek verilen kararda müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken davacı lehine hareket edilmesinin doğru olmadığını, müvekkilinin borçlulardan ….’ın eşi olması ve geçerli kabul edilen dosya alacağını temlik almasının alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştiğini ortaya koymayacağını, dosyaya ibraz edilen banka kayıtlarından da anlaşılacağı üzere müvekkilinin ödemelerini kendi özel hesabından ve kendi mal varlığından yaptığını, ödemenin … tarafından yapıldığının davacı tarafça ispatlaması gerektiğini, mahkemece bilirkişi raporu aynen kabul edilerek karar verildiğini, verilen kararın çelişkili olduğunu, TBK’nın 581.ve 587. maddeleri uyarınca payından fazla ödeme yapan kefilin diğer kefillere rücu hakkının bulunduğunu, bu durumda … için müvekkilinin ödeme yapmasına gerek olmadığını, ibraz edilen bilirkişi raporunun denetime elverişsiz olduğunu, takibin Euro ile yapıldığının farkına varılmadığını, takip tarihinden sonra oluşan faiz, vekalet ücreti, harç ve icra giderlerinin de ödemeye dahil olup yapılan hesaplamada sadece takip miktarının esas alındığını, bu durumun mahkemenin hatalı karar verdiğini ortaya koyduğunu, davacı tarafça diğer davalı ile taraflar arasında yapılan sözleşmede, asıl borç ödenmediği takdirde söz konusu dosyanın sadece … Şti.’ne temlik edileceğine ilişkin sözleşme bulunduğunun beyan edildiğini, ancak dava dosyasına bu yönde bir sözleşme sunulmadığını, … Şti. isminde bir şirket olmadığını, finansal kiralama sözleşmesi incelendiğinde davacının beyan ettiği şekliyle bir hükmün olmadığının anlaşılacağını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının asıl dava ve birleşen dava yönünden kaldırılarak, davacının menfi tespit talebinin reddine, temlik sözleşmesinin iptali için asıl ve birleşen dosyalar yönünden talebin reddine karar verildiğinden temlik miktarları (sözleşme miktarları) esas alınarak vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Dava, muvazaalı olduğu iddia edilen temlik sözleşmesinin iptali ile menfi tespit istemine ilişkindir. … ile dava dışı …Ltd.Şti. arasında finansal kiralama sözleşmesi yapıldığı, sözleşme gereğince kiracı şirket tarafından ödenmesi gereken borç ödenmeyince davalı … tarafından sözleşmenin feshedilerek kiracı …Ltd.Şti. ve kiracı kefilleri olan davacı … ve dava dışı …, … ve … aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … ve … esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatıldığı, takip işlemleri sırasında, kefil … eşi davalı … tarafından icra takip dosyaları ile talep edilen borç ödenerek, alacağın temlik alındığı ve … ile davalı … arasında temlik sözleşmesi yapıldığı, davacı tarafça bu temlik sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı, gerçekte ödemenin kefil … tarafından yapıldığı iddia edilerek temlik sözleşmesinin iptali ile davacının icra takip dosyaları ile talep edilen alacaklar yönünden, borçlu olmadığının tespitine karar verilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Kefalet sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu’nun 581. maddesinde, kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Aynı yasanın müteselsil kefalet başlıklı 586. maddesinde: “Kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.” hükmü, birlikte kefalet başlıklı 587. maddesinde: “Birden çok kişi, aynı borca birlikte kefil oldukları takdirde, her biri kendi payı için adi kefil gibi, diğerlerinin payı için de kefile kefil gibi sorumlu olur. Borçluyla birlikte veya kendi aralarında müteselsil kefil olarak yükümlülük altına giren kefillerden her biri, borcun tamamından sorumlu olur. (…) Birbirlerinden bağımsız olarak aynı borç için kefil olanlardan her biri, kefalet borcunun tamamından sorumlu olur. Ancak, borcu ödeyen kefil aksine anlaşma olmadıkça, diğerlerine toplam kefalet miktarındaki payı oranında rücu hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 183. maddesi “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Borçlu, devir yasağı içermeyen yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı devralmış olan üçüncü kişiye karşı, alacağın devredilemeyeceğinin kararlaştırılmış bulunduğu savunmasını ileri süremez.” şeklindedir. Aynı kanunun 184. maddesi uyarınca alacağın temliki sözleşmesinin yazılı olarak yapılması geçerliliği için yeterli olup davalılar arasında yapılan sözleşmenin, kanunen belirlenen geçerlilik şartlarına haiz olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, kefil … tarafından dosya borcunun ödendiği ancak … dosya borcunu müvekkilinden talep etme hakkı olmaması nedeniyle muvazaalı olarak dosya borcunun … tarafından ödenmiş gibi gösterildiği, dolayısıyla temlik sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı iddia edilmiş ise de temlik sözleşmesinin tarafı olan davalı…, dava dışı … ile davalı … arasında yapıldığı belirtilen muvazaalı işlemin tarafı olmadığı gibi ödeme yapılmış olması koşulu ile alacaklı olması nedeniyle borcun kim tarafından ödendiğinin kendisi açısından bir öneminin bulunmadığı, davacı tarafça, davalılar arasında yapılan temlik sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığının ispatlanamadığı, dolayısıyla mahkemece, temlik işleminin iptaline ilişkin istemin reddine karar verilmesinin dosya kapsamına usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere, temlik bedeli davalı … tarafından kendi banka hesaplarından ödenmiş olup mahkemenin kabulünün aksine, ödemenin eşi … adına yapıldığına dair dosyada delil bulunmamaktadır. Alacağı temlik almakla, TBK’nın 183. maddesi hükmü uyarınca, alacağını borçulardan talep etmesine engel bulunmamaktadır. Buna göre mahkemece, asıl ve birleşen dosyada, davacının menfi tespit istemi yönünden de “davanın reddine” karar verilmesi gerekirken, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, belirtilen nedenlerle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A-1-Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/02/2017 tarihli, 2014/1136 Esas ve 2017/58 Karar sayılı kararının, düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Buna göre; 2-Davacının asıl ve birleşen dosyada açtığı davaların ayrı ayrı REDDİNE,Asıl davada; 3- Harçlar Yasasına göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 1.442,15 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.397,75 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa iadesine, 4-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’nin 7. mad. uyarınca hesap ve takdir edilen 9.505,57 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,6- Yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Birleşen Davada;7-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 282,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 237,85 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacı tarafa iadesine, 8-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT’nin 7. mad. uyarınca hesap ve takdir edilen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,9-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı … tarafından yapılan 36,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,11- Yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, B-İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN :1-Davalı … tarafından yatırılan istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde mahkemesince iadesine, 2-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,3-Davalının istinaf başvurusu nedeniyle yatırdığı (85,70 + 85,70 =) 171,40 TL istinaf yasa yoluna başvuru harcının davacıdan alınarak davalı …’a ödenmesine,4- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek dilekçe ile temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.21/02/2019