Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/495 E. 2020/415 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/495
KARAR NO : 2020/415
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 01/11/2017
NUMARASI : 2014/206 Esas – 2017/1219 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekilinin dava dilekçesinde özetle; 19.10.2012 günü davalılardan … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklet ile Sarıyer’de müvekkillerinden …’e çarparak müvekkilinin ağır şekilde yaralanmasına neden olduğunu, sürücü olan davalı hakkında, şikayet üzerine taksirli nitelikli yaralama suçlaması ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/11909 soruşturma sayılı dosyası üzerinden hazırlık soruşturmasına başlandığını, kazadan sonra müvekkilinin beyin kanaması geçirerek Şişli Etfal Hastanesine kaldırıldığını ve tedavi altına alındığını, genel adli muayene raporuna göre müvekkilinin hayati tehlike arz edecek şekilde ve son derece ciddi olarak yaralandığını, anılan hastanede 34 gün boyunca yoğun bakımda bilinci kapalı olarak komada yattığını, kaza nedeniyle müvekkilinin dişlerinin de kırıldığını ve konuşma zorluğu çektiğini, yemek yiyemediğini, yürüyemediğin, banyo ve tuvalet gibi kişisel ihtiyaçlarını da kendi başına gideremediğini, bakıma muhtaç şekilde yaşamını sürdürmeye çalıştığını, davalılardan …. (…) ise sürücü olan davalı …’ün istihdam eden yani işvereni olduğunu, bu sebeplerle davacılardan … için 50.000,00 TL, … için 20.000,00 TL, …, …, … için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan ortaklaşa ve zincirleme olarak tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir. Davalı …. Tic. A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; husumet itirazında bulunduğunu, yetki itirazında bulunduğunu, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Mahkemeleri olduğunu, kazaya karıştığı iddia olunan motosiklet, uzun süreli olarak diğer davalılardan ….’ne kiraya verilmiş ve araç ile müvekkil şirket arasında fiili hiçbir bağın kalmamış olduğunu, kazanın, aracın diğer davalılardan …. personellerinden …’ün idare ve yönetiminde bulunduğu esnada gerçekleştiğini, manevi tazminat talebinin reddi gerektiğini belirterek öncelikle davanın müvekkili şirket yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasında davacının kusurlu olduğunu ve genel hukuk kuralı uyarınca hiç kimsenin kendi kusurundan menfaat elde edemeyeceğini bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, Karayolları Trafik Kanunu gereğince müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili şirket tarafından işveren olarak iş güvenliği kapsamında tüm sorumluluğun yerine getirilmiş olduğunu, kazanın meydana gelmesine davacı …’in karanlıkta yol ortasında yürümesinin ve üstelik üzerinde koyu renkli kıyafetler bulunmasının sebep olduğunu, kazanın meydana gelmesinin kaçınılmaz olduğunu, iş bu kaza sebebi ile sorumsuzluğuna rağmen müvekkili şirketin iyi niyetli olarak davacıya 10.000 TL ödeme yapmak suretiyle destek olduğunu, talep edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davanın ticaret mahkemelerinin görev alanına girdiğinden dosyanın yetkili – görevli , Kadıköy (İstanbul Anadolu) Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine, … plakalı aracın 27/12/2011/2012 tarihleri arasında 21053641 poliçe numarası ile müvekkili şirket nezdinde Trafik Sigortası ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının şahıs başına 200.000 TL ile sınırlı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacı yanın maluliyetinin kontrol süresi geçtikten sonra Adli Tıp Kurumu tarafından hesaplanması gerektiğini, davacının söz konusu olaydan dolayı SGK Kurumundan herhangi bir ödeme alıp almadığının tespitinin gerekeceğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi davanın açılmasına da sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davacıların maddi tazminat taleplerinin feragat nedeniyle reddine, davalı … Tic. A.Ş.’ye yönelik davanın husumet yönünden reddine, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …. A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılardan …. vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılardan …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; araç işleten sıfatına haiz olmayan müvekkili şirket hakkında, işleten sıfatıyla manevi zararlardan sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, işleten sıfatıyla sorumluluğu kabul anlamına gelmemekle birlikte, dava konusu kaza ile müvekkili şirketin illiyet bağının kesilmiş olduğundan, müvekkili şirket’in sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, müvekkili şirketin işleten sıfatıyla sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olması ile birlikte, hiçbir şekilde işveren sıfatıyla sorumlu tutulmasından da söz edilemeyeceğini, kaza tarihinde iyi niyet göstergesi olarak zarar gören davacılara birtakım yardımlarda bulunduğunu, kaza sonucu yaşanan mağduriyeti azaltabilmek amacıyla son derece iyi niyetli şekilde davacı …’e toplamda 10.000 TL tutarında ödeme yaptığını, sorumluluğu bulunmamasına rağmen müvekkili şirketin, kaza geçiren davacı …’e ve ailesine elinden geldiğince destek olmaya çalıştığını ve bu yolla üzerine düşen insani yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ancak huzurdaki davaya konu olayda hiçbir kusuru bulunmayan, kaza ile illiyet bağı kesilen müvekkili şirketin, tüm manevi zararlar bakımından sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. HMK’nın 298/2.maddesi gereğince, gerekçeli karar tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. HGK’nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.” Yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı ilamında mahkeme kararında çelişki bulunması halinde bunun mutlak bozma nedeni olacağı belirtilmiştir.Hüküm ve gerekçenin çelişkili olması halinde yasaya uygun biçimde, gerekçeyi içeren bir hüküm olduğundan söz edilemez. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair anayasa ve yasa hükümlerine de açıkça aykırıdır.İlk Derece Mahkemesince, kısa karar ve hüküm gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “… davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile; davacı … için 50.000,00 TL, davacı … için 20.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, davacı … için 5.000,00 TL, manevi tazminatın kaza tarihi olan 19/10/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine, …” karar verilmiştir. Ancak kararın gerekçesinde ” davacı … için 30.000,00 TL,…” karar verildiği belirtilmiş ve bu suretle davacılardan … için kabul edilen manevi tazminat miktarında, hüküm fıkrasıyla kararın gerekçesi arasında çelişki yaratılmıştır. Bu yönüyle, karar yukarıda açıklanan Anayasa, usul ve yasa kurallarına aykırılık teşkil etmektedir.Bu nedenle; HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince, davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine ve Dairemizin kararının kapsam ve şekline göre diğer istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı …. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı …. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf talep eden tarafından istinaf aşamasında yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/03/2020