Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4840 E. 2021/197 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4840
KARAR NO : 2021/197
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/10/2018
NUMARASI : 2016/807 Esas – 2018/958 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 10/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili 27/07/2016 tarihli dava dilekçesinde; 04/06/2016 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka numaralı otobüsün kavşakta davacı sürücü … sevk ve idaresindeki … motosiklete sağ tampon kısmıyla sol yanından çarpması neticesi vuku bulan kazada otobüs sürücüsünün kusurlu olduğunun trafik kazası tespit tutanağında belirtildiğini, kaza nedeni ile müvekkilinin yaralandığını, otobüsün … tarafından ZMMS Poliçesi güvencesi altında bulunduğunu, müracaata rağmen sigorta şirketi tarafından ödeme yapılmadığını belirtilerek işgücü kaybından doğan toplam l.000 TL daimi maluliyet tazminatının şirkete başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 02/07/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile 33.187,17 TL sürekli ve geçici iş göremezlik tazminatının tahsilini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; kaza neticesi tutulan tutanakta motosiklet sürücüsünün kurallara uymayarak kırmızı ışıkta geçtiği, müvekkili şirket güvencesi altında bulunan taşıt sürücüsünün yeşil ışıkta geçtiğinin belirlendiğini, müvekkilinin limit dâhilinde ve kusur oranıyla sorumlu olunduğunu, kusur durumu nedeniyle müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, hesaplamanın asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kabulüne, 33.188,57 TL’nin 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı dava dilekçesinde sadece sürekli iş görmezlik tazminatı talep ettiğini, geçici iş göremezlik tazminatını yeni bir dava açarak öne sürmesi gerekirken ıslah dilekçesiyle talep etmesinin, Mahkemece de talep olmadığı halde ıslahla talep edilen geçici iş görmezlik talebini kabul etmesinin hatalı olduğunu, geçici iş görmezlik talebi 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın 5. maddesinde poliçe kapsamına giren teminat türlerinden olmadığını, dava dilekçesinde talep olmadığı halde ıslahla geçici iş görmezlik hakkında karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ile müvekkil şirkete başvuru yapılmadığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, KZMM Sigortası Genel Şartlarında, sigorta kuruluşuna sürekli sakatlık talepleri ile ilgili hesaplama 30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporundaki maluliyet oranına göre yapılma gerektiğini ancak dosyadan yargılama sırasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulundan alınan rapor 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe giren Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre yapıldığından hatalı rapora göre bilirkişi incelemesi yaptırılmasının da doğru olmadığını belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeni ile maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 04/06/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS sigortalı bulunan … plakalı otobüs ile davacının sürücüsü olduğu … plakalı motosikletin çarpışması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde motosikleti sürücüsü davacı … yaralandığı, İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporuna göre motosiklet sürücüsü olan davacı … kazanın meydana gelmesinde %75 oranında, … plakalı araç sürücüsünün ise %25 oranında kusurlu olduğu, Ege Üniversitesi Hastanesi Adli Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen maluliyet raporunda davacının trafik kazasına bağlı yaralanması sonucu Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre trafik kazasına bağlı yaralanması nedeniyle meslekte kazanma gücünde %19 oranında kayıp bulunduğu, iyileşmesinin 9 ay süreceğinin rapor edildiği, aktüer raporunda ise 3.036,57 TL geçici iş göremezlik, 30.151,60 TL sürekli iş göremezlik zararı tespit edildiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup dava tarihinden önce davalı Sigorta Şirketine yapılan başvurunun eksik evrak nedeniyle karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Eksik olduğu bildirilen kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelikte belirlenen kriterleri sağlayan maluliyet oranını gösterir sağlık kurulu raporunun alınması için geçecek süre nazara alındığında KTK’nın 97. maddesinde öngörülen 15 günlük cevap süresinin makul olmayacak şekilde aşılması sonucu doğacağından KTK’nın 97. maddesine göre başvuru yapıldığının ancak başvurunun sonuçsuz kaldığının kabulü gerekir. Bu nedenle davalı vekilinin bu hususa değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve ” Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Maluliyete ilişkin alınacak raporların nasıl düzenleneceğine ilişkin ne Karayolları Trafik Kanun’un da ne de Türk Borçlar Kanun’unda düzenleme yapılmamış, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatları ile kaza tarihine göre dönemsel olarak uygulanması gereken Yönetmelikler açıklanmıştır. Buna göre maluliyete ilişkin alınacak raporların, kaza tarihi 11.10.2008 tarihinden önce ise Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun olarak düzenlenmesi gerekecektir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 16/06/2020 tarih, 2018/3614 E. ve 2020/3544 K., 28/01/2020 tarih, 2018/3470 E. ve 2020/153 K.sayılı kararları). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 04/05/2016, kaza tarihi ise 04/06/2016 olup yeni Genel Şartların 2918 sayılı KTK’ya aykırı olmayan hükümleri ile KTK’nın değişik 90 ve 92.maddeleri yürürlüktedir.Davalının istinaf dilekçesinde belirttiği Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik 30.03.2013 tarih ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de (yeni Genel Şartların yürürlük tarihinden önce) yürürlüğe girmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere Yargıtay 17. Hukuk Dairesi bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra vermiş olduğu kararlarında dahi maluliyetin tespitinde “11.10.2008 tarihi ile 01.09.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin, 01.09.2013 tarihinden sonrada Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğinin” uygulanması gerektiği belirterek bilinçli olarak Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanacağına ilişkin bir karar vermemiştir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların “Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısmında tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar ile “A.5. Kapsama Giren Teminat Türleri” başlığı altında “c) Sürekli Sakatlık Teminatı” kapsamında düzenlenen “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır.” hükmü de uygulanamayacağından kaza tarihine göre Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine göre maluliyet raporu alınmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. 2918 sayılı KTK 98. maddesinde SGK’nun sorumlu olduğu tedavi giderleri açıkça sayılmış olup bu giderler kapsamında geçici iş göremezlik tazminatının bulunmadığı açıktır. Yeni Genel Şartların A.5.b maddesinde açıklanan sağlık giderleri teminatının Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmesi ile aynı yönde değişiklik 2918 sayılı KTK’da yapılmadığından yukarıya aktarılan Anayasa Mahkemesi iptal kararı gereğince yeni Genel Şartların A.5.b maddesi sigorta şirketinin sorumluluğunu daraltan nitelikte olduğundan uygulanamayacaktır. Bu nedenle davalı vekilinin geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
HMK’nın 176.maddesinde düzenlenen ıslah mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Ancak her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Mevcut istem korunarak dava konusu ile ilgisi olmayan başka bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.Yukarıda açılanan ilkeler çerçevesinde davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiş, geçici iş göremezlik tazminatı talebi olmamıştır. Aktüer bilirkişi raporunda geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmış ve ıslahta buna göre yapılmıştır. Mahkemece de sürekli ve geçici maluliyete göre yapılan aktüer raporu esas alınarak ıslah edilen tutar üzerinden tazminata hükmedilmiştir. Oysa davacı, sadece sürekli iş göremezlik tazminat talebinde bulunduğuna göre dava dilekçesindeki talebi ile bağlıdır ve dava dilekçesinde bulunmayan talebin ıslah yoluyla eklenmesi olanağı yoktur. Yine HMK’nın 26.maddesi gereği hakim taleple bağlı olup, talepten fazlasına karar veremez. Dolayısıyla, geçici iş göremezlik bakımından usulüne uygun açılan bir dava bulunmadığı gözden kaçırılarak geçici iş göremezlik tazminatı hakkında da hüküm kurulması doğru olmamıştır. Mahkemece bilirkişinin sürekli maluliyete ilişkin tazminat hesabı esas alınarak hüküm kurulması, ıslah dilekçesi ile talep edilen geçici iş göremezlik tazminatı talebi konusunda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden hüküm bu yönden düzeltilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/5629 Esas ve 2015/13201 Karar sayılı ilamı). Açıklanan nedenle; davalı vekilinin ilişkin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek davanın 30.151,60 TL sürekli iş göremezlik tazminat tutarı üzerinden kabulüne, geçici iş göremezlik tazminatı talebi konusunda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, geçici iş göremezlik tazminatı talebi ile ilgili usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş ve aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre:1-a-Davacının davasının KABULÜNE, 30.151,60 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 14/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,b- Geçici iş göremezlik tazminatı talebi konusunda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 2.059,60 TL nispi karar ve ilam harcından, başlangıçta yatırılan 29,20 TL peşin ve 109,94 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 139,14 TL’nin mahsubu ile bakiye 1.920,51 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yatırılan 139,14 TL harç ile yine davacı tarafından yapılan 2.695,60-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 4.080,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,5- Geçici iş göremezlik tazminatı talebi ile ilgili usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-Davacı yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ;1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 31,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/02/2021