Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4815 E. 2021/51 K. 20.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4815
KARAR NO : 2021/51
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2014/1074 Esas – 2018/506 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesi ile; 25/11/2009 tarihinde meydana gelen trafik kazası sebebiyle davacının yaralanarak kazadan dolayı %14 oranında sürekli iş göremez kaldığını, kazadan önce tır şoförü olarak çalışan davacının ekonomik geleceğinin sarsıldığını, 5684 Sayılı Sigortacılık Yasası’nın 14/2b maddesi hükmüne istinaden davalı kurumun sorumluluğu bulunduğunu, davalı kuruma davadan önce yapılan müracaat üzerine 9.169,00 TL işgöremezlik tazminatı ödendiğini, davacının dava konusu kaza nedeniyle tedavi ve iyileştirme süresince tıbbi anlamda iyileşmesi için geçmesi gereken süre zarfında tam iş göremez olup maddi zarara maruz kaldığını, ayrıca davacının gördüğü tedaviye rağmen tamamen iyileşemeyip daimi surette işgöremez kalmış olup hayatının geri kalan kısmında daimi maluliyet nedeniyle artık eskisi gibi ihtiyaçlarını karşılayamayacak ve eskisine oranla daha fazla efor sarf etmek zorunda kalacağından ömrü boyunca maddi açıdan zarara maruz kaldığını, davalı sigorta şirketi tarafından Yargıtayın içtihatlarına aykırı olarak yapılan hesaplamaya istinaden ödenen tazminatın davacının gerçek zararını tazmin etmekten çok uzak olduğunu, söz konusu ödemenin eksik ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenlerle fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL iş göremezlik tazminatının, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu 25/11/2009 kaza tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan azami poliçe teminatından, davadan önce davalı sigorta şirketi tarafından yapılan kısmi ödeme düşüldükten sonra kalan bakiye azami poliçe teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere, 05/04/2011 başvuru tarihini takiben 8 işgünü bitimi olan 17/04/2011tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte müşterek ve müteselsil sorumluluk dahilinde tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah dilekçesi ile talebini 135.276,09 TL’ye yükseltmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu olay üzerinden iki sene geçtikten sonra açılan davanın süresi içeresinde açılmamış olması nedeniyle zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davadan önce başvuru üzerine yapılan incelemede 26/04/2011 tarihli raporla davacının özür oranının %12 olarak tespit edilebildiğinin açıklandığını, bu oran gözeterek aktüer tarafından düzenlenen 02/05/2011 tarihli raporla davacının trafik kazasında 3/8 oranında kusur oranı dikkate alındığında, kusur indirimi neticesi, 9.169,00 TL tazminat hesaplandığını, tazminat tutarının 27/05/2011 tarihinde ödendiğini, ödeme ve ibraya ilişkin makbuz ve ibranamenin 16/05/2011 tarihinde davacı tarafından imzalandığını, tamamen usulüne uygun düzenlenen ibranameyi kendi rızası ile imzalayan davacının başkaca bir alacağı kalmadığını, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesi gereğince zarar görenin kendisine ödenen tazminatın gerçek zararını karşılamadığını ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafın haksız fiil failleri hakkında şikayet hakkını dahi kullanmamasına rağmen, haksız fiil sorumlularının kusurlu davranışları neticesinde trafik poliçelerini yaptırmamaları nedeniyle sadece … nezdinde dava ikame edilmiş olmasının hakkın kötü niyetli olarak kullanılması olduğunu, talep edilen tazminatın nasıl hesaplandığının açıklanması ve davacının maluliyet gelir kaybı talebine ilişkin olarak çalışmakta olduğuna ve aylık gelirine ilişkin bordro v.s.ibraz edilmesi gerektiğini, davalının sorumluluğunun kusur oranı ile kaza tarihindeki teminat limit ile sınırlı olduğunu, davacının kazanın oluşumunda varsa kusur oranının belirlenmesini, varsa ödenecek ek tazminatın miktarının bilirkişi tarafından hesaplanmasını, davanın açılmasına sebep olmayan davalının temerrütü söz konusu olmadığından dava dilekçesinde belirtilen faizin başlangıç tarihi ve faiz talebini kabul etmediklerini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacının davasının kabulü ile, geçici iş görememezlikten kaynaklı 6.563,99 TL sürekli iş görememezlikten kaynaklı 128.712,10 TL olmak üzere toplam 135.276,09 TL’nin 18/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, dava açılmadan önce vekil eden kuruma yapılan başvurunun değerlendirilerek %12 maluliyet oranı ve kazanın oluşumundaki kusuru oranında indirim uygulanmak suretiyle belirlenen 9.169,00 TL’nin 27/05/2011 tarihinde ödenerek zararın karşılandığını, usulüne uygun ibraname alındığı, … aleyhine talepte bulunarak hakkın kötüye kullanıldığını, vekil eden kurumun sorumluluğunun ZMSS’si bulunmayan motorlu araca atfedilen kusur oranı ve kaza tarihindeki teminat limiti ile sınırlı olduğunu, maluliyet incelemesi ve aktüer hesaplamanın Yargıtay İçtihatlarında benimsenen esaslara göre yapılması ve neticeden davanın reddi gerektiğini, ilk derece mahkemesince savcılık soruşturması sırasında alınan raporla yetinilerek eksik inceleme ile karar verildiğini, maluliyet oranları arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davacının asgari ücretten maaş aldığına ilişkin belgelere itibar edilmeyerek emsal ücret araştırmasına göre hesaplama yapıldığını, dava dilekçesinde talep edilmesine ve davacının kendi isteğiyle işinden ayrıldığı yönünde bilgilere rağmen geçici iş göremezlik tazminatına hükmedildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazası nedeniyle maluliyet tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu trafik kazası çok taraflı, ölümlü ve yaralamalı olup, kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 25/11/2009 tarihi ile dava tarihi olan 0/03/2013 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. KTK’nun 111. maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.Dava, 25/11/2009 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle 27/05/2011 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından yapılan 9.169,00 TL ödemenin eksik olduğu iddiası ile tazminat talebine yönelik olup 01/03/2013 tarihinde açılmış olmakla ödeme/ibra tarihine göre 2 yıllık hak düşürücü süre geçmeden açılmıştır. Davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf itirazı yerinde değildir.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş olması gerekir.Somut olayda hükme esas alınan ATK. 3. İhtisas Kurulunun 01/11/2017 tarihli maluliyet raporu, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre, davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmasının maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde değerlendirme yapılarak düzenlenmiştir. Oysaki istinaf talebinde belirtilen İskenderun Devlet Hastanesi tarafından verilen sağlık kurulu özürlülük raporunda, hangi yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği açıklanmadığından yeterli ve geçerli bir rapor niteliği değildir. Geçersiz bir rapor ile geçerli bir rapor arasında çelişki oluştuğundan bahsedilemeyeceğinden bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değildir. Kırşehir C.Başsavcılığının soruşturma dosyasına sunulan Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığının 13/01/2010 tarihli raporuna göre kazaya karışan …. (davalının ödemesi, ibraname bu araçla ilgili) sayılı araç sürücüsü …’ın birinci derecede, … plaka sayılı araç sürücüsü…un ikinci derecede, …plakalı araç sürücüsü …u’nun ikinci derecede, … plakalı araç sürücüsü davacı …’ın ise kusursuz olduğunun tespit edildiği, yine Kırşehir Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/39 esas, 2010/123 karar sayılı dosyasının iddianame, duruşma tutanakları ve gerekçeli karar örneği UYAP üzerinden mahkemeye gönderilmekle incelendiğinde, ölenlerin …. ve …, katılanın …, sanıkların … ve …, suçun taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olma, suç tarihinin 25/11/2009, suç yerinin Kırşehir-Ortaköy karayolu 32.km.olduğu, 02/12/2010 tarihinde sanık …’ın meydana gelen kazada kusursuz olması nedeniyle beraatine, sanık …’ın suçu işlediği anlaşıldığından suçun işlenmesindeki özellikler, suçun işlendiği yer ve zaman ile sanığın meydana gelen kazadaki kusur durumu gözönünde bulundurularak 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza dosyasında mahkumiyetine karar verilen sanığın temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 2013/6126 Esas-2013/28200 Karar 09/12/2013 tarihli ilamı ile kusur yönünden reddi ile kararın onanmasına karar verildiği uyap yargıtay dosya sorgulamadan anlaşılmıştır.17. Hukuk Dairesinin 2016/10536 Esas ve 2019/4385 Karar sayılı ilamında da belirttiği gibi; “6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesine ve yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, hukuk hâkimi, gerek ceza hâkiminin belirlediği kusur oranı gerekse delil yetersizliğine dayalı beraat kararı ile bağlı değil ise de, sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı ile o eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının bu yönleriyle bağlıdır. ” şeklindedir. Kaza nedeniyle davacı kusursuz olduğundan beraatine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmakla mahkemece kusur raporu alınmadan hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmemiştir.Karayolu Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur. Zorunlu mali sorumluluk sigortasının yaptırılmaması durumunda Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu … karşılayacaktır.Davacı vekili dava dilekçesinin netice ve sonuç kısmında iş göremezlik tazminatı talep etmiş ise de, dava dilekçesinin 5 nolu bendine davacının tedavi ve iyileşme sürecinde tam iş göremez olduğu ve ayrıca daimi olarak maluliyetinin bulunduğu açıklanmış olduğundan, davalı vekilinin geçici iş göremezlik talebi olmadığı halde hüküm kurulduğuna ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir.Davacı taraf, davadan önce davalı tarafından ödenen 9.169,00 TL’nin gerçek zararın altında olduğunu iddia ederek tazminat talebinde bulunmuş; davalı ise, davadan önce yapılan ödemenin yeterli olduğu savunmasında bulunmuştur. Taraf iddia ve savunmalarına göre, davacı tarafın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 111/2. maddesindeki yetersizlik iddiasında bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabının yapılması gerektiği açıktır. Zarar sorumlusu davalı tarafından ödenen bedellerin ödeme tarihi itibariyle yeterli olup olmadığının belirlenmesi için; öncelikle, ödeme tarihindeki verilere göre tazminat hesabının yapılması ve hesaplanan bu bedel ile davalı tarafından ödenen bedel arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması; fahiş fark tespitinin yapılması halinde, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanacak tazminattan, zarar ve yararın denkleştirilmesi ilkesi gereğince, davadan önce davalının ödediği bedellerin yasal faiziyle güncellenmiş değerleri düşülerek sonuç tazminatın belirlenmesi gerekir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2020/1570 Esas ve 2020/3594 Karar sayılı kararı),Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporunda, anılan biçimde herhangi bir hesaplama yapılmamış; sadece, hesap tarihindeki verilere göre hesaplanan bedelden, davalı ödemelerinin güncel değerlerinin düşülmesiyle yetinilmiştir. Rapor bu yönden hükme esas almaya elverişli olmadığından, bu rapora göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.Yine, dava dilekçesinde davacının şoför olduğu belirtilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda Nakliyat-İş Sendikasından gelen emsal ücrete dair müzekkere cevabına göre davacının kaza tarihindeki geliri aylık net 1.550,00 TL (asgari ücretin 2,83 katı) kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Oysa davacıya ait ücret bordrolarında asgari ücret aldığı ve iş yerinde toplu sendikaya üye olduğuna ilişkin bilgi belge de olmadığı anlaşıldığına göre, mahkemece davacının kaza tarihinde çalıştığı işyerinden kaza tarihi itibariyle ve geriye doğru 4-5 aylık maaş bordrosu getirtilmek ve Sosyal Güvenlik Kurumundan karşılaştırılmak suretiyle gerçek geliri belirlenerek aynı hesap bilirkişisinden ek rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden bu hususa değinen istinaf itirazı da yerindedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2021