Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4698 E. 2021/303 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4698
KARAR NO : 2021/303
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI : 2016/867 Esas – 2018/272 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 15/12/2015 tarihinde müvekkiline ait olan … plaka numaralı otomobilin şirket yetkilisi… tarafından İstanbul Haliç Köprüsü üzerinde E-5 karayolunda sevk ve idaresindeyken trafik oluşması nedeni ile durduğunu, mülkiyeti davalılardan … Tic. Ltd. Şti’ye ait olan diğer davalı … sevk ve idaresindeki … plaka numaralı otobüsün trafikte durmayıp önünde bulunan müvekkilinin otomobiline arka yönüden çarpması ile meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkiline ait otomobilin hareket kabiliyetini yitirdiğini ve çok ağır maddi hasar aldığını, çok uzun bir süre onarım ve bakım işlemlerine tabii tutulduğunu belirterek 15.000,00 TL tutarındaki değer kaybının kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesi ile özetle; Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi gereği; dava öncesi davacılar tarafından başvuru yapılmadığını, dava şartı eksikliği nedeniyle esasa girilmeksizin davanın reddine karar verilmesini, … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 22/07/2015-2016 vadeli ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili şirketin 13/06/2016 tarihli işlemiyle araçta meydana gelen hasar nedeniyle 851,16-TL ödeyerek sorumluluğunu yerine getirdiğini, aracın kullanılmışlık katsayısı belli bir düzeyin üstüne çıktığında artık aracın değer kaybetmesinin mümkün olmayacağını, davacı aracın 10 yaşının üzerinde ve 75.000 km’nin üzerinde olup olmadığı hususunun değer kaybı sorumluluğu açısından değerlendirilmesi için tespiti gerektiğini, değer kaybı taleplerinin teminat dışında bırakıldığını, avans faizine yönelik talebin de reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı …Tic. Ltd. Şti. cevap dilekçesi ile özetle; öncelikle müvekkili şirketin işbu dava konusu kazada %100 kusurlu olmadığını, bu hususun delillerin toplanmasına takiben yapılacak olan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi incelemesi sonucu ortaya çıkacağını, davacı yanın aracında iddia edildiği gibi bir değer kaybı olmasının mümkün olmadığını zira kazanın bahsedildiği gibi büyük bir kaza olmadığını, hasarın da bu denli bir değer kaybına yol açacak oranda olmadığını, sayılan kalemlerin değişimi ve yapılan işlemlerin böylesi bir kazaya bağlı olamayacağnı davacı yanın aracın kazadan öncki hali hazırdaki durumu konusunda dilekçesinde verdiği bilgilerin de gerçeği yansıtmadığını, zira basit bir sms ile yapılan tramer sorgusunda dahi aracın birçok kazası olduğunun taraflarınca anlaşılabileceğini, her konuda değer kaybı taleplerindeki ileri sürülen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; 648,84-TL değer kaybı alacağının dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, davacının hakettiği 851,16 TL lik kısım davadan sonra ödenmiş olmakla ve konusuz kaldığından karar vermeye yer olmadığına, bakiye alacak isteminin ise reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişsiz, soyut ve bilimsellikten uzak olduğunu, bilirkişinin hükme esas alınan raporunda, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce verilen kararlar doğrultusunda hesaplama yapmaya çalıştığını ancak aracın ikinci el satış rayiç değerini sektör mensuplarına danışmadan, herhangi bir piyasa araştırması yapmadan hatalı şekilde 175.000,00 TL olarak belirlediğini, bu rakamı bulunmasında kendisine referans olan kaynağı da açıklamadığını, aracın değer kaybının tespit edilebileceği bir başka yöntem olan 14/05/2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS Genel Şartları ekine göre bir hesaplamada da bulunmadığını, kaza sonrası aracın 32 parçasının değiştiğini, bu kadar parçası değişmiş aracın değerinin düşeceğinin açık olduğunu, bu parçaların değişim ve tamir masrafının 12.682,24 TL tuttuğunu, bu denli bir kazanın, aracın ikinci el satış fiyatında, kaza öncesi ikinci el satış fiyatından yalnızca 1.500,00 TL farka yol açacağının gerçeklikle bağdaşmayan bir tespit olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazanın meydana gelmesinde davacı araç sürücüsünün kusursuz olduğu yönündeki bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, değer kaybı tespitininde hatalı olduğunu, önceki kazalarda işbu kazada hasar gören aynı yerleri zaten daha önce de hasar görmüş ise bu kaza sebebiyle yeni bir değer kaybından bahsetmenin de mümkün olamayacağını, ticari bir iş olmadığından avans faizi hükmedilmesinin hatalı olduğunu, gerekçeli kararda davacı lehine 1.500,00 TL vekalet ücretine hükmedildiğini, bu miktarın fahiş olduğunu, avukatlık asgari ücret tarifesinin 13. maddesinde de belirtildiği üzere hükmedilen vekalet ücretinin kabul veya reddedilen miktarı geçemeyeceğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle değer kaybı tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede; HMK’nın 341/2. maddesine göre miktar veya değeri üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Aynı kanunun 341/4. maddesinde de “alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü  üçbin Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.” düzenlemesi mevcuttur. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. Fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında: “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu somut olayda yerel mahkeme hükmünün verildiği 2018 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.560,00 TL olacaktır.Dava, değer kaybı tazminatı istemine ilişkin olup mahkemece kabul edilen miktar 648,84 TL ‘dir. Bu halde dava değeri kararın verildiği tarih itibarı ile 2018 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından davalı vekilinin İlk Derece Mahkemesince verilen karar için HMK’nın 341/4.maddesi gereğince istinaf hakkı yoktur. Yerel mahkemece, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir.Davacı vekili istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede; Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve ” Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi içtihatlarına göre değer kaybının belirlenmesi hususunda aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark kriteri esas alınmaktadır. Kaza tarihine göre Yeni Genel Şartlar yürürlükte olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı gereğince Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması” başlıklı kısmında açıklanan hesaplama yöntemi kullanılamayacağından İlk Derece Mahkemesince aracın kaza tarihindeki hasar görmemiş piyasa değeri ile onarılmış haldeki piyasa değeri arasındaki fark esas alınarak değer kaybı belirlenmesi gerektiğinden mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun yetersiz ve denetime elverişli olmadığı nedenle davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davalı … ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kararın kesin olması nedeni ile HMK 352/1-b maddeleri gereğince reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Davalı … Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun HMK 352/1-b maddeleri gereğince REDDİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekilinin ve davalı … Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/02/2021