Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4690 E. 2021/69 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4690
KARAR NO : 2021/69
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 21/05/2018
NUMARASI: 2016/126 Esas – 2018/644 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09/01/2016 tarihinde davalı …’ne ait, davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkili …’ne ait, müvekkili …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç arasında meydana gelen trafik kazası sonucunda araçta bulunan müvekkilleri … ve …’un ağır derecede yaralandığını, kazanın oluşumunda alkollü araç kullana davalı …’ın tek ve asli kusurlu olduğunu, müvekkili …’in kaza sonucunda yüzünde oluşan kalıcı izler sebebi ile estetik ameliyat olması gerektiğini, kaza tarihinde bir inşaat şirketinde aylık 2.000 TL gelir ile çalıştığını, müvekkil …’un da kalıcı iş gücü kaybı oluştuğunu, davacı …’un … AVM’de özel bir firmada vale olarak çalıştığını, bahşişler ile birlikte aylık 2.000 TL geliri bulunduğunu, kaza sonucunda müvekkil …Tic. Ltd. Şti.’ne ait … plakalı aracın kullanılamaz hale geldiğini, aracın çalıştırılamaması sebebi ile de şirketin kazanç kaybı oluştuğunu belirterek davacı … için 1.000,00 TL, davacı … için 1.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkili … Ltd. Şti. için 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline (davalı … şirketinin yalnızca sigorta poliçe limiti ile sorumlu tutulmasına), davacılar … ve … için ayrı ayrı 75.000 TL manevi tazminatın davalı … ve … Tic. Ltd. Şti’den tahsiline kaza tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin de söz konusu vahim kaza sonucu en az davacılar kadar mağdur olduğunun Adli Tıp Kurumu’nun 15.06.2016 tarihli raporu ile sabit olduğunu, davacı tarafın kendisinin hiçbir kusuru olmadığını söylese de olay günü … plakalı aracı kullanan davacı … ’den alınan kan örneklerine ilişkin Adli Tıp Kurumu’nun 16.05.2016 tarihli sayılı raporunda 0,54 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, davacıların söz konusu talepleri ile iyiniyetli olmadıklarını, zira manevi tazminatın zenginleşme aracı olmamakla beraber, bir ceza da olmadığını, müvekkilinin ekonomik durumunun iyi olmadığını, kaza ile soruşturma dosyası olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/34388 sor. numaralı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. San. ve Tic. AŞ vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin uzun dönem araç kiralama faaliyetinde bulunduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın dava dışı …. San. ve Tic. Ltd. Şti’ye 30/08/2014 tarihli sözleşme ile 36 ay süre ile uzun dönem için kiralandığını, kira sözleşmesi devam ederken 09.01.2016 tarihli kazanın meydana geldiğini, davacı …’ın kendi şirketlerinde çalışmadığını, müvekkili şirketin pasif dava ehliyeti bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı, … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkili nezdinde 24.09.2015/2016 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve zarar nispetinde olduğunu, kaza tarihi üzerinden henüz 12 ay geçmediğinden davacı vekilinin daimi sakatlık iddialarının reddinin gerektiğini, davacı vekilince … plakalı aracın uğradığı hasar açısından tazminat talep edilmişse de işbu talepler bakımından da müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını ve sigortanın zenginleşme aracı olmadığını trafik sigorta poliçesi ile ancak gerçek zararın tazmininin amaçlandığını, müvekkili şirkete dava tarihi öncesinde herhangi bir başvuru yapılmadığından faizin dava tarihinde muaccel hale geleceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacıların maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine, Davacılar … ve …’un manevi tazminat davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile davacı … için 35.000 TL, davacı … için 25.000 TL olmak üzere toplam 60.000 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/01/2016 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …. San ve Tic. Ltd Şti.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılar … ve …’a verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … San ve Tic. Ltd Şti. vekili ve davalı … istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kaza sonucu müvekkili …’in %24 oranında, müvekkili …’un ise %7 oranında malul kaldığını, hayatlarının geri kalanında sağlıklı bir birey gibi tüm vücut fonksiyonlarını kullanamayacaklarını bu nedenle hem … hem de … için mahkemenin takdir ettiği manevi tazminat tutarlarının düşük kaldığını belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı …. San. ve Tic. A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında davalı savunmaları kısmında hiçbir şekilde cevap dilekçesinden bahsedilmediğini, dilekçesine ekli olanlar dışındaki delilleri toplanmadan ve ekliler ise hiç değerlendirilmeden karar verildiğini, müvekkili şirketin uzun dönem araç kiralama ile ilgili faaliyette bulunduğunu, kazaya karışan … plakalı aracın da dava dışı …San. ve Tic. Ltd. Şti’ye 30/08/2014 tarihli sözleşme ile 36 ay süre ile uzun dönem için kiralandığını, kira sözleşmesi devam ederken 09.01.2016 tarihinde kiralanan araçlardan … plakalı araç …’ın hâkimiyetindeyken kazanın gerçekleştiğini, davalı sürücünün aracın zilyetliğini müvekkil şirketten araç kiralayan … San. ve Tic. Ltd. Şti’den devraldığını, müvekkili şirket yönünden davanın reddi gerekmekteyken tazminata mahkum edilmesinin doğru olmadığını, reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden müvekkili şirket yararına nispi avukatlık ücretine hükmedilmemesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece İstanbul 60. Asliye Ceva Mahkemesi 2016/606 E. sayılı dosyadan aldırılan bilirkişi raporundan hareketle hüküm kurulduğunu, ayrıca rapor alınmadığını, bilirkişi raporu ve kaza tespit tutanağının usule aykırı olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Huzurdaki davada uygulanması gereken usul yazılı yargılama usulüdür. 6100 sayılı HMK’nın yazılı yargılama usulünde ön incelemeyi düzenleyen 137 ve devamı maddelerinde ön incelemenin nasıl yapılacağı ayrıntılı biçimde anlatılmıştır. İlk derece mahkemesinin, yargılama sürecinde yapılan işlemleri yansıtan duruşma tutanaklarının incelenmesinde, 10/06/2016 tarihli tensip zaptı ile 07/12/2016 tarihinde ön inceleme duruşmasının belirlendiği, taraflara tebliğ edildiği, 07/12/2016 tarihli celsede ön inceleme duruşmasının yapıldığı ancak taraflara hiç bir aşamada HMK’nın 140/5. maddesi gereğince dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için için süre verilmeden, delillerin ikamesine imkan tanınmadan yargılamaya devam olunması HMK’nun ön incelemeye ilişkin 137, 138 ve 140. maddelerindeki emredici hükümlerine aykırı olmuştur.
Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.”TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi gereğince, hukuk hakimi ceza hakiminin tespit ettiği kusurla bağlı değil ise de Ceza Mahkemesince tespit edilen fiilin hukuka aykırılığı ve illiyet bağını saptayan maddi vakıalar yönünden Ceza Mahkemesi kararı ile bağlıdır.Somut uyuşmazlıkta; İlk Derece Mahkemesince, İstanbul 60. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/606 E. sayılı dosyasından aldırılan kusura ilişkin bilrkişi raporu ile yetinildiği, maluliyet açısından ATK dan rapor alınmadığı, 26/03/2018 tarihli oturumda da bu yönde 1 ve 2 nolu ara kararların verildiği değerlendirildiğinde; tarafların kusur oranlarını belirleyen kusur raporu ve maluliyet raporu alınmadan manevi tazminat belirlenerek eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır.Kabule göre de; 2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.Somut olayda, davalı …. San. ve Tic. A.Ş. vekili dava konusu aracın kendilerine ait olduğunu fakat aracın uzun süreli kira sözleşmesi ile dava dışı … San. ve Tic. Ltd. Şti’ne kiraya verildiğini iddia ettiği halde mahkemece bu yönde araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verilmesi de doğru olmamıştır. İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunmuş olması, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden kabul ve red edilen tazminat miktarına göre ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekir (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25/11/2019 tarih, 2017/5605 E.ve 2019/11036 K.sayılı kararı). Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince manevi tazminatın reddedilen tutarı üzerinden davalılar yararına yazılı olduğu şekilde tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığından davalı ….A.Ş.’nin bu hususa değinen istinaf itirazı yerindedir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken HMK’nın 137 ve devamı maddeleri uyarınca ön inceleme işlemleri tamamlanması, taraflara HMK’nın 140/5 maddesi uyarınca kesin süre verilmesi, ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat aşamasına geçilerek, meydana gelen trafik kazasında tarafların kusur oranlarının belirlenmesi için kusur raporu alınması ayrıca aynı kaza sonucu yaralandığı iddia edilen davacıların yaralanmasının mahiyeti, maluliyet oluşmuş ise geçici ya da kalıcı mı olduğu, kalıcı maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı ve iyileşme süresi konusunda ATK ‘dan yada üniversitelerin Adli Tıp ana bilim dalı başkanlıklarından olay tarihinde yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre bilirkişi rapor alınması ile davacı … açısından mevcut olmakla birlikte, davacı … ve davalı … açısından mali ve sosyal durum araştırma cevapları dosyaya kazandırılıp, tarafların mali ve sosyal durumları ile yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirilerek somut olaya uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi, …. Tic. A.Ş. vekilinin dava konusu aracın kendilerine ait olduğunu fakat aracın uzun süreli kira sözleşmesi ile dava dışı …. San. ve Tic. Ltd.Şti’ye kiraya verildiğini iddiası yönünden araştırma yapılarak delillerinin toplanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilip yeniden esas hakkında hüküm kurulmasıdır. Mahkemece yukarıda belirtilen usuli eksiklikler giderildikten sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilip yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerektiğinden manevi tazminatın miktarına yönelik istinaf itirazları değerlendirilmemiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı …San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacılar vekili, davalı … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı ile istinaf talep eden davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/01/2021