Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4240 E. 2019/470 K. 28.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4240
KARAR NO : 2019/470
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 28/08/2018
NUMARASI : 2018/5906 D.İş Esas 2018/5906 D.İş Karar
DAVA : Trafik Kazasından Kaynaklanan Maluliyet Tazminatı
KARAR TARİHİ: 28/03/2019
Yukarıda yazılı Sigorta Tahkim Komisyon/İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili başvuru dilekçesinde özetle: 09/05/2013 tarihinde davacının sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalı şirkete sigortalı … plakalı aracın karıştığı kazada davacının malul kaldığını, kazanın oluşumunda davalı sigorta şirketine sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, davacının kusurunun bulunmadığını, Dokuz Eylül Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesinden alınan raporda davacının maluliyet oranının %30 olarak tespit edildiğini, davalı şirkete başvuru yapıldığını, davalı şirket tarafından taleplerinin değerlendirilemeyeceğinin bildirildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: 09/05/2013 tarihinde meydana gelen kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde tam ve asli kusurlu olmadığını, davacının kusurlu olduğunu, sigortalısının kusursuzluğu nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, kazanın 2013 yılında meydana geldiğini, davacının ise 2016 yılının son aylarında hastaneye başvurarak depresif bozukluk tanısı ile ilaç almaya başladığını, hemen akabinde müvekkili şirkete tazminat talebinde bulunduğunu, davacının 2013-2016 yılları arasında herhangi bir tedavisinin bulunmadığı gibi bu sürece ilişkin hastane tedavi kayıtlarının ibraz edilmediğini, davacının yaşadığı sorunların trafik kazası ile illiyet bağı bulunması gerektiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, kask ve dizlik gibi koruyucu tertibatları kullanmadan seyahat etmesinin zararın artmasına neden olduğunu, sakatlığının dizlik kullanmaması nedeniyle oluştuğunu, zararın artırıcı etkisi tespit edilerek tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek başvurunun reddini talep etmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyetince: Başvuru sahibinin talebinin kabulü ile 220.253,00 TL tazminatın 07/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi tarafından başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine İtiraz Hakem Heyetince sigorta şirketi vekilinin itirazının kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına, başvuran vekilinin verilen kesin sürede ara kararına uygun bir rapor alınması için müracaat ettiğini belgelemediğinden kanıtlanamayan başvurunun reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: Dava dilekçesi ekinde sunmuş oldukları raporun müvekkilinin maluliyetinin kaza ile illiyet bağını gösterir ve karar vermeye elverişli bir rapor olduğunu, müvekkilinin ara karar döneminde İzmir’de ikamet ettiğini, bu nedenle ara kararda istenilen raporun Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinden temin edildiğini, ara kararda belirtilen usullere uygun olarak yapılan heyet incelemesi ile müvekkilinin maluliyetinin belirlenmiş olduğunu ve raporun yasal süresi içerisinde hakem heyetine iletildiğini belirterek İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.Öncelikle, kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için, buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. 6100 Sayılı HMK’nın 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak bildirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması, kesin süre kuralının, kanunun amacına uygun olarak kullanılması gerekir. Bu ilkelerden hareketle; kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (HGK’nın 12.12.2012 gün ve 2012/9-1170 E., 1172 K. ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararları)Somut olayda; davacı, söz konusu kazada yaralanma nedeniyle, karşı aracın trafik sigortacısı olan davalıdan maddi tazminat talep etmektedir. İtiraz Hakem Heyetince davacı vekiline 27/05/2018 tarihli, “Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığına rapor için 10 günlük süre içinde müracaat etmesi ve aynı kesin sürede müracaatını belgelemesi için kesin süre verilmesine, (…) kesin sürede belirtilen işlemleri yapmaması halinde dosya kapsamı ve HMK hükümlerine göre gerekli kararın verileceğinin ihtar edilmiş bulunduğuna” şeklindeki ara karar ve ihtar elektronik posta yoluyla tebliğ edilmiş, verilen kesin süre dolmadan davacı vekili 06/06/2018 tarihli yazıyla; müvekkilinin Ankara’da ikamet etmediği için ara kararındaki hastaneye başvurusunu yapamayıp ikamet ettiği İzmir Tepecik Hastanesince düzenlenen raporu göndermiş, Hacettepe Üniversitesi Hastanesiyle yaptığı görüşmede, iki buçuk ayda raporun verilebileceğinin bildirildiğini belirterek ara kararından rücu edilmesi istenilmiş, Heyetçe aynı gün verilen ara kararıyla davacının talebinin soyut beyanlara dayandığı ifade edilip reddine; ardından kesin süreye rağmen ara kararı gereği müracaatını belgeleyemediği gerekçesiyle de başvurunun reddine karar verilmiştir. Ancak, İtiraz Hakem Heyetinin başvurunun reddine dayanak yaptığı kesin süreye ilişkin ara kararının, yukarıda belirtilen ilkelere uygun olduğundan söz etme imkanı yoktur. Çünkü, ara kararında dosya kapsamına göre karar verileceği ihtar edilmiş ise de, ara kararındaki kesin süreye uyulmaması halinde başvurunun reddedileceği hususu ihtar edilmeyip “HMK hükümlerine göre gerekli kararın verileceği” davacı vekiline bildirilmiştir.Bunun yanında; İtiraz Hakem Heyetince, verilen ara kararı gereğinin kesin süre içerisinde yerine getirilmemesi üzerine davanın dosya kapsamına göre sonuçlandırılmasına karar verileceği belirtilmiş ancak, dosyadaki diğer deliller incelenmeden/tartışılmadan karar verilmesi doğru olmamıştır. Zira, dosyada iki hastane tarafından düzenlenmiş, davacıya ait raporlar mevcut olup karar gerekçesinde hangi nedenlerle yetersiz görüldükleri de açıklanmamıştır.Bu durumda Hakem Heyeti tarafından, yukarıdaki açıklamalar ışığında davacı vekiline davacının muayeneye müracaatı için yeterli ve makul kesin süre verilerek, kesin süreye uyulmamasının sonuçları da açıkça ihtar edilip kazayla ilgili olarak hüküm kurmaya elverişli rapor alınabilmesi, davacının varsa maluliyetinin kaza ile nedensellik bağının da tespiti ve sonrasında aktüer raporu alınarak sonucuna göre; kesin süreye uyulmaması halinde de dosyadaki maluliyete ilişkin deliller tartışılarak yine varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılmak üzere Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile istinaf istemine konu Sigorta Tahkim Komisyonunun yukarıda tarih ve numarası belirtilen kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılması için Sigorta Tahkim Komisyonuna gönderilmek üzere mahkemesine İADESİNE,3-6728 sayılı Yasa’nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,4-Peşin alınan karar harçlarının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderlerinin yeniden verilecek kararda nazara alınmasına,7-İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/03/2019