Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4201 E. 2018/1679 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4201
KARAR NO : 2018/1679
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 23/05/2018
NUMARASI : 2015/764 Esas – 2018/547 Karar
(Birleşen: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin
2017/651 Esas ve 2017/592 Karar sayılı dosyası)
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ: 06/12/2018
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
ASIL DAVADA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin babası ve eşi konumunda olan …’nın … plakalı aracı ile 17/06/2015 tarihinde hiçbir güvenlik önlemi alınmayarak yol kenarına park edilen …’ın sahibi olduğu … plakalı çekici ve … plakalı dorseye çarpması ile oluşan trafik kazasında vefat ettiğini, muris …’nın kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığını, kazada kusurlu olsa bile müvekkillerinin davada 3. kişi konumunda olduklarından ve ölen kişinin desteğine ihtiyaç duyduklarından ölenin kusurunun müvekkillerini etkilemeyeceğini, kazaya karışan … plakalı çekicinin zorunlu mali sorumluluk trafik sigortasının davalı şirket tarafından tanzim edildiğini bu nedenlerle davalı şirketten trafik kazasında yakınlarını kaybeden davacıların, toplanılacak delillere göre destekten yoksun kalma tazminat tutarının belirlenerek davalıdan olay tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bilahare verdiği ıslah dilekçesi ile toplam tazminat miktarını 268.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe üzerinde yazılı teminat limitleri ile sınırlı olmak üzere poliçede yazılı özel şartlar ve trafik sigortası genel şartları ile sınırlı olduğunu, müvekkilinin asıl sorumluluğunun gerçek zarar üzerinden belirleneceğini, sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkili şirkete bu dosya ile ilgili bir başvuru olmadığını, sigorta şirketinin sigortalısının kusuru oranında gerçek hasarı ödemekle yükümlü olduğunu, bu nedenle kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiğini, karşı tarafın manevi tazminat talebinin teminat dışı olduğunu, gerçek zararın tespiti için aktüer bilirkişiden rapor alınması gerektiğini, müvekkili şirketin müddebir bir tacir olarak genel kanunların ve poliçe genel ve özel şartlarının kendisine yüklediği tüm yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdiğinden herhangi bir temerrüdünden bahsedilemeyeceğini, öncesinde başvuru yapılmaksızın dava açıldığını, ticari faiz talep edilemeyeceğini, davanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ihbarına tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA; Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacıların babası ve eşi olan…’nın 17/06/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiğini, müteveffanın meydana gelen kazada bir kusurunun bulunmadığını, müvekkillerinin müteveffanın desteğine ihtiyaç duyduklarını ve vefatına kadar desteğinden yararlanan kişiler olduğunu, müteveffanın kullanmış olduğu …plakalı aracın ZMMS poliçesi ile davalı sigorta şirketine sigortalı bulunduğunu, davalı sigorta şirketine bildirimde bulunulduğunu ve hasar dosyası açtırılmasına rağmen 8 günlük yasal süre içerisinde taraflarına herhangi bir ödeme yapılmadığını, hasar dosyasının taraflarına ödeme yapılmadan kapatıldığını, aynı konuda aynı taraflar arasında aynı kaza nedeni ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/764 Esas numaralı dosyası ile açılan dava bulunduğunu ve halen derdest olduğunu bildirerek; öncelikle aynı konu ve aynı taraflar arasında görülmekte olması nedeni ile davanın İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/764 Eses sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya ilişkin haklar ve ıslah hakkımız saklı kalmak suretiyle destekten yoksun kalma tazminat tutarı belirlenerek davalıya bildirim yapılmasından itibaren 8.günden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davacı tarafın asıl dava ile birleşen davasının reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Davacılar vekilinin istinaf başvurusu, hükme esas alınan ve davanın reddine gerekçe gösterilen 20/03/2018 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunun fahiş ölçüde usule ve esasa dayalı hatalar içerdiği, Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporunun sonuç kısmında yer alan görüşlerin kazanın oluş biçimine ilişkin olarak dosya içeriğinde yer alan ve mahkemece toplanmış olan deliller ile uyumlu olmadığı gibi daha evvel alınan bilirkişi raporları ile ciddi çelişkiler içerdiği, yerel mahkeme red kararının gerekçesinin Yargıtay kararları ve Karayolları Motorlu Araçlar ZMSS Genel Şartlarının C.11 maddesine aykırılık teşkil ettiği, asıl davanın konusu ZMMS 30/10/2014 tarihinde, birleşen davanın konusu ZMMS 12/08/2014 tarihinde akdedilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme kararını 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sigortası Genel Şartları’na dayandırarak vermesinin açık bir hukuka aykırılık doğurduğu, gerek asıl dava gerekse birleşen dava açısından uygulanması gereken mevzuatın Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları olduğu, bu kapsamda destekten yoksun kalma tazminatı talebinde desteğinin vefatında kusuruna bakılmaksızın ZMMS akdeden sigorta şirketince tazminat ödenmesi gerektiği yönlerine ilişkindir.
Asıl dava, çift taraflı trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının karşı taraf aracının ZMMS’ni temin eden sigorta şirketinden, birleşen dava ise ölenin kullandığı aracın ZMMS’inden destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır. Zira kanunun emredici hükmü gereği yaptırılan zorunlu trafik sigortalarında sigortacı, işletene düşen hukuki sorumluluğu teminat altına aldığına göre, ancak işletenin sorumlu olduğu oranda zarardan sorumlu olacaktır. İşletene hukuken yükletilemeyen zarardan, onun sorumluluğunu teminat altına alan sigortacının sorumlu tutulması da mümkün değildir. KTK’nun 86/1. maddesi gereği ise işletenin eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusursuzluğu oranında sorumluluğunun kalkacağı açıktır.
Mahkemece tarafların kusuruna ilişkin olarak alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi raporu ile davacıların desteklerinin tam kusurlu olduğu benimsenerek asıl davanın, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları gereğince teminat dışı tutulan desteğin kusuru nedeniyle de birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Asıl dava açısından;
Olay tarihinde meydana gelen çift taraflı trafik kazasında davalı sigorta şirketi, ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunması halinde 3. kişilerin zararlarından sorumlu tutulabilecektir. Dosyada A.T.K. Trafik İhtisas Dairesi raporuna karşı davacı vekilinin itirazları değerlendirilmeksizin karar verilmiştir. Oysa kaza tutanağı ve ceza dosyasında alınan raporlar ile A.T.K. raporu çelişki arzetmektedir. Bunun yanında ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararında karşı taraf sürücüsü … hakkında “birinci derece asli kusurlu” olduğu kabulü ile mahkumiyet kararı verilmiş olup bu dava kusur oranı açısından değil ise de maddi olgular bakımından hukuk mahkemesini bağlayacaktır.
Mahkemece bu hususlar değerlendirme dışı tutularak eksik inceleme ile karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, mahkemece konusunda uzman bilirkişi heyeti oluşturularak ceza dosyası da dosya içine alınıp kusur oranları açısından bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler tereddüte mahal vermeyecek şekilde giderilerek, oluşacak sonuca göre davalının zarardan sorumluluğu konusunda karar verilmesi gerekir.
Birleşen dava açısından ise;
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacı yada güvence hesabının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında mutlaka ölen kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. İşleteni veya eylemlerinden sorumlu olduğu sürücüyü üçüncü kişi olarak kabul etmek mümkün değildir.
Genel şartların A.6. maddesi (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat kapsamı dışında tutulmuş, 6704 sayılı yasa ile 2918 sayılı KTK’nın 92.maddesinde yapılan değişiklik de 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Davalı tarafın birleşen dava açısından sorumluluğunun dayanağı olan poliçenin, ZMMS Genel Şartlarının yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden önce, 12/08/2014 tarihinde tanzim edilmiş olduğu görülmektedir.
Davacıların birleşen dava açısından desteklerinin sürücüsü olduğu araca ait poliçe tanzim tarihi itibariyle davalı sigorta şirketinden destek tazminatı talep etme hakkı bulunup bulunmadığı bu kapsamda değerlendirilmeden, zararın teminat dışı olduğu kabulü isabetsiz görülmüştür.
Bu nedenlerle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile yukarıda belirtilen şekilde yargılamanın devamı için HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın, gerek dava gerekse birleşen dava yönünden kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-İstinaf istemine konu ve başlıkta yazılı ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden davacılara iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/12/2018.