Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4186
KARAR NO : 2018/1533
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI : 2016/384 Esas -2018/669 Karar
DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/11/2018
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından müvekkilinin sahibi bulunduğu … plakalı araçla davalı tarafa sigortalı … plakalı araca çarptığı iddiası ile hiçbir belgeye dayanmadan trafik kaza zaptı olmadan, davalı vekilinin yazdığı yazılarda belirtildiği gibi ifade tutanağına dayanarak ödediği hasar bedelinin tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrinin müvekkiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini ancak takip kesinleştiğinden icra müdürlüğü tarafından gıyapta haciz işlemi yapıldığını öğrendiğini, aracın bir başkasına satışı sırasında ortaya çıkan ve haberdar olunan haczin kaldırılması ve satışın gerçekleştirilmesi amacıyla takip dosyasına istirdat hakkı saklı kalmak üzere ihtirazi kayıt ile 3.903,67 TL ödeyerek haczi fek ettiğini beyanla müvekkilinin borçlu olmadığı bir bedeli yasaya ve hayatın olağan akışına aykırı olarak rücuen tahsil eden davalının haksız icra takibi nedeniyle müvekkilinin ödediği bedelin ve % 20 haksız icra tazminatının ödeme tarihinden geçerli olarak ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket sigortalısı ile davacı arasındaki ilişkinin ticari nitelikte olmadığından iş bu davada görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacı tarafın ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin bir şikayette bulunmadığı gibi icra dosyasına ilişkin birçok kez tarafları ile görüşme yaptığını, sigortalının, sigortacısından plakasını göremediği bir aracın kendi aracına çarparak kaçması neticesinde uğradığı hasarın karşılanmasının talep edilebileceğini, plakası tespit edilemeyen bir aracın bir sigorta şirketinin kasko sigortalısına verdiği hasarın sigorta şirketleri tarafından sigortalısına doğrudan ödendiğini, dolayısıyla bu tip durumlarda üçüncü kişi sigortalının hiç tanımadığı bir araç sürücüsü veya maliki hakkında yazılı beyanı karine olarak kabul edildiğini, kaldı ki dava konusu trafik kazasına ilişkin sundukları olay yeri resimlerinden davacı tarafa ait aracın müvekkiline kasko sigortalı araca kusurlu olarak çarptığının da açıkça anlaşıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kabulü ile 3.903,67 TL’nin 22/03/2016 tarihinden itibaren değişebilir oranlarda işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı talebinin reddine” karar verilmiştir.
Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket sigortalı ile davacı arasındaki ilişki ticari nitelikte olmadığından ilk derece mahkemesi tarafından öncelikle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esasa ilişkin hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, 17.03.2016 tarihinde davacının maliki olduğu … plakalı aracın ile müvekkili şirkette kasko sigortası bulunan … plakalı araca çarpması sonucu hasar meydana getirdiğini, davacıya ait aracın müvekkili şirkete sigortalı araca kusurlu olarak çarptığının olay yeri resimleri ile açıkça anlaşıldığını belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılarak, esas hakkındaki talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, “Genişletilmiş Kasko Sigorta” poliçesi ile sigortalı aracın, trafik kazasında hasara uğraması nedeniyle dava dışı sigortalısının zararını ödeyen sigorta şirketinin 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesi uyarınca ödediği tazminatın rücuen tahsiline ilişkindir.
HMK’nın 1.maddesine göre göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. HMK’nın 114/1-c bendi ile mahkemenin görevli olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup 115/1. maddesine göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Aynı Kanun’un 5/3. maddesi ile ” Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükmü getirilerek asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisi haline getirilmiştir.
Sigortacının halefiyete dayalı olarak açacağı rücuen tazminat davalarında, görevli mahkemenin belirlenmesi konusunda; 22.03.1944 tarih, 37 Esas, 9 Karar sayılı (03.07.1944 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan) Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında “sigortacının halefiyete dayalı açtığı davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” ilkesi benimsenmiştir. Buna göre; sigortacının halefiyete dayalı olarak açtığı davada, davanın nitelendirmesi yapılırken, davacının sigortalısı ile zarara neden olduğu iddia edilen arasındaki hukuki ilişkiye bakılması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta davalı … ile sigortacısı … arasında … plakalı otomobil için “Kasko Sigorta” poliçesi imzalanmıştır. Sigortalısına hasar bedelini ödeyen davalı … kusuru bulunduğunu iddia ettiği davacı aleyhine ödediği hasar bedelinin tahsili için icra takibi başlatmıştır. Süresinde takibe itiraz edemediği için borcu ödeyen davacı-borçlu açmış olduğu bu dava ile ödediği bedelin istirdadını talep ve dava etmektedir. Davacı ve davalı arasında doğrudan bir ilişki bulunmadığından halefiyet kuralı gereğince sigortalı ile davacı arasındaki hukuki ilişkiye göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekir. Bu halde davalı şirketin haklarına halef olduğu sigortalısı … ile davacı arasındaki uyuşmazlık, haksız fiil niteliğindeki trafik kazasından kaynaklandığı gibi davacı ile dava dışı sigortalı gerçek kişi olduğundan açılan dava ticari dava niteliğinde değildir. Netice olarak TTK’nın 4/1. maddesinde açıklandığı şekilde her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan bir dava bulunmadığından ihtilafın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
Bu nedenlerle, İlk Derece Mahkemesince davanın “Asliye Hukuk Mahkemesinde” görülmesi gerektiğinden görevsizlik kararı verilmesi yerine davanın esası hakkında yargılama yapılarak hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/06/2018 tarih, 2016/384 Esas 2018/669 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK ‘nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.14/11/2018.