Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4089 E. 2020/4038 K. 02.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4089
KARAR NO : 2020/4038
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI : 2014/193 Esas – 2018/665 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 02/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin yolcu konumunda içinde bulunduğu … plaka sayılı araç ile … plaka sayılı aracın çarpışması sonucu 11/10/2008 tarihinde meydana gelen kazada sakat kaldığını, Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 05/02/2013 tarihli özürlü sağlık kurulu raporunda müvekkilin sakatlık oranının % 25 olduğunun ifade edildiğini, davalı … şirketi kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı aracın 305025 numaralı zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortacısı olduğunu, davalı … şirketine davacının uğradığı zararın tazmini talebi ile başvurulduğunu, bu başvuru neticesinde … numaralı hasar dosyası açıldığını, bu rapor ve müvekkilin sağlık durumuna ilişkin diğer tüm belgelerin davalı … şirketine gönderildiğini, ancak davalı … şirketinin 27/09/2013 tarihli yazısında sağlık kurulu raporunda özür oranı bildirilmiş arazlar ile trafik kazası arasında illiyet bağı bulunmadığını ve tüm rapor, epikriz, hastane kayıtlarının gönderilmesini aksi halde dosyanın reddedileceğini ifade ettiğini belirterek HMK 107 gereğince artırılmak üzere şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın davalı … şirketine başvuru yapıldığı tarihten 8 gün sonrasından itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin maddi zarardan sorumluluğu poliçe azami teminat limitiyle sınırlı olarak söz konusu olabileceğini, söz konusu kaza nedeniyle davacının dava öncesi yaptığı başvuru sonucu 105058-3 numaralı hasar dosyası açılmış olup gerekli incelemeler yapıldığını, özürlü sağlık kurulu raporunda özür oranının % 10 sebebinin de hipertansiyon olduğunun ifade edildiğini, kaza ile raporda ifade edilen hipertansiyon arasında nedensellik bulunmadığını, sigorta şirketinin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını belirterek zamanaşımı nedeniyle davanın usulden reddine, esasa geçilmesi halinde ise haksız hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin maluliyetine ilişkin ilk olarak, Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 05.02.2013 tarihinde özürlü sağlık kurulu raporu tanzim edildiğini, bu rapora göre; müvekkilin özür oranı %25 olarak tespit edildiğini, raporun ciddi bir oransal kısmını da müvekkilinin kas iskelet sisteminde kaza neticesiyle meydana gelen araz hali oluşturduğunu, ayrıca raporda özür durumunun sürekli olduğu da vurgulandığını, kaza sonrasında müvekkilinin omzunda ağrı ve hareket kısıtlılığı nedenleriyle Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine 16.06.2015 tarihinde başvurduğu, ancak ameliyat notlarının ve kaza nedeniyle oluşan arazın tahlilinin tam anlamıyla yapılamamış olması nedeniyle engellilik oranı verilmediğini, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun 24.10.2016 tarihinde tanzim ettiği raporda; maluliyet oranının tayini yapılamadığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. Üst Kurul’un 18.01.2018 tarihinde tanzim ettiği raporda ise, ayrıntılı bir inceleme yapılmadan, mevcut raporlar yalnızca yeniden zikredilerek müvekkilinin geçirmiş olduğu ameliyat ile trafik kazası arasında illiyet bağı kurulamadığı tespitiyle maluliyet oranının tayini yapılmadığını, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi bu noktada haksız fiilin meydana geldiği tarihle zararın doğduğu tarih arasına herhangi bir zaman sınırı koymadığını, burada vurgulanan, gelişmekte olan bir durum var ise, bunun beklenip maluliyetin kesin olarak tespit edildiği, adli tıp kurumunca yapılan tespitlerde, müvekkilin geçirdiği ameliyat ve tedavi süreci dikkate alınmadan hasta şikayetlerinin neler olduğu ve ameliyata neyin mahal verdiği tespit edilmeden maluliyete dair rapor tanzim edilmediğini, bu usulün hukuka tamamen aykırı olduğunu, mahkemenin de bu raporlara binaen hüküm kurmuş olmasının hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu belirlemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği veya Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir. Maluliyetin haksız fiil sorumlusunun fiili sonucu oluştuğunun, yani haksız fiil ile maluliyet arasında illiyet bağı bulunduğunun da belirlenmesi sorumluluk açısından zorunludur. Somut olayda, davacının maluliyetinin tespiti için Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi’nin 24/10/ 2016 tarihli rapor ile … kızı, 10.01.1952 doğumlu …’nın 11/10/2008 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu düzenlenmiş 1 adet tıbbi belgelerde başta 3 cmlik skalp kesisi dışında yaralanma tanımlanmadığını, kişiye 2014 yılında bilateral gonartroz tanısı ile sağ diz protezi uygulanmış olduğunu, kişinin mevcut arızası ile 11.10.2008 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasının illiyetinin kurulamadığı cihetle maluliyet oranı tayini yapılmadığını, kazaya bağlı yaralanma nedeniyle iyileşme süresinin 3 (üç) hafta olduğu belirlenmiştir. Mahkemece Adli Tıp Üst Kurulu’ndan aldırılan 18/01/2018 tarihli raporunda benzer şekilde değerlendirme yapılmıştır. Her iki raporda da hangi yönetmelik hükümlerine göre değerlendirme yapıldığı belirtilmemiştir.11/10/2008 kaza tarihi itibari ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, yürürlükte bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece öncelikle davacının kaza tarihinden 10 gün sonra Sakarya Devlet Hastanesine yaptığı başvuru evrakları celb edilerek, tüm tedavi evrakları ile birlikte Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan davacının yaralanması ve arazları ile dava konusu kaza arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığı varsa davacının maluliyet durumuna ilişkin kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “ Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği,” hükümlerine uygun yeni bir rapor aldırılarak karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/12/2020