Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4067 E. 2020/3957 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4067
KARAR NO: 2020/3957
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 11/07/2018
NUMARASI: 2015/524 Esas – 2018/708 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 05/09/2008 günü davalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otobüs ile Levent istikametinden Beşiktaş istikametine giderken müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklete çarpması neticesinde müvekkilinin feci şekilde yaralandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla 100.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili müvekkile ödenmesine, 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte … ve …den tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın müvekkili şirkette Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile poliçeli olduğunu, poliçe limitinin 125.000,00 TL olduğuğunu, davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirketin sigortalısının kusuru oranında maddi tazminattan sorumlu olduğunu, manevi tazminat yönünden sorumluluğunun bulunmadığını, öncelikle kusur raporu aldırılması gerektiğini, maluliyetin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu aldırılması ve hesaplamanın aktüerya uzmanı bilirkişi tarafından yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Davanın kısmen kabülü ile; davacının sigorta şirketine yönelik maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine, davacının … ve …’a yönelik maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 61.644,46 TL maddi tazminatın kaza tarihi olan 05/09/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizili ile birlikte davalılar … ve … ‘den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talep konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, 15.000,00 TL manevi tazminatın 05/092008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılar … ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine” karar verilmiş, bu karara karşı … ve … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı …, … vekilli istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkillerinin duruşmadan bir gün önce kendisine vekaletname çıkardığı ve aynı gün birkaç tane daha duruşmamın olmasından dolayı dosyaya dayanak belgesi ile mazeret dilekçelerini sunduğunu, mahkeme sanki böyle bir talep yokmuş gibi hareket ederek bu durumu görmezden gelmiş ve bir karar oluşturulmadığını, davada iki davalıyı temsil ediyor olmanın gerçeği karşısında Mahkeme reddettiği miktar üzerinden vekalet ücretine de hükmetmediğini, usul açısından en büyük eksiklik müvekkillerinin delillerinin toplanmamış tanık dinlenmemiş ve olay mahallinde keşif de yapılmadan tek yanlı tamamen davacı tarafın iddiaları doğru kabul edilerek düzenlenen raporlara göre karar verildiğini, bu nedenle kararın hukuka aykırı olduğunu, davacı sigorta şirketi ile anlaşmaya vardığını ve alacağını alarak kalan miktar için ibraname verdiğini, yasal açıdan müteselsil sorumluluğun olduğu bu durumda davacı kendisine ödenen parayı kabul ettiğini, mahkemece bu durumun değerlendirilmeden hüküm tesis edildiğini, meydana gelen kaza esnasında müvekkili durmuş halde iken davacı kaldırımlardan gelerek duran araca çarptığını, müvekkillerinin usulsüz yapılan tebligatlardan dolayı savunma haklarını kullanamadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. ” hükmü yer almaktadır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 30. maddesinin birinci fıkrasında, “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir..” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda davalılar … ve … ‘e çıkartılan dava dilekçesinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu 21. maddesine uygun çıkartılarak taraf teşkilinin sağlanmış olduğu görülmektedir. Davalılar tarafından dosya kapsamına cevap dilekçesi ve delil listesi sunulmadığı görülmektedir. Bu kapsamda davalılar vekilinin delillerinin toplanmadığına ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Ancak İlk Derece Mahkemesi 24/01/2018 tarihli duruşma ara kararına göre bilirkişi raporunun ve sözlü yargılama gününe ilişkin davalılara çıkartılan tebligat mazbatasında 7201 sayılı Tebligat Kanunu 21. maddesine belirtildiği şekilde keyfiyetin hangi komşusuna bildirildiğinin belirtilmeden tebliğ işlemi yapıldığından, yukarıdaki yasa ve yönetmelik hükümleri uyarınca tebligatın usulsüz olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece bu husus göz ardı edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır. O halde mahkemece yapılaması gereken bilirkişi raporunun davalılara usulüne uygun tebliği yapılarak itiraz edilmesi halinde itirazlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesidir. Müteselsil sorumluluk, TBK 61. maddesinde dış ilişki, 62. maddesinde ise iç ilişki düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163/1. maddesi “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir.” demekle zarar görenlerin zarar verenlerden zararı nasıl ve ne miktarda talep edebileceği hak ve yetkilerini göstermiştir. TBK’nın 166. maddesinde “Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur. Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yargılama sırasında davacı davalı sigorta şirketi açısından davadan feragat etmekle, poliçe teminat limiti kadar işleten ve sürücüyü (Maddi tazminat yönünden) borçtan kurtarmıştır. Mahkemece de bu husus gözetilerek hesaplanan tazminat miktarından poliçe limiti olan 125.000,00 TL mahsup edilerek hüküm kurulduğu görülmektedir. Davalı vekilinin bu hususa yönelik istinaf başvurusu yerinde değildir. Kabule göre de davalılar vekili tarafından karar tarihi öncesi dosyaya vekaletname sunmasına rağmen reddedilen miktar yönünden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği halde hükmedilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı …, … vekillinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı …, … vekilinin istinaf başvurusunun kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı …, … vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/11/2020