Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4041 E. 2020/3917 K. 11.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4041
KARAR NO: 2020/3917
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/02/2018
NUMARASI: 2014/1359 Esas 2018/93 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/03/2009 tarihinde, müvekilinin sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayılı motosikletiyle karşı yönden gelmekte olan ve … sevk ve idaresinde bulunan … plaka sayı kamyonun çarpışması sonucu, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, Şanlıurfa Cumhuriyet Savcılığı’nın 2009/18546 soruşturma sayılı dosyası üzerinden yapılan bilirkişi incelemesinde, müvekkilinin %43 oranında daimi sakatlığının tespit edildiğini, meydana gelen kaza nedeniyle Şanlıurfa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/937 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılama başlatıldığını, zaman aşımının söz konusu olmadığını, davalı … şirketinin zorunlu mesuliyet sigortasında belirlenen ve sakatlanma halinde ödenmesi gereken tazminatı ödemekten kaçındığını belirterek HMK’nın 107. maddesi uyarınca, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000,00 TL maddi tazminatın başvuru tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğunu, davanın reddi gerektiğini, davacı tarafın sigortalının kusurunu ve zararını usulen ispat etmesi gerektiğini, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, davacıların bağlı bulunduğu sosyal güvenlik kurumunun tespit edilerek, mükerrer ödemeyi ve haksız zenginleşmeyi önlemek için kurum tarafından davacıya ödenen geçici iş görememezlik ödeneği ile maluliyet nedeni ile bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin sorulması gerektiğini, davacının maluliyeti ile kaza arasında illiyet bağının tespiti ve maluliyet oranının tespitinin gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun 150.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, bu nedenlerle sigortalı araç sürücüsü kusursuz olduğundan haksız olarak açılan davanın reddini, yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkisizlik nedeni ile reddini, davacının davasının ispatı halinde müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise asıl alacak yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davaya konu kaza nedeniyle biri savcılık aşamasında olmak üzere 3 farklı kusur raporu alındığını, hazırlanan kusur raporları hükme alınabilecek yeterlilikte olmayıp, raporlar arasında çelişkiler bulunduğunu, davaya konu kazada kusur durumunun belirlenmesi için aldırılan üç bilirkişi raporunun da olayı aydınlatamadığı, eksikliklerin giderilemediği ve çelişkilerin hala mevcut olduğu gözönüne alınmadan, ikinci rapora göre hüküm kurulduğunu, itirazların dikkate alınmadığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 08.03.2009 günü sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı kamyon ile karşı yönden gelmekte olan davacı sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Ceza soruşturması aşamasında hazırlanan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesininden alınan kusur raporunda; kazanın şüphelinin beyanında belirttiği şekilde meydana gelmesi durumunda sürücü …’in kusursuz olduğu, sürücü …’ın asli ve tamamen kusurlu olduğu, kazanın motosikletin arkasında yolculuk eden mağdurun beyanında belirttiği şekilde meydana gelmesi durumunda; sürücü …’in asli ve ağırlıklı derecede kusurlu olduğu, sürücü …’ın tali derecede kusurlu olduğu belirtilmiştir. Mahkemece aldırılan 12.10.2016 tarihli bilirkişi raporunda; sürücü …’in kusursuz olduğu, sürücü …’ın % 100 ( yüzde yüz ) oranında tam olarak asli kusurlu olduğu; Yine mahkemece aldırılan Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesi’nin 04/12/2017 tarihli (Sürücü ve tanık beyanını, 12/10/2016 tarihli raporu da irdeleyen) bilirkişi raporunda ise ihtimali olarak 1.durumun kabulü halinde kazanın kazanın sürücü …’in beyanında belirttiği şekilde meydana gelmesi durumunda; A) Sürücü …’in kusursuz, B) Davacı sürücü …’ın % 100 ( yüzde yüz ) oranında kusurlu, 2.durumun kabulü halinde kazanın, motosikletin arkasında yolcu olarak bulunan …’ın beyanında belirttiği şekilde meydana gelmesi durumunda; A )Sürücü …’in % 70 ( yüzde yetmiş ) oranında kusurlu, B) Davacı sürücü …’ın % 30 ( yüzde otuz ) oranında kusurlu olduğu kanaati açıklanmıştır. Bu durumda son tarihli alınan ATK raporuna rağmen önceki 12/10/2016 tarihli rapora göre karar verilmesi doğru olmadığı gibi hangi durumun üstün tutulduğu değerlendirilmeden ve tartışılmadan, diğer bir ifade ile bu kabule nasıl ulaşıldığı gerekçelendirilmeden ve çelişki giderilmeden “… plakalı aracın sürücüsü …’in, kusurunun bulunmadığı, … plakalı motosikletin davacı sürücüsü …’ın, kazada % 100 (yüzde yüz) oranında tam olarak asli kusurlu olduğu” sonucu ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. O halde İlk Derece Mahkemesince kusur oranları bakımından bilirkişi raporları arasında oluşan çelişkinin giderilmesi için İTÜ Makine Mühendisliği bölümünde görevli akademisyenlerden oluşturulacak bilirkişi kurulundan veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan çelişkiyi giderecek şekilde kazanın oluşumunda kusur dağılımını belirleyen gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/11/2020