Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4039 E. 2020/3979 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/4039
KARAR NO : 2020/3979
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/06/2018
NUMARASI : 2016/1204 Esas – 2018/742 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 20/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesi ile; 25/11/2008 tarihinde Gebze ilçesi hudutları dahilinde meydana gelen trafik kazasında … vefat ettiğini, davacı … müteveffanın annesi, … ve …’nin ise kardeşleri olduğunu, olay sonrası tutulan trafik kazası tespit tutanağına göre, … plakalı araç malik ve aynı zamanda sürücüsü …’in asli, …’nin ise tali kusurlu olduğunun belirlendiğini, dava açılmadan önce davalı … şirketi ile …na başvuru yapıldığını ancak zararlarının kendi talepleri doğrultusunda karşılanmadığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili … için 500,00 TL maddi tazminatın tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen, müvekkili … için 20.000,00 TL … için 8.000,00 TL … için 8.000,00 TL manevi tazminatın malik-işleten ve aynı zamanda sürücü …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının ikametgahının Beykoz’da olması nedeni ile davanın Beykoz Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davaya konu hasar tarihi üzerinden iki yıl geçmesi ve tazminat talebinin söz konusu hükme göre zamanaşımı süresinin dolması nedeni ile davanın reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek üzere, sürücünün alkollü veya ehliyetsiz olup olmadığının tespitinin gerektiğini, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeni ile davanın reddinin gerekeceğini, kazanın 25.12.2008 tarihinde meydana geldiğini, kaza tarihi itibariyle Trafik Sigortası Yeni Genel Şartlarının uygulanacağını, müteveffanın, davaya konu aracın sürücüsü/işleteni olduğundan, müteveffanın mirasçılarının talepleri KTK ve genel şartlar gereği teminat dışında olduğunu, müteveffa kusurlu sürücü/işleten yakınlarının 3. kişi olarak kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin söz konusu zarardan, poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların kazaya sebebiyet veren … plakalı araçlar açısından kusuru ve bunun sonunda bir zararının oluştuğunu ispatlaması gerektiğini, …nın sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, müvekkili aleyhine tazminata hükmedilecek ise, bu tazminat miktarının hesaplanmasında 01.06.2016 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar ZMM genel şartlarında belirtilen TRH tablosunun ve teknik faizin uygulanmasının gerekeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Diğer davalı … cevap dilekçesi sunmamıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “maddi tazminat talebi yönünden; davanın kabulü ile, 24.686,00 TL maddi tazminatın davalılardan … yönünden kaza tarihi olan 25/12/2008 tarihinden, davalılardan … ve … A.Ş yönünden 28/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebi yönünden; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, … için 8.000,00 TL, .. için 4.000,00 TL, … için 4.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 25/12/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’ten alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı …A.Ş. vekili ile … vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava aşamasında müvekkil şirket tarafından yapılmış olan zamanaşımı def’i dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, müteveffa davaya konu sigortalı aracın sürücüsü olduğundan başvuranın talepleri KTK ve genel şartlar gereği teminat dışı olduğunu, güncel Yargıtay İçtihatlarının da bu yönde olduğunu, müteveffa kusurlu sürücü yakınlarının üçüncü kişi olarak kabulünün mümkün olmadığını, hiçbir hukuk kuralının kişinin kendi kusuru ile sebep olduğu zarardan faydalanması durumunu düzenlemediği gibi, bu faydayı koruyamayacağını, bir zararın doğmasına ya da artmasına neden olan kişi sonuçlarına da katlanmak zorunda olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerekmekte iken faiz başlangıç tarihinin olay tarihi olarak belirlenmesinin hatalı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kabul edilen tazminat için kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesinin doğru olmadığını dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, müvekkilinin sorumluğunun kaza tarihinde sigortasız olan … plakalı araç sürücüsünün kusuru nispetinde olması gerekirken tüm tazminattan sorumlu tutulduğunu, başvuru üzerine hesaplanan tazminat ile talep edilen tazminat arasında KTK’nın 111.maddesi anlamında açık nispetsizlik bulunmadığından davanın reddi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı ve ölümlü trafik kazası nedeniyle davacı … için destekten yoksun kalma tazminatı ve tüm davalılar için manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından 25/12/2018 tarihinde sürücü …’in sevk ve idaresindeki zmms sigortasız …plakalı aracı Gebze otoban gişesi mevkiinde araçta meydana gelen motor arızasından dolayı emniyet şeridine çekerek durdurduğu, aracının tamir ve bakımını yapmaktayken aynı yöne seyir halinde olan … idaresindeki davalı …A.Ş.’ye zmms sigortalı … plaka sayılı aracın, … plakalı kamyona çarpması ile meydana gelen trafik kazasında davacıların desteği olan … vefat ettiği, …’in de yaralandığı, olay nedeniyle vefat edenin desteğinden mahrum kalan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır.Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda sürücü …’nin Karayolları Trafik Kanunu’nun 84/d maddesini ihlal ettiğinden %75 oranında kusurlu olduğu, sürücü …’in KTK’nun 59.maddesindeki kuralı ihlal ettiğinden %25 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir. Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 25/11/2008 tarihi ile dava tarihi olan 12/12/2016 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşıldığından zamanaşımına yönelik istinaf itirazı yerinde değildir. Davacılar, desteğin vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Davacıların desteği müteveffanın, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2014/17669 E. ve 2017/919 K.sayılı ilamı) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas, 2012/92 Karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 Esas ve 2013/74 Karar sayılı ilamları).Davacılar murisinin sürücüsü olduğu araç ile 25/12/2008 tarihinde meydana gelen çift taraflı trafik kaza neticesinde vefat ettiği, davacıların, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun, davacılara yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebilecekleri anlaşılmaktadır.Davalı tarafça, Trafik Sigortası Genel Şartları’nın A.6.c ve d maddeleri uyarınca, destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin, trafik sigortası teminatı dışında bırakıldığı ileri sürülmüş ise de somut olayda kaza tarihi 25/12/2018 tarihindir. Yeni genel şartlar 01/06/2015 tarihinde, Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde değişiklik yapan Yasa ise 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yeni Genel Şartlar C-11. maddesinde, bu genel şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır hükmü mevcut olup, poliçenin 16/02/2015 tarihinde tanzim edildiği, dolayısıyla poliçe düzenleme tarihi, genel şartlar hükümlerinin yürürlük tarihinden önce olması nedeniyle, Yeni Genel Şartlar hükümlerinin, dava konusu olayda uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle bu yöne değinen istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 13/06/2017 tarih, 2016/11886 E. ve 2017/6732 K. Sayılı emsal kararında da “… Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesiyle, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasının benimsendiği, davacı kusursuz olduğundan zararın tamamını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebileceği, açıkça davalının kusuru oranında sorumlu tutulmasını istemeyen davacı yönünden dava dışı kişinin de kusurunun bulunmasının davalıların müteselsil sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı; somut olayda davalı sürücünün %25 oranında ve dava dışı sürücünün %75 oranında kusurlu olduğu; davalı ve dava dışı 3. kişinin kusur oranlarının birbirlerine karşı açılacak rücu davasında önem taşıyacağı ve dava dilekçesinde davacının kusursuz olduğu belirtilerek zararın müştereken ve müteselsilen tahsili talep edildiğinden davalıların zararın tamamından sorumlu tutulması gerekirken KTK 88. ve TBK 61. maddesine aykırı olarak davalıların kusuru oranında sorumlu tutulmalarının hatalı olduğu” yönünde karar verilmiştir. Somut uyuşmazlıkta yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince trafik kazası sonucu oluşan zararlardan kusuru ile sebebiyet veren … plakalı araç işleteni ve sigortasız olması nedeniyle … ile kazaya karışan … araç sürücüsü, işleteni ve trafik sigortacısı zarar görene karşı müteselsilen sorumludur. Zarar gören davacılar, TBK’nın 162 ve 163. maddesi gereğince müteselsil sorumluların hepsine karşı dava açabileceği gibi bunlardan sadece birine karşıda tazminat davası açabilir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince davalıların zararın tamamından müteselsilen sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu yöne değinen istinaf talepleri yerinde değildir. Davadan önce … kendi aktüer bilirkişilerine hesaplama yaptırmış ise de davacıya ödeme yapmadığından KTK’nın 111.maddesinin uygulanması gerektiğine; 2918 sayılı KTK’nın 99/1. maddesi ile ZMSS Genel Şartları’nın B.2. maddesi uyarınca rizikonun sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunduğu, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği, davacılar tarafından davadan önce davalı … şirketine ve davalı … Hesabına 15/11/2016 tarihinde başvuru yapıldığı, 8 günlük sürenin bitim tarihine göre 24/11/2016 tarihinde temerrüdün gerçekleşeceği nazara alındığında mahkemece yanılgılı olarak faiz başlangıç tarihi 28/11/2016 olarak belirlenmiş ise de bu yönde davacı istinafı bulunmadığından netice olarak faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğine ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; davalı … vekili ile davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … A.Ş. vekili ile davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2- a-Davalı …A.Ş. yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.686,30 TL harçtan peşin alınan 422,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.264,30 TL harcın davalı … A.Ş.’den tahsili ile Hazineye irat kaydına,b-Davalı … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 1.686,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.650,40 TL harcın davalı …’ndan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.20/11/2020