Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4036 E. 2020/4130 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4036
KARAR NO: 2020/4130
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 04/06/2018
NUMARASI: 2017/48 Esas – 2018/653 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 16/12/2015 tarihinde Yozgat İli … köyüne 300 mt mesafede sürücü … yönetimindeki Yozgat yönüne seyir halinde olan … plakalı aracın yol dışı olarak şarampole yuvarlanması sonucu tek taraflı ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davacıların müşterek murisi …’nin hayatını kaybettiğini, kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile davalı … Sigorta’ya sigortalı olduğunu, davacıların müteveffanın desteği ile geçimini sağladıklarını, ölümü ile destekten yoksun kaldıklarını, destekten yoksun kalma tazminatı için davalıya yapılan başvuru sonucu 26/10/2016 tarihinde 123.373,80 TL tazminat ödediğini, ödenen tazminatın miktarının az olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 1.000 TL maddi tazminatın kaza tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile … adına sigortalı … plakalı aracın karıştığı kazada müvekkilinin sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olduğunu, hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirketin davacılara ve müteveffanın babasına yaptığı 123.373,80 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödemesi ile başkaca sorumluluğunun kalmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davacılardan …’nin destekten yoksun kalma talebinin kabulü ile 82.535,13 TL’nin … için 13.801,19 TL’nin, davacı … için 10.667,51 TL 10.05.2016 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu olayda işleten-müteveffa arasındaki ilişki bakımından hatır taşıması bulunduğunu, davacının herhangi bir çıkar/ücret karşılığında yolculuk yapmadığının açık olduğunu, Yargıtay kararlarına göre ehliyetsiz sürücünün aracına binmenin tazminattan indirim sebebi olduğunu, bilirkişi raporunda tespit edilen tazminat miktarının hatalı hesaplama yöntemi ile yapıldığını, bilirkişinin önce tazminatı hesaplayıp ardından emniyet kemeri ve hatır taşıması için ayrı ayrı müterafik kusur indirimi yapması gerektiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesinde hakimin, tazminatın kapsamını, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiştir. Dosya içerisinde mevcut olan kolluk ifadelerine göre araçta yolcu olarak bulunan destek ile araç sürücüsünün akraba oldukları, (desteğin eşinin kolluk ifadesi) sürücünün araba almak için İstanbul’a gittiği ve dönüşte kazanın olduğu (sürücü kardeşinin kolluk ifadesi) anlaşılmakta ise de hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde taşıma ya da kullanmanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Taşıma ve kullanmada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir. Somut olayda, destek ile sürücünün akraba oldukları anlaşılmakta ise de emniyette alınan ifade tutanakları içeriğinden, taşımanın davacıların desteği veya sürücünün çıkarına olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Taşımada sürücünün menfaatinin bulunmadığı iddiası davalı tarafça ispat edilememiştir. Bu halde, belirlenen tazminattan hatır taşıması indirimi yapılmamasında yargısal uygulamalara, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih, 2016/13076 E. ve 2019/6001 K. sayılı kararında “…Kabule göre de; davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kusursuzdur. Davacının emniyet kemeri olmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak gibi hususlar bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. Oysa mahkemece hükme esas alınan ATK Trafik İhtisas Dairesi raporunda; davalı sürücü kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu, davacının da emniyet kemeri takmaması nedeniyle davacı yolcu %10 kusurlu görülmüştür.Mahkemece; öncelikle davacının trafik akışına ilişkin olarak kusursuz olduğu, davalı sürücünün kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olduğu kabul edilerek daha sonra belirlenen tazminattan davacının emniyet kemeri takmaması nedeniyle dairemizin yerleşik uygulamasına göre %20 oranda müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken davalının zarardan %90 kusuruna göre hesap yapan bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 17/06/2020 tarih, 2019/ 1444 E. ve 2020/ 3593 K. sayılı kararı). İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan kusur ve hesap heyet raporuna göre davacıların desteği olay sırasında emniyet kemeri takmamış olmakla tali %20 oranında kusurlu kabul edilerek hesaplanan tazminat miktarına hükmedilmiştir. Oysa yukarıda açıklanan Yargıtay ilamları doğrultusunda, davacılar desteğinin araçta nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde koruyucu önlemler almaksızın yolculuk etmesi, sürüş kusurlarından olmayıp hakim tarafından müterafik kusur kabul edilerek tazminattan % 20 müterafik kusur indirimi yapılması gerekirken yolcu olan desteğin % 20 oranında kusurlu kabul edilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve kusura ilişkin alınan raporda davacılar desteğinin emniyet kemeri takmaması nedeniyle müterafik kusuru bulunduğu kabul edilerek sürücünün %100 kusur oranına göre, davalı Sigorta Şirketinin davadan önce ödediği bedelin, ödemenin yapıldığı tarih ile zarar hesabının yapıldığı tarih arasında işleyen yasal faiz hesaplanarak sigorta ödemesinin güncellenmesi ve güncellenmiş miktarın, tazminat miktarından mahsup edilmesi ve bulunan tazminat tutarından %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Netice olarak hükme esas alınan aktüerya raporunda müteveffaya verilen %20 kusur nedeniyle yapılan indirim Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları uyarınca % 20 oranında müterafik kusur indirimine denk geldiğinden yapılan hata sonuca etkili olmadığından aktüerya raporu hükme esas alınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 7.309,43 TL harçtan peşin alınan 1.828,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.481,43 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı … yönünden HMK.’nın 346/2 maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yolu açık, diğer davacılar … ve … yönünden HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.17/12/2020