Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/4013 E. 2020/3990 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/4013
KARAR NO : 2020/3990
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 18/01/2018
NUMARASI : 2014/1794 Esas – 2018/23 Karar
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 20/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirkete trafik sigortalı … plaka nolu aracın … plaka nolu araca %100 kusurlu olarak çarparak hasarlanmasına ve… plaka nolu aracın sürücüsü … yaralanmasına ve kalıcı maluliyete uğramasına sebebiyet verdiğini, kaza sırasında davalının maliki olduğu … plaka nolu sigortalı araç sürücüsü … kazadan yaklaşık 30 dk sonra %0.84 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini ve kazanın münhasıran alkolün etkisinde olduğunu, kaza sonucunda …’ya 54.310,00 TL ve 3.708,00 TL tutarında tedavi giderleri ödendiğini, kalıcı maluliyet için ise 227.410,00 TL ödendiğini, kaza sırasında davalının maliki olduğu araç sürücüsü … alkollü olması nedeniyle araç maliki olarak davalıya iş bu rücu davasının açıldığını belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla toplam 285.428,00 TL’nin 13.04.2010 ve 31.01.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin her ne kadar aracın ruhsat sahibi olarak görülmekte ise de, aracın zilliyeti ve fiili tasarruf sahibi olmadığını, harici oto satım sözleşmesi ile satılarak müvekkil ile de sözleşme yapıldığını, müvekkilinin aracı hiç görmediği gibi kazayı yapan sürücü… isimli kişiyi de tanımadığını, ayrıca müvekkilinin araç kullanmayı bilmeyen, ehliyeti dahi bulunmayan emekli bir öğretmen olduğunu, bu nedenle meydana gelen zararlardan sorumlu tutulmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zamanaşımı itirazları olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun kabulü anlamına gelmemek üzere araç sürücüsünün kazadaki kusuruna ve tespit edilen maddi ve manevi tazminatlarına itiraz ettiklerini, öncelikle Kartal 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/613 Esas ve 2012/847 Karar sayılı dosyanın kesinleşmesinin beklenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Açılan davanın kısmen kabul ile kısmen reddine, 227.410,00 TL nin ödeme tarihi olan 31/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, toplam 58.018,00 tl tedavi gideri ödemesinin zamanaşımına uğramış olması nedeni ile reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilin aracın maliki olmadığı gibi işleteni de olmadığını, aracın malikinin kayden görünen kişi dışında bir başkası olduğunun her türlü delille ispat edilebileceğini, husumet itirazlarının yeterli inceleme yapılmadan, bütün delilleri toplanmadan eksik değerlendirilme neticesi red edildiğini, dosyada davacının alacak miktarının ne kadar olduğu hususunda karar alınmasına rağmen aktüerya bilirkişi incelemesi yapılmadığını, müvekkilin İstanbul’da dahi yaşamayan, ehliyeti bile olmayan emekli bir öğretmen olduğunu, hiçbir zaman görmediği ve tanımadığı kişilerin yaptığı kazadan sorumlu tutulması ve bu suretle mağdur edilmesi adalete aykırı olup hukuken kabul edilemeyeceğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, Karayolları Mecburi Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının 4/D maddesinin ihlal edilmesi sebebiyle KTK ‘nın 95/2. maddesi gereği ödenen tazminatın rücuen davalı sigortalıdan tahsili istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. 2918 sayılı KTK’nın 3. maddesinde işleten sıfatının belirlenmesinde şekli ve maddi ölçüt olmak üzere iki ayrı ölçüden yararlanılmıştır. Şekli ölçüye göre trafik sicilinde malik görülen kişi işletendir. Maddi ölçüye göre ise trafik sicilinde adı geçen kişinin önemi bulunmamakta olup önemli olan araç üzerindeki fiili hakimiyet, araçtan ekonomik yarar sağlama, masraf ve rizikolara katlanma gibi ölçütlerdir. İşletenin belirlenmesinde doktrin ve Yargıtay’ın kabul ettiği görüş maddi ölçüdür (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/02/2019 tarih, 2016/6712 E. ve 2019/2237 K. sayılı kararı).Araç üzerinde trafik tescil kaydında malik görünen kişinin aracın fiili kullanıcısı olmadığı, araçtan ekonomik yarar sağlayanın masraf ve rizikolarına katlanan kişinin 3. Bir kişi olduğu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Somut olayda davalı kazaya karışan aracın kaza tarihinde kayden maliki olmadığını fiilen noter satışı olmaksızın … isimli kişiye sattığını, çek ödenmediği için resmi satış işlemini yapmadığını, bu kişinin de aracı başka bir kişiye verdiğini, fiili hakimiyetin kendisinde olmadığını iddia etmiş ise de Yerleşmiş Yargıtay İçtihatları doğrultusundaki belgelerle bunun ispatını yapamamıştır. Nitekim kazaya uğrayan 3. kişi … dosyamız davalısının da davalı olduğu İstanbul Anadolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/613 Esas sayılı dosyasında da açılan maddi tazminat davasında aynı iddiaları ileri sürmüş, bu iddialar mahkemece reddedilmiş, işleten sıfatı olduğu kabul edilerek araç sürücüsü araç maliki ve aracın sigorta şirketi olan … aleyhine müşterek ve müteselsil karar oluşturmuştur. Mahkemenin bu kararı dosyamızda ileri sürülen sebeplerle temyiz edilmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/11140 Esas -2015/984 Karar sayılı kararı ile davalının bu itirazları kabul edilmemiş ve kararın onanmasına hükmedilmiştir. Yargıtay’ın bu kararı dosyamız açısından davalının işleten sıfatını doğrulayan kuvvetli delil niteliği haline gelmiştir. Bu nedenle işleten sıfatına yapılan istinaf talebinin reddi gerekmiştir.İlk Derece Mahkemesince nörolog bilirkişiden rapora alınmış ve kazanın münhasıran alkolün etkisiyle oluştuğu tespit edilmiştir. Bu durumda belirtilen maddi tazminat davası nedeniyle mahkemenin hükmettiği tazminat bedellerini ödeyen sigorta şirketinin sigorta genel şartları ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 95/2 uyarınca sigortalısından talep etme hakkı doğmuştur. Davalı aktüer bilirkişiden rapor alınmadığı hususunu istinaf talebi yapmış ise de olaydan zarar görenin yaptığı takip dosyasına ödeme yapıldığına göre ödeme yapılan miktarın ödeme yapıldığı tarihten itibaren yasal faizi ile istenmesi söz konusu olacağından ayrıca aktüer bilirkişi incelemesine gerek olmadığından bu yöne değinen istinaf talebi de yerinde değildir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 15.534,37 TL istinaf karar harcından peşin alınan 3.886,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.648,37 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/11/2020