Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3893 E. 2020/3976 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/3893
KARAR NO: 2020/3976
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/02/2018
NUMARASI: 2016/1066 Esas – 2018/118 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 20/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı … şirketinde … poliçe no ile zorunlu trafik sigortası yapılmış olan … plakalı araç sürücüsü …’ın 20/09/2013 tarihinde Diyarbakır ili Hani ile … ilçesi arasındaki yolda … Köyünden … yönünde bisikletleri ile yol kenarından gitmekte olan …’ın amcası oğlu …’a arkadan hızlıca çarpıp …’ın yaralanmasına, 12 yaşındaki …’ın ise ölümüne sebep olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müteveffanın babası … ve annesi … için ayrı ayrı şimdilik 10.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe üst limiti ile sınırlı olmak üzere ve 20/09/2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkil şirket tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi ile sigortalanan … plakalı aracın 20/09/2013 tarihinde işletilmesi sırasında oluşan kazara davacıların desteğinin vefat ettiğini, kaza oluşumunda davacılar desteği asli kusurlu olduğunu, bu nedenle davanın reddini, müvekkil şirketin temerrüdü için davacılar tarafından müvekkil şirkete gerekli belgelerle birlikte başvuru bulunulması, 8 gün içinde de müvekkil şirket tarafından ödeme yapılmaması gerektiğini, davacılara belirtilen sürelerde ödeme yapıldığını, fazlaya ilişkin karar verilecekse tazminata temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile, davacı … yararına 36.669,20 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinin temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı … yararına 28.892,87 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinin temerrüt tarihi olan 22/01/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkemenin kusur oranlarını hatalı bir şekilde belirlediğini ve hukuka aykırı olarak davanın kabulüne karar verildiğini, yolda bisikletle seyrettiği esnada kazaya karışan davacılar desteği … 10.01.2008 doğumlu olup kaza tarihi olan 29.03.2013 tarihinde henüz 5 yaşında olduğunu, Karayolları Trafik Kanununun 37. maddesine göre “Bisiklet kullananların 11, motorsuz taşıtları kullananlar ile hayvan sürücülerinin 13 yaşını bitirmiş olmaları, bedensel ve ruhsal bakımdan sağlıklı bulunmaları zorunludur.” KTK madde 37’de belirtilen kuralı ihlal eden davacılar desteğinin kusursuz bulunması hukuka aykırı olduğunu, Dicle İlçe Jandarma Komutanlığı trafik tim komutanlığından alınan raporda sigortalı araç sürücüsü …’ın ve davacılar desteği …ın tali kusurlu olduğunun belirtildiğini, Hani Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilen 02.01.2014 tarihli 2013/123 Esas 2014/1 Karar sayılı kararda müvekkil şirket tarafından sigortalanan araç sürücüsünün hafif kusurlu bulunduğu ifade edildiğini, aktüer bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, davacılar desteğinin doğum tarihi hatalı yazıldığını, davacıların beklenen ömrünün hatalı hesaplandığını, hesaplamanın olay tarihine göre değil, davacılar desteğinin 18 yaşına gireceği tarihe göre yapıldığını ve bundan dolayı da davacıların her birine yaklaşık 2 yıl fazla olarak olması gerekenden 27.000,00 TL daha fazla tazminat hesapladığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminatına istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir. Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur raporunun istinaf talep eden davalı vekiline HMK 281. maddesi gereğince ihtarat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalı vekilinin süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur oranları bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusura ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/2559 E. ve 2020/2414 K. sayılı kararında açıklandığı üzere “Trafik kazası sonucu ölen çocuk ölmeseydi ana ve babaya bakması muhtemeldir. Uygulamada çocuğun 18 yaşına gelmesi ile birlikte gelir elde edeceği ana ve babasına destek olacağı varsayılmaktadır. Ancak ileriki yaşlarda çocuğun büyüyerek evleneceği ve en az iki çocuğunun olacağı, gelirinin bir kısmını ana ve babasına da ayıracağı varsayılır. Bu şartlarda çocuğun gelir elde etmesi ile birlikte, evleninceye kadar gelirinin yarısını kendisine ayıracağı yarısını da ana ve babası ile paylaşacağı varsayılması hayatın olağan akışına uygun düşecektir. Ancak çocuk yaşasa idi ileriki yıllarda evlenecektir. Evlenmesi ile birlikte pay esasına göre 2 pay desteğe ayrılacak, 2 pay eşine, birer pay ana ve babaya verilecektir. Destek, ileriki yıllarda evlenmesi ile birlikte bir süre sonra ilk çocuğu ve yine bir süre sonra ikinci çocuğu olacağı varsayılır. Bu nedenle çocukların olacağı süreler içinde desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocuklara birer pay ayrılacak ve ana ve babaya da birer pay verilecektir.” İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda ölen çocuğun doğum tarihi 10/01/2008 olarak yazılmış, kaza tarihinde 10 yaş, 3 ay 12 günlük olacağı belirtilerek 10 yaş üzerinden bakiye ömrü 54 yıl, muhtemel 64 yaşına kadar yaşayacağı varsayılarak hesaplama yapıldığı açıklanmış, 18 yaşından itibaren anne ve babasına destek olacağı kabul edilerek davacıların desteğin 18 yaşına geleceği tarihe göre askerlik süreside düşülerek bakiye ömürleri belirlenmiş, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamalarına uygun olarak destek payları belirlenmiş, asgari ücret üzerinden gelir elde edeceği varsayılarak bilinen ve bilinmeyen dönem tazminat tutarları hesaplanmış, %5 oranında yetiştirme gideri tenzili yapılmış ve netice olarak davacı anne ve babanın alabileceği destekten yoksun kalma tazminat tutarları belirlenmiştir. Aktüerya bilirkişi raporunda desteğin doğum tarihi yanlış yazılmış ise de hesaplamanın müteveffanın gerçek doğum tarihine göre 18 yaşına geleceği tarih esas alınarak yapıldığı, davacı anne ve babanın desteğin 18 yaşına geleceği tarihe göre askerlik süreside düşülerek bakiye ömürleri belirlendiği anlaşıldığına göre usul, yasa, Yargıtay içtihatları ile belirlenmiş hesaplama yöntemine göre tazminat hesabı içeren aktüerya raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Bu nedenlerle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.478,54 TL harçtan peşin alınan (1.084,00 +35,90=) 1.119,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.358,64 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi20/11/2020