Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3884 E. 2021/193 K. 10.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3884
KARAR NO : 2021/193
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/05/2018
NUMARASI : 2016/1279 Esas – 2018/561 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 10/02/2021
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/06/2016 tarihinde … plakalı motosiklet sürücüsü ve davacının eşi olan … dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonet ile çarpışması sonucu öldüğünü, … kaza sonunda ölümü nedeniyle eşi olan davacı … sürekli destekten yoksun kaldığını, olayda … plakalı kamyonet sürücüsü dava dışı … kusurlu olduğunu, … plakalı kamyonetin zmms sigortacısı olan davalı … AŞ.tarafından müvekkiline 118.722,14 TL ödeme yapıldığını, ödemenin yetersiz olduğunu belirterek 6100 sayılı HMK’nın 107.maddesi uyarınca hesaplanacak destekten yoksun kalma kalma tazminatının tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 3.000,00 TL’nin işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; kazaya karışan … plaka sayılı aracın müvekkil şirket nezdinde 10.06.2016-2017 başlangıç ve bitiş tarihli 226154686/0 no’lu Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı olduğunu, müvekkil şirket tarafından dava öncesinde davacıya 118.772,14 TL, … 18.776,83 TL ve … 14.534,14 TL olmak üzere toplam 152.033,11 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, müvekkil şirketten dava tarihinden önceki bir tarihten itibaren faiz talep edilemeyeceğini, müvekkil şirket icra takibine konu edilen tutar üzerine sorumluluğu dahilindeki tazminatı ödeyerek sorumluluğunu yerine getirmiş olduğundan temerrüde düşmediğini belirterek haksız ve mükerrer talepleri içeren davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; … davalı … A.Ş. tarafından yapılan ödemenin yasal faiziyle birlikte güncelleştirilen tutarı hesaplanan maddi tazminat miktarından daha fazla olması sebebiyle davanın reddine karar verildiğini ancak yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, 1,8 teknik faiz uygulanmasını ve TRH 2010 tarihli yaşama tablosunun kullanılmasını kabul etmediklerini, davaya konu hesap bilirkişi raporunda Yargıtay’ın aradığı tabloların yapılmadığını, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamasında %25 oranında anne ve babaya da pay ayrılmaması gerektiğini, hesap raporunun brüt ücrete göre hesaplanmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, 19/06/2016 tarihinde davalı sigorta şirketine kaza tarihini kapsar şekilde ZMMS sigortalı bulunan sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonet ile müteveffa sürücü … idaresindeki … plakalı motosikletin çarpışması ile gerçekleşen trafik kazası neticesinde motosikleti sürücüsü … vefat ettiği, İlk Derece Mahkemesince alınan kusur raporuna göre motosiklet sürücüsü olan müteveffanın kazanın meydana gelmesinde %25 oranında, sigortalı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan 25/08/2017 tarihli kök aktüerya raporunda PMF yaşam tablosu ve %10 artırmak ve %10 iskonto yapılarak desteği geliri asgari ücret üzerinden kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre davacı eş için 150.758,78 TL destekten yoksun kalma tazminatı belirlenmiş, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tutarı olan 118.722,14 TL güncellenmeksizin indirim yapılarak nihai tazminat 32.036,64 TL olarak bulunmuştur. İtiraz üzerine alınan 15/11/2017 tarihli ek aktüerya raporunda ise TRH yaşam tablosu ve 1,8 teknik faiz esas alınarak yapılan hesaplamaya göre davacı eş için 127.651,06 TL destekten yoksun kalma tazminatı, sigorta şirketi tarafından yapılan ödeme tutarı olan 118.722,14 TL’nin güncellenmiş tutarı ise 134.530,07 TL olarak hesaplanmış ve güncellenmiş ödeme tutarı hesap edilerek düşüldükten sonra davacının talep edebileceği tazminatın kalmadığı belirlenmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarına göre hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen çocuğun ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları için yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem içinde anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16 şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya 12,5 er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan yaşam tablosuna göre hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya raporunda müteveffanın çocuğu olmadığından desteğe %40, eş olan davacıya % 40, müteveffanın annesine % 10 ve babasına %10 pay verilmiş olmasına göre pay hesabının yukarıya aktarılan Yargıtay ilamına uygun olduğu görüldüğünden bu yöne değinen istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 Esas ve 2020/40 Karar sayılı Kararı ile “Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin, b) Kanun’un 92. maddesinin (i) bendi “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” ibaresinin, Anayasa’nın 5., 13., 17., 35. ve 48. maddelerine aykırı olduğundan oy çokluğu ile iptallerine karar vermiştir.T.C. Anayasası’nın 153/1.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararları kesin olduğu; 153/3. maddesinde iptal edilen hükümlerin iptal kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasından itibaren yürürlükten kalkacağı; 153/5.maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği ve 153/6.maddesinde ise yargı organlarını bağlayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında “Anayasa’nın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur.” yönünde karar verilerek Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının diğer mahkemelerde görülen davalar bakımından etkisinin ne olacağı açıklanmıştır.Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında: “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” yönünde karar verilmiştir (Sonradan çıkan içtihatadı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı)). Yukarıya aktarılan mevzuat hükümleri ve uyulması zorunlu yargısal içtihatlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usuli müktesep hakkın istisnası olduğu ve uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır (Yargıtay HGK’nun 16.05.2018 tarih, 2017/20-1121 Esas 2018/1104 Karar sayılı kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 24.06.2020 tarih, 2020/1029 Esas ve 2020/6255 Karar sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Üyesi Tuztaş Hüseyin, Anayasa Mahkemesi’nin Karayolları Trafik Kanun’uda Vermiş Olduğu İptal ve Ret Kararının Sonuçları, sayfa 12). Bu açıklamalar çerçevesinde Anayasa Mahkemesinin 17/07/2020 tarih ve 2019/40 E. ve 2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92.maddeleri ile ilgili olarak vermiş olduğu iptal kararının Dairemiz içinde bağlayıcı olduğunun, somut norm denetimi içerdiğinden istinaf aşamasında bulunan ve henüz kesinleşmeyen eldeki uyuşmazlık bakımından da uygulanması gerektiğinin kabulü gerekir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanun’unun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Bunun sonucu olarak Yeni Genel Şartların ” Ek 1. Değer Kaybı Hesaplaması”, “Ek:2 Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” ve ” Ek:3 Sürekli Sakatlık Tazminatı Hesaplaması” başlıklı kısımlarında ki tazminatın belirlenmesine ilişkin esaslar artık uygulanmayacak; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar, öncelikle Karayolları Trafik Kanunu, bu kanunda yer almayan hususlarda ise Türk Borçlar Kanun’un haksız fiile ilişkin hükümlerinde ki usul ve esaslara göre belirlenecektir. Her iki Kanun da hüküm bulunmayan hallerde ise Yargıtay’ın içtihatları uygulanacaktır. Buna göre tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsedilen kararı sonrasında vermiş olduğu güncel 14/01/2021 tarih, 2020/2598 E. ve 2021/34 K. sayılı kararı gereğince TRH 2010 tablosu uygulanacaktır. Ancak progresif rant yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması gerekecektir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 02/03/2020 tarih, 2019/3713 E. ve 2020/2420 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta, ZMSS poliçesinin başlangıç tarihi 10/06/2016, kaza tarihi ise 19/06/2016 olup yeni genel şartlar ve KTK’nın değişik 90.maddesinin yürürlüktedir.İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda yukarıya aktarılan Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin görüş değişikliği içeren emsal kararına uygun olarak zaten TRH yaşam tablosu esas alınarak hesaplama yapılmış olmasına göre davacı vekilinin TRH yaşam tablosu uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Ancak progresif rant yönteminin kullanılması gerekirken genel şartlarda belirtilen 1,8 teknik faiz esas alınarak hesaplama yapılması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/02/2021