Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3815 E. 2020/4016 K. 25.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3815
KARAR NO : 2020/4016
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 03/07/2018
NUMARASI : 2017/1083 Esas – 2018/837 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesi ile; 28/11/2009 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı motosikletin … idaresindeki … plakalı … otomobil, … idaresindeki … otomobil ve … idaresindeki … plakalı … marka araçların karıştığı kazada motosiklette yolcu konumunda bulunan ve sürücü … eşi olan davacının yaralandığını, müvekkilinin kaza nedeniyle tazminat ödenmesi için davalılara müracaat ettiğini, ancak kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli/kalıcı işgücü kaybı için 50,00 TL, geçici iş göremezlik kaybı için 50,00 TL olmak üzere şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın başvuru tarihini takip eden 15. İş gününün bitimi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; davaya konu kazanın 28/11/2009 tarihinde meydana geldiğini, iki yıllık zamanaşımı süresinin de uzamış ceza zamanaşımı süresinin de dolduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile; Trafik kazalarında zamanaşımı Karayolları Trafik Kanunu 109. maddesinde; ” Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar” denildiğini, müvekkil şirketin sorumluluğu sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının tedavi ve geçici iş göremezliğe ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davalılar vekillerinin zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza tarihi 28/11/2009 olup davalıların her birine 25/07/2017 tarihinde zamanaşımı süresi dolmadan davalı sigorta şirketlerine ihbarda bulunulduğunu, zarar henüz öğrenilmediğinden zamanaşımı süresinin geçmediğini, bedensel zarar artması ihtimal dahilinde olduğundan bu husus incelenmeden davanın zamanaşımından dolayı red edilmesinin yanlış olduğunu, davalıların itirazları süresinde değilse zamanaşımı süresini hakimin resen ele alamayacağını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 41 (6098 sayılı TBK’nun 49. maddesi) maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. maddesi) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.) tabi bulunduğu belirtilmiştir.Buna karşılık 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağı ifade edilmiştir.Görüldüğü gibi BK’nun 60. ve 2918 Sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.). 2918 Sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nun 5.6.2015 gün 2014/17-2198 2015/1495 sayılı kararı ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.) Somut olayda, davalı …sigorta şirketine dava dilekçesinin 19/01/2018 tarihinde tebliğ edildiği , mahkemece 1 ay cevap süre uzatıma yönelik ara kararı verildiği ve cevap dilekçesi 02/03/2018 tarihinde verilmekle yine diğer davalıya 22/01/2018 tarihinde dava dilekçesinin tebliğ edildiğine ve 30/01/2018 tarihinde cevap dilekçesi ile zamanaşımı itirazlarında bulunduklarına göre her iki davalınında zamanaşımına süresinde itiraz ettikleri anlaşılmıştır. Davaya konu trafik kazası 28/11/2009 tarihinde gerçekleşmiş, davacının yolcu olarak bulunduğu birden fazla aracın karıştığı trafik kazasında yaralandığı ileri sürülerek açılan davanın, aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 89/1 maddesinde düzenlenen ve Taksirle Yaralama olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçtikten sonra 29/11/2017 tarihinde açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleştiği açıktır. Zira haksız fiil nedeniyle geçici veya sürekli iş gücü kaybına uğrayan kişi sonradan gelişen durumlar dışında haksız fiil tarihinden itibaren bedensel zarara uğramıştır. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zarar haksız fiil tarihi itibariyle doğmuş olup bu andan itibaren mağdur zarar görmeye başlamıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde belirttiği sigorta şirketine 25/07/2017 olan başvuru tarihinin zamanaşımı başlangıcı olarak alınması gerektiği itirazı yerinde değildir, davalı tarafça davadan önce ödeme bulunmamaktadır. Yine davacının sonradan gelişen maluliyetinden de söz edilmemiştir.Yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgulara göre eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK öngörülen dava zamanaşımı süresi dikkate alındığında dava tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından Mahkemece davanın zamanaşımı nedeni ile esastan reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile azineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/11/2020