Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3802 E. 2020/4077 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/3802
KARAR NO: 2020/4077
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI: 2012/317 Esas – 2018/463 Karar
DAVA: Tazminat
DAVA TARİHİ: 19/12/2012
BİRLEŞEN İSTANBUL 37. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
2012/289 ESAS 2014/54 KARAR
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24/09/2009 tarihli trafik kazasında, davalı … Ltd. Şti.’ne ait, davalı … şirketine trafik sigorta poliçesi ve kasko poliçesi ile sigortalı … plakalı aracın çarpması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, kazadan sonra müvekkilinin 3-4 ay yatağa mahkum kaldığını belirterek ileride arttırılmak üzere şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminat ve 90.000,00 TL manevi tazminatın her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen (davalı … şirketinin poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 131.100,47 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı definde bulunduklarını, kaza konusu aracın 14/07/2009-14/07/2010 tarihleri arasında trafik sigorta poliçesi ile 29/06/2009- 29/06/2010 tarihleri arasında kasko-ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalandığını, müvekkili şirketin kazaya konu aracın zmss sigortacısı olmadığını, husumetin güvence hesabına yöneltilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik ve zmms poliçesindeki limitler ve sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğunu, kazadaki kusur durumunun ve , davalının maluliyetinin tespit edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalı davaya cevap vermemiştir. Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti. adına kayıtlı … aracın 24/09/2009 tarihinde İzmit yakınlarında trafik kazası yapması sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, 29/06/2009 – 2010 tarihleri arasında geçerli 5.000,00 TL limitli kasko poliçesi dahilinde koltuk ferdi kaza teminatı ve 125.000,00 TL limitli mecburi karayolu taşımacılığı koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi mevcut olduğunu, müvekkilinin tedavi sürecinin halen devam etmekte olduğunu ve kalıcı halde sakat kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5.000,00 TL tazminat bedelinin kaza tarihinden itibaren işleyecek %45 ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı talep ettiği faiz taleplerine itiraz ettiklerini, %45 faiz talebinin yasal dayanağı olmadığını, yolcu taşımacılığı yapan … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle … tarafından düzenlenmiş ne karayolu zorunlu taşımacılık koltuk ferdi kaza koltuk poliçesi ne de zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesinin bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun trafik poliçesindeki limitler ve sigortalısının kusuru ile sınırlı olduğunu, bu sebeple çift taraflı kazadaki kusur durumunun da tespitinin gerektiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Asıl Davada; Davacının davalılara yönelik açtığı maddi tazminat davasının kabulü ile, toplam 131.100,47 TL’nin davalı … Ltd. Şti’den kaza tarihi olan 24/09/2009 tarihinden itibaren, diğer davalı … A.Ş’den temerrüd tarihi olan 12/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen adı geçen davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, davacının davalı …Ltd. Şti’ye yönelik açtığı manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile takdir olunan 10.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 24/09/2009 tarihinde itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, bu konudaki fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının davalı … şirketine yönelik açtığı manevi tazminat davasının reddine, Birleşen İstanbul 37.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/289 Esas- 2014/54 Karar Sayılı Dosyasında; Açılan davanın konusuz kalması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … Ltd. Şti. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının geçirmiş olduğu trafik kazası sonucunda iş göremezlik oranının Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi tarafından %13 olarak tespit edildiğini, benzer nitelikli kazalarda ve yaralanmalarda verilen iş göremezlik oranlarının daha düşük olduğunu, dosyanın yeniden Adli Tıp İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, müvekkile ait aracın kırmızı ışıkta geçtiği değerlendirmesinin yanlış olduğunu, müvekkil aracın yeşil ışıkta hızını kesmeden geçmek istediğini, bu esnada karşı yönden gelen davacının hızını kesmeyerek kavşakta yola bir anda çıkması ile kazanın olduğunu, bilirkişinin ceza dava dosyasındaki bilirkişi raporuna dayanarak kusur durumunu belirlediğini, olay yerinde keşif yapılmadığını, olayı gören tanıkların dinlenmediğini, davacının yaralanmasında servis aracı içinde emniyet kemeri takmadığından kendi kusurunun da bulunduğunu, her iki bilirkişi raporu arasında önemli çelişkiler bulunduğunu, asgari ücret miktarlarının farklı olduğu, her iki bilirkişi raporunda 4 aylık geçici iş göremezlik hesabında farklılık bulunduğunu, davacının mezuniyet sonrası asgari ücretin 1.5 katı geliri olacağının değerlendirmesinin yanlış olduğunu, Ticaret Odası cevabi yazısında davacının mezuniyet tarihi, işe başlama tarihi ve çalıştığı sürenin bildirilmesinden sonra ücretinin tespit edileceğini bildirdiğini, bu yönde yeniden yazışma yapılmadığını, net asgari ücret hesabı yapılarken asgari geçim indiriminin hesaba dahil edilmemesi gerektiğini, işleyecek 6 yıllık pasif dönem hesabı açısından ilk bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada toplam peşin değerin 47.825 TL olarak belirlendiğini, ikinci bilirkişi raporunda 6 yıllık işleyecek pasif devre hesabı peşin değeri 91.494 TL olarak belirlenmiş olup ciddi fark bulunduğunu, sigorta şirketine yapılan ihbar tarihinin hatalı tespit edildiğini, müvekkiline ait olan … palaklı aracın kaza geçirdiği tarih olan 24.09.2009 tarihinde diğer davalı … şirketine aynı gün hasar ihbarında bulunulduğunu ve hasar dosyası açıldığını, buna rağmen diğer davalı … şirketinin kazadan 12.08.2010 tarihinde haberdar olduğu ve temerrüde düştüğünün kabul edildiğini, sadece davacıya ait olan hasar dosyasına göre temerrüt tarihinin belirlenmesinin doğru olmadığını, bu nedenle sigorta şirketinin kazadan haberdar olduğu 24.09.2009 tarihinde temerrüde düştüğünün kabul edilmesi gerektiğini, davacının kaza tarihindeki ekonomik ve sosyal durumu dikkate alındığında 10.000,00 TL manevi tazminatın fahiş olduğunu belirterek istinaf talep etmiştir. Dava yaralamalı trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 24/09/2009 tarihinde, davalı … şirketine sigortalı, diğer davalı şirkete ait olan … plakalı araç ile dava dışı sürücü … idaresindeki … plakalı kamyonun çarpışması sonucu, … plakalı araçta yolcu olarak bulunan davacı …’ un yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta Adli Tıp Kurumundan aldırılan 15/05/2015 tarihli raporda kaza tarihine göre uygulanması gereken Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri esas alınarak davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmanın maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde yapılan değerlendirmeye göre davacının meslekte kazanma gücünü % 13 oranında kaybettiği ve yileşme süresinin 24/09/2009 tarihinden itibaren 4 (dört) aya kadar uzayabileceği bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan maluliyet raporunun davacının maluliyet oranının tespiti açısından kaza ile yaralanma arasındaki illiyet bağı da açıklanarak, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde düzenlenmiş olmasına göre bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Davacının kaza yapan … plakalı araçta yolcu konumunda olması nedeniyle kazanın meydana gelmesinde kusurundan söz edilemeyeceği gibi kusurun tespiti yolcu olan davacı için sonuca etkili olmadığından kusura yönelik istinaf talebi yerinde değildir. Dosyada 06/01/2016 tarihinde bilirkişi … tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ile geçici işgöremezlik zararı 2.006,41 TL, sürekli işgöremezlik zararı 115.594,07 TL, toplam 117.600,48 TL hesaplama yapılmış, itiraz üzerine alınan 18/07/2017 tarihli …, … ve …’ tan oluşan bilirkişi heyet raporu ile PMF 1931 yaşam tablosuna göre sürekli işgücü kaybı ve maluliyet nedeniyle zararın 128.292,25 TL, bakıcı giderinden maddi zararın 2.808,22 TL, koltuk sigortasından zararın 650,00 TL olduğu açıklanmıştır. Gerekçeli kararda 06/01/2016 tarihli raporun hükme esas alındığı ifade edilmiş olmakla birlikte, devam eden cümle ve içerik ile değerlendirildiğinde, 18/07/2017 tarihli heyet raporunun irdelendiği anlaşıldığından, bu durumun (gerekçede çelişki oluşturmayacağı) maddi hatadan kaynaklandığı düşünülmüştür. Bilirkişi raporuyla da açıklandığı üzere İTO’ya yazılan yazıya, davacının mezuniyet ve işe başlama ile çalıştığı sürenin bilidirilmesinden sonra alabileceği ücret ile ilgili değerlendirmede bulunulabileceği yönünde cevap verilmiş ise de mahkemece yeniden yazı yazılmamış ve heyetçe davacının, 01/04/2016 tarihinden itibaren kazancının asgari ücretin 1,5 katından az olamayacağı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Bahsi geçen rapor ve önceki rapor her ikisinde de asgari ücret miktarları aynı ücret olarak hesaplamaya katılmıştır. Bilirkişi raporunda 8 yıl üzerinden işlemiş aktif devre kazancı hesaplanmış, 01/04/2016 tarihinden itibaren de asgari ücretin 1,5 katı üzerinden hesaplama yapılmıştır. Aktif devrede zararın asgari geçim indirimi dahil edilerek yapılması gerekmekle ve işleyecek pasif devre peşin değer hesap yöntemi usulüne uygun olduğundan, ayrıca davalı …, davacının uğradığı zarardan diğer davalının ihbar tarihiyle, değil davacının ihbar tarihine göre temerrüde düşeceğinden, kaza tespit tutanağında davacının emniyet kemeri takmadığına ilişkin bir belirtme bulunmadığından, bu hususlara değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Bu durumda mahkemece; İTO’ya yeniden yazı yazılarak ve gerektiğinde ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, davacının 16/02/2016 mezuniyet tarihinden itibaren ne kadar sürede iş bulabileceği, emsal gelirinin ne kadar olacağı gibi hususların sorulması; bu tespitlerden sonra toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek tazminat hesabının yapılması için bilirkişi heyetinden ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporundaki görüş ile yetinilerek kazanç tespiti ve tespit edilen hesap üzerinden eksik incelemeyle yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesinde “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkeler ile değerlendirildiğinde, davacı lehine verilen manevi tazminat miktarının, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğu kanaatine varıldığından bu yöne değinen davalı vekilinin istinaf itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı … Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı … Ltd. Şti. tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.10/12/2020