Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3665 E. 2020/3853 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3665
KARAR NO : 2020/3853
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI : 2015/866 Esas – 2018/556 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan )
KARAR TARİHİ: 04/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/06/2011 günü müvekkil yolcu konumunda olduğu sürücüsü … olan … plakalı araç ile Çatalca yönünden Gökçeali köyü istikametine göre kendi şeridinde seyir halinde iken davalılardan sürücü …’nin sevk ve idaresinde olan … plaka sayılı aracı ile Gökçeali köyünden Çatalca istikametine seyir halindeyken yeni tren yolu üst geçidine gelindiğinde sollama yapılması yasak olan yerde sollama yapmak suretiyle müvekkilin yolcu konumunda bulunduğu karşı şeritten gelen araca çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini ve müvekkilinin yaralandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak şimdilik, sürekli iş göremezlik nedeniyle 200,00 TL maddi tazminatı, geçici iş göremezlik nedeniyle 200,00 TL maddi tazminatın, tedavi giderleri nedeniyle 100,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte, her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yaşanan trafik kazası sonucu 40.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden işletilecek faizi ile birlikte, davalı …’den tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Kazaya sebebiyet veren aracın kaza tarihi kapsar şekilde geçerli trafik sigorta poliçesinin olup olmadığının tespiti gerektiğini, davaya konu kazaya ilişkin kusur oranlarının tespiti ATK vasıtasıyla yapılması gerektiğini, davacının daimi maluliyet durumunun tespiti adına ATK 3. İhtisas Dairesinden özürlü sağlık raporu alınması gerektiğini, müvekkil kurumun geçici iş göremezlik tazminatından kaynaklanan sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafın olay tarihinden itibaren faiz talebi haksız olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Belgeye dayanmayan davacının maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesini, yüksek olarak talep edilen manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine; taleple bağlı kalınarak 200,00TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı … yönünden dava tarihi olan 25/08/2015 tarihinden, diğer davalı … yönünden kaza tarihi olan 11/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, 10.000,00TL manevi tazminatın olay tarihi olan 11/06/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyada yargılama sırasında belirtmiş olduğu tüm talep ve itirazlarının yinelediğini, söz konusu dava ile bağlantılı olan Çatalca Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/351 E. sayılı dosyası incelendiğinde davacının bulunduğu araçta emniyet kemerini takmadığını, yapılan kusur değerlendirmesinin gerçeğe aykırı olduğunu, davalı müvekkile yüklenen 10.000,00 TL manevi tazminatın yüksek olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava konusu kaza nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Çatalca Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/351 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre davalı sürücü asli derecede, davacının içinde yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü ise tali derecede kusurlu olduğu bildirilmiştir. Mahkemece alınan kusur raporuna göre kazanın meydan gelmesinde davalı sürücünün %75, diğer sürücünün %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davalı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14/05/2019 tarih, 2016/13076 E. ve 2019/6001 K. sayılı kararında “…Kabule göre de; davacı, meydana gelen kazada yolcu olup, kusursuzdur. Davacının emniyet kemeri olmadan nizamlara aykırı ve kendi can emniyetini tehlikeye atacak şekilde yolculuk yapması ise sürüş kusurlarından olmayıp, hakim tarafından tazminattan indirim sebebi olarak kabul edilmelidir. Emniyet kemeri olmadan yolculuk yapmak gibi hususlar bilirkişi tarafından kusur oranı belirlenirken dikkate alınacak hususlar değildir. ..” şeklindedir. Bu durumda davalı vekilinin davacının emniyet kemeri takmadığından kusurlu olduğu yönündeki istinaf itirazı da yerinde değildir.Dosya kapsamında alınan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu Başkanlığından alınan 31/05/2017 tarihli ATK raporuna göre, davacının maluliyetine neden olacak derecede araz bırakmadığından maluliyet oranı tayinine mahal olmadığını, iyileşme süresinin 11/06/2011 tarihinden itibaren 3 haftaya kadar uzayabileceğini, hakkında düzenlenmiş olay tarihli tıbbi belgelerde bildirilen ve kişinin kurumda yapılan muayenesinde belirlenen yüz sınırları içindeki yara izlerinin belirli bir mesafeden ilk bakışta belirgin bir dikkat sarf etmeden fark edildiği cihetle çehrede sabit eser niteliğinde olduğu belirtilmiştir.TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.Bu açıklamalar çerçevesinde, dosyadaki deliller ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacıdaki yaralanmanın niteliği, maluliyet oranı ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları nazara alındığında İlk Derece Mahkemesince belirlenen manevi tazminat miktarının TBK’nın 56/1.maddesindeki düzenlemeye, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf itirazı da yerinde değildir.Bu nedenlerle; davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı … vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 696,76 TL harçtan peşin alınan 175,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 521,76 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.04/11/2020