Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3630 E. 2020/3852 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3630
KARAR NO : 2020/3852
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/05/2018
NUMARASI : 2017/1012 Esas – 2018/448 Karar
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 23/06/2015 tarih ve … poliçe numaralı kasko sigorta poliçesi ile 2012 model … marka … plakalı aracının sigortalandığını, aracın müvekkilinin 16/09/2015 tarihinde ikamet ettiği evin önünde anahtar üzerinde olmayıp park halindeyken çalındığını, aynı gün kolluk kuvvetlerine ve sigorta şirketine gerekli bilgilendirmeyi yaptığını, davalı … şirketine Kadıköy …. Noterliğinin 11/05/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, aracının piyasa değerinin aynı model aracın emsal değerinin 38.000,00 TL ile 48.500,00 TL arasında olduğunu, maddi zararın bilirkişi tarafından tespiti ile geçen süre zarfında araç kiralamak zorunda kalmış olduğundan ödemek zorunda kaldığı ücretin, alacak miktarının tam ve kesin olarak belirsiz olması nedeniyle şimdilik 15.000,00 TL’nin 16/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının HMK’nın 107. maddesine aykırı olduğunu, davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, piyasa rayiç değerinin 31.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, sigortalı araçta OGS veya HGS’nin bulunmadığını, aracın kullanıldığına dair araca ait yakıt fişleri veya yakıt alınan istasyonlardan kayıt istendiği ancak verilmediği, aracın Beykoz’da bulunan Türk Alman Üniversitesi İnşaatında çalışmak için gidip gelinirken kullanıldığının belirtildiği ancak giriş çıkış kaydının istendiği halde verilmediği, davacının olay gününe ait telefon görüşme detaylarının istendiği ancak vermeyeceğinin beyan edildiği hususunun tespit edildiğini, tüm bu hususlar dikkate alındığında dava konusu olayın bir ceza yargılamasına muhtaç olduğu, davacının talep ettiği miktarın oldukça fahiş olduğu yine çalıntı araç ve pert total araç gibi tam ziya sayılan hallerde müvekkili olan şirketin araç ikame etme zorunluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; “Davanın kabulüne, 15.000,00 TL’nin dava tarihinden, 21.282,00 TL’nin 10.04.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte olmak üzere toplam 36.282,00 TL nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine” karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; iş bu dava öncesinde müvekkil şirkete usulüne uygun başvuru yapılmadığından usulden reddedilmesi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının hatalı olduğunu, davacı, sigortalı aracın çalındığı iddiası ile talepte bulunup bu konuda açılan ceza dosyasının sonucu beklenmeden karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, olayın oluş şekli, aracın bulunup bulunmadığı gibi hususlar netleşmeden hüküm tesis edildiğini, tazminat miktarının fahiş olduğunu, ıslahla talep edilen alacak kalemlerinin zaman aşımına uğradığını ve itirazların dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, huzurdaki dava haksız fiilden kaynaklandığından ve sigortalı araç hususi araç olduğundan avans faizi talep edilemeyeceğini, yasal faize hükmedilmesi gerekirken aksi yönde hüküm kurulmasının da hatalı ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, kasko poliçesinden kaynaklanan tazminatistemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Davanın açıldığı mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından görevli olması HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olup bu husus aynı kanunun 115/1. maddesi uyarınca resen gözetilir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83.maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Davacı vekili davayı açmış olduğu İstanbul Anadolu 4. Tüketici Mahkemesindeki duruşmada aracın pikap olup davacının inşaatlara demir taşıdığını ve şirketin işlerinde kullanıldığını belirtmesi üzerine mahkemece görevsizlik kararı verilmiş ise de, araç ruhsatında ve poliçede kullanımının “hususi” olduğu, dosyadaki fotoğraf ve ruhsat bilgilerinden pikap olmadığı, davacının da bu yönde başvurusu bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.Somut olayda; davacı ile davalı … arasında genişletilmiş kasko sigortası sözleşmesi bulunmasına, davanın 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılmasına ve sigortalı aracın hususi araç olmasına göre davacının bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de tüketici işlemi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davalı … Sigorta şirketine karşı açılan davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. O halde mahkemece, dava şartı (görev) eksikliği nedeniyle karşı görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek davanın esası hakkında yargılama yapılarak hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dava dosyasının yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda belirtilen esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3- İstinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 6-İstinaf yargılama giderlerinin mahkemece yeniden yapılacak yargılamada verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/11/2020