Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3488 E. 2020/3802 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/3488
KARAR NO: 2020/3802
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/05/2018
NUMARASI: 2014/1513 Esas – 2018/567 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/05/2014 tarihinde sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen arkasında mibzer olan traktörün, eski Akçakale yolunda asfalt kenarında yürüyen müvekkil …’a çarpması neticesi yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, Kazanın oluşumunda sürücüsü ve plakası tespit edilemeyen traktörün asli ve tamamen kusurlu olduğunu, Traktörün asfalt yolda seyrederken yoldan taşarak yol kenarında yürüyen müvekkiline çarptığını, kazanın ardından ağır şekilde yaralanan müvekkilinin kolunu hiç kullanamadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere müvekkilinin sürekli iş göremezliği için 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın beyan edilen şekilde gerçekleştiğinin kesin olarak ispatlanmasının gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte kazaya sebebiyet verdiği iddia olunan aracın ve sürücüsünün araştırılmasının gerektiğini, bu yolda ilgili soruşturma makamına müzekkere yazılarak kazaya ve yaralanmaya sebebiyet verdiği beyan olunan aracın ve sürücüsünün bulunup bulunmadığının sorulmasının gerektiğini, maluliyet oranının kaza sonucu oluşan arazların kaza ile illiyetleri de tespit edilmek suretiyle belirlenmesinin gerektiğini, yine kabul anlamına gelmemek kaydıyla geçici iş görmezlik dönemi tazminat hesabına dahil edilmemesinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Davanın kabulü ile 268.000 TL tazminatın dava tarihi olan 10/12/2014 tarihinde yasal faizi ile davalılardan alınıp davacıya verilmesine,” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; huzurdaki davanın temeli olan trafik kazasına plakası tespit edilemeyen aracın sebebiyet verdiği ispatlanamadığını, kazaya ilişkin hiçbir iz, mobese kaydı, delil ve tanık dosyaya sunulmamış ve bulunmadığını, bu hususun dosyada mübrez polis tutanağı ile de sabit olduğunu, bu sebeple ispatlanamayan davanın reddi gerekirken kabulünün hatalı olduğunu ve yeniden inceleme yapılmasını gerektiğini, hükme esas alınan karardaki taraflara izafe edilen kusur oranlarının hatalı olduğunu, yaya olan davacı telefon ile görüşme yaptığı sırada kaza meydana geldiğini, telefon ile görüşmesi dikkatini dağıtmış olup kazanın gerçekleşmesine bir nevi sebebiyet verdiğini, hatalı kusur durumuna dayanılarak tesis edilmiş olan kararın hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan sürekli iş göremezlik maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından dava dilekçesinde 08/05/2014 tarihinde gerçekleşen trafik kazasında davacıya sürücüsü ve plakası belirlenmeyen arkasında mibzer olan traktörün yaya olarak yol kenarında yürüyen davacıya çarptığı ve davacı yaralanmasına sebep olduğu iddia edilerek bu yaralanma nedeniyle maddi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır. Polis memurları tutulan tutanakta tarafından kazaya karışan araç sürücüsünün olay mahallinden kaçtığı, kaza mahallini gören görgü tanığını, mobese, kamera kaydı bulunmadığı, kazanın meydana geldiği iddia edilen cadde üzerinde ve çevresinde araca ait her hangi bir kırık, lastik ve fren izine rastlanılmadığından bahisle trafik kazası tespit tutanağı tanzim edilmediğinin tutanağa bağlandığı, olay yeri görgü tespit tutanağı ve basit kroki düzenlendiği görülmüştür. Davacı soruşturma dosyasındaki beyanında, olay günü yol kenarında kız arkadaşı ile telefon ile konuşurken eski Akçakale yolundan gelen arkasında mibzer olan traktörün kolundan çarptığını ve bu kaza neticesinde kendisinin yaralandığını, şikayetçi olmadığını belirtmiş; Soruşturmayı yürüten Harran Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014/878 E. 2014/466 K.sayılı kararı ile şikayetçi olunmadığı nedenle kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmiştir. Mahkemece dosya üzerinden aldırılan 19/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; olay yeri basit krokisi ile görgü ve tespit tutanağına göre plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen traktörün arkasında bağlı bulunan, kullanımda olmadığı durumda hidrolik silindirler yardımıyla zeminden yüksekte bulunan ve yapısı itibariyle traktörden daha geniş olan tapan mekanizmasının yol dışına taşan kısmının davacıya çarpması sonucu meydana geldiği, traktör sürücüsünün %100 oranda kusurlu olduğu bildirilmiştir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nın 18/05/2016 tarihli maluliyet raporunda; “…’un 09/10/2015 tarihinde Anabilim dalımızda yapılan muayenesinde; 2014 mayıs ayında motosiklet kazası geçirdiğini….” şeklinde belirtildiği görülmüştür. Davacı iddiasını ispat ile yükümlü olup, Sigortacılık Yasası hükümleri ve TTK’nın 1409.maddesine kıyasen uygulanması halinde bunun aksinin davalı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Bu durumda iddia olunan trafik kazasının varlığını ve varsa araç sürücüsünün kusurunu ispat yükü davacıya aittir. Mahkemece öncelikle savcılık dosyası, kazaya ilişkin tüm belgeler, olay yeri görgü ve tespit tutanağı, olayın meydana geliş şekli ve yeri göz önünde tutularak, davacıda oluşan yaralanmanın meydana geliş şekli itibari davacı beyanına göre gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ve kusur durumu hususlarına ilişkin doktor bilirkişi ve trafik bilirkişisinden ayrıntılı, denetime elverişli şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/1593 E. ve 2020/4240 K. sayılı kararı). Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre … tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası/ Gayrettepe-İstanbul Şubesinin 29/06/2018 tarih ve … numaralı 452.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı …’na iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/10/2020