Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3361 E. 2018/1407 K. 24.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2018/3361
KARAR NO : 2018/1407
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/06/2018
NUMARASI : 2018/3989 D.İş, 2018/3989 D.İş Karar
DAVANIN KONUSU: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ: 24/10/2018
Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Başvuru sahibi başvuru dilekçesi ile, destek-sürücü oğlu olan…’ün sevk ve idaresindeki araç ile, 09/05/2016 tarihinde tam kusurlu olarak gerçekleştirdiği tek taraflı trafik kazasında ölmesi sonucu destekten yoksun kaldığını ileri sürerek, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını temin eden davalı sigorta şirketinden, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000,00 TL. destekten yoksun kalma tazminatı talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi cevabında, Genel Şartlar uyarınca desteğin kusurundan doğan zaranın teminat dışı olduğunu, olayda avans faizi talep edilemeyeceğini, bu nedenle talebin reddini istemiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince başvurunun kabulüne, taleple bağlı olarak 5.000,00 TL. destekten yoksunluk tazminatının 25/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile başvurana verilmesine karar verilmiştir.
Bu karara sigorta vekili tarafından yapılan itiraz, İtiraz Hakem Heyetince kabul edilerek hakem kararının kaldırılmasına, başvuru sahibinin başvurusunun reddine karar verilmiş, karara karşı başvuru sahibince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
Başvuru sahibi vekilinin istinaf başvurusu, poliçe tanzim tarihinin kanun değişikliğinden önce olması nedeniyle vekil edeninin destekten yoksun kalma zararının sigorta teminat dahilinde olduğu, Genel şartlar hükümlerinin 26/04/2016 öncesi tanzimli poliçelerde uygulanma imkanı bulunmadığı, hatalı İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılması gerektiği yönlerine ilişkindir.
Başvuru, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, aynı kanunun 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacı ya da güvence hesabının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında mutlaka ölen kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. İşleteni veya eylemlerinden sorumlu olduğu sürücüyü üçüncü kişi olarak kabul etmek mümkün değildir.
Yine genel şartların A.6. maddesi (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulmuştur.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanununda, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmadığına göre, başvuru sahibinin 09/05/2016 tarihinde meydana gelen, desteğin tam kusurlu olduğu tek taraflı kaza nedeniyle destek tazminatını talep etme hakkı bulunmadığından, İtiraz Hakem Heyeti kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu nedenle başvuru sahibinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiş ve bu yönde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince başvuru sahibi vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-6728 S.Y.nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının, istem halinde yatırana, mahkemesince iadesine,
3-İstinaf başvurusu için davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde verilecek bir dilekçe ile, Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.24/10/2018

KARŞI OY

Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Davacı vekili, başvurusunda, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 09/05/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti, başvuru talebinin kabulüne, 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının 25/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti, itirazın kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, davacının başvuru talebinin reddine karar vermiştir.
Davacı vekili, bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.”
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Davacının desteği … plakalı aracın sürücüsü müteveffa …’ün, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacının hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür.
Ayrıca, davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere, destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.
Bu minvalde, davacının miras bırakanının sürücüsü olduğu araç ile, 09/05/2016 tarihinde, tam kusurlu yaptığı kaza neticesinde vefat ettiği, davacının, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. Kişi konumunda bulunduğu, bu nedenle miras bırakanın kusurunun, davacıya yansıtılamayacağı, destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebileceği anlaşılmaktadır.
Sigorta şirketleri tarafından yapılan ödemelerin rücu edilebilmesi, bir takım koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Davacı yönünden alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşip birleşmeyeceği, rücu için gerekli şartların oluşup oluşmadığı, davalının da davacıdan kesin talep edebileceği bir alacağının bulunup bulunmadığı hususları, ancak ileride talep edilmesi halinde rücu sırasında değerlendirilebilecektir. Karar tarihi itibarı ile, sigorta şirketi tarafından yapılmış bir ödeme de bulunmamaktadır.
2918 sayılı yasa’nın 90. Maddesi, 6704 sayılı Yasa ile değişikliğinden önce, ” Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında, Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” şeklinde olup, değişiklikten önce, tazminat hesabının Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca yapılacağı düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 55. Maddesine göre, destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1451. Maddesine göre, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde, sigorta sözleşmeleri hakkında Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.
2918 sayılı KTK’nın 95. Maddesine göre, sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla birlikte destek şahsının kusuruna denk gelen tazminat talepleri teminat dışında bırakılmış ise de, Genel Şartlar hükümlerinin, kanunlara ve yerleşik yargı kararlarına aykırı olamayacağı, 6704 sayılı Kanun ile değişiklikten önce, Karayolları Trafik Kanunu’nda teminat dışı bırakılmayan bir hususun, Genel Şartlar ile teminat kapsamı dışına çıkartılmasının mümkün olmadığı, kanunun emredici hükümlerine aykırılık olması halinde, Genel Şartlar’a göre değil, kanunun emredici hükümlerine göre karar verilmesi gerekmektedir.
26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK’nın 92. maddesinde değişiklik yapılmıştır. Yapılan bu değişiklik ile, teminatın kapsamına yönelik, Genel Şartlar’da düzenlenen hükümler, uygulanabilir hale gelmiştir. Dolayısıyla, ancak bu tarihten sonra düzenlenen poliçeler nedeniyle Genel Şartlar’da yer alan teminatın kapsamına ilişkin ilkelerinin dikkate alınması gerekmektedir. Dava konusu olayda, ZMSS poliçesi 23/03/2016 tarihinde tanzim edilmiştir. Poliçenin tanzim edildiği tarihte ilgili yasal düzenleme henüz yürürlülükte değildir. Dolayısıyla, davacının destekten yoksun kalma tazminat talebi, poliçenin düzenlendiği tarih itibariyle teminat kapsamı içerisinde kaldığından, Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nin, başvurunun kabulüne dair 15/02/2018 tarihli kararı usul ve yasaya uygundur. Başka bir deyişle, İtiraz Hakem Heyeti’nin, davalı tarafın,Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına vaki itirazının kabulüne, Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına, başvuru talebinin reddine dair kararı usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir.
Bu nedenle; HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İtiraz Hakem Heyeti kararının kaldırılmasına ve başvurunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan saygın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum. 04/12/2018