Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3300 E. 2019/3901 K. 05.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3300
KARAR NO : 2019/3901
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/11/2017
NUMARASI : 2016/703 Esas 2017/878 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 05/12/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLD :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin çocukları müteveffa … 16.10.2015 tarihinde … plaka sayılı motosikleti ile seyir halinde iken aynı istikamette bulunan müteveffa … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motorsikleti ile kavşağa geldikleri sırada, sürücüsü sanık … sevk ve idaresindeki … plakalı … marka kepçenin tali yoldan ana yola çıkarken geçiş üstünlüğü kuralına uymadığından müteveffa … direksiyon hakimiyetini kaybederek boş araziye girdiği ve idaresindeki motorun devrildiğini, … idaresindeki araç ile kepçenin çarpıştığını, kazadan kısa bir süre sonra … hayatını kaybettiğini, müteveffa … ise tedavi gördüğü hastanede 10.11.2015 tarihinde yaşamını yitirdiğini, dava konusu kaza ile ilgili olarak Karaman C. Başsavcılığının 2015/8032 sayılı soruşturma dosyasından alınan ATK raporunda müteveffaların tali kusurlu, sürücü …. asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müteveffa …. ölüm tarihinde 17 yaşında bulunduğunu, anne ve babanın belirli bir gelirinin olmasının ölenin desteğinden yoksun kalmadığı sonucunu doğurmayacağını, bu nedenle anne ve babanın maddi tazminat isteme hakkının bulunduğunu, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkillerinin ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar içerisinde bulunduğunu ifadeyle; baba … için 50.000 TL, anne … için 50.000 TL olmak üzere toplam 100.000 TL manevi tazminatın işleten ve sürücüden olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle, 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, davalı işletene ait aracın sigortası da bulunmadığından (sigortacı) Güvence Hesabı yönünden dava tarihinden itibaren işletilecek faiziyle birlikte ortaklaşa ve zincirleme olarak davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili 05.09.2017 harç tarihli ıslah dilekçesi ile destekten yoksun kalma tazminat talebini davacı … için 38.988,76 TL davacı … için 33.573,10 TL’ye yükseltmiştir. Davalılar … ve … San ve Tic Ltd Şti. cevap dilekçesinde özetle; davanın ticari anlamda bir dava olmadığından görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacıların yerleşim yeri ve kazanın meydana geldiği yerin Karaman olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemenin Karaman Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, dava konusu kaza ile ilgili olarak Karaman Ağır Ceza Mahkemesinde 2015/200 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, halen derdest bulunduğunu ve sonucunun beklenilmesi gerektiğini, dava konusu trafik kazasında kusurun tamamen davacıların murisinde bulunduğunu, kendilerinin kusurlarının bulunmadığını, kazada vefat eden murisin davacılara hiçbir desteğinin bulunmadığını, davacıların manevi tazminat talebinin hukuka aykırı olup aynı zamanda fahiş olduğunu bildirerek; öncelikle görev ve yetki itirazlarının kabulüne, Karaman Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/200 Esas sayılı ceza dosyasının sonucunun beklenilmesine, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davalılardan Güvence Hesabı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların dava konusu kaza ile ilgili olarak daha önce müvekkili kuruma yapmış olduğu müracaat sonucu müvekkili kurum tarafından, 25.12.2015 tarihinde davacı …’ya 8.927,00 TL, …’ya ise 5.849,00 TL toplamda 14.776,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, müvekkili kurumun sorumluluğunun teminat limiti ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, davacılara yapılan ödeme neticesinde sorumluluklarının bulunmadığını ifadeyle, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat talepleri açısından; davacı … için 23.253,47 TL, davacı … için 21.657,78 TL maddi tazminatın davalı Güvence hesabından 21/06/2016 tarihinden, diğer davalılar … ve …. Ltd Şti’ den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, manevi tazminat açısından davanın kısmen kabülüne, Davacı …. için 15.000,00 TL, Davacı … için 15.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın …ve …. Ltd Şti’den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, maddi ve manevi tazminatlar açısından fazlaya ilişkin istemin reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat miktarı hesaplanırken tarafların kusurunun ve olayın ağırlığının göz önünde bulundurulması gerektiğini, olayın ağırlığıyla hükmedilen manevi tazminatın orantısız olduğunu, kaza tarihindeki KTK hükümleri uyarınca kusur indirimi yapılmaması gerekirken %25 oranında kusuru indirimi yapılarak destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasının hatalı olduğunu, müteveffa … öğrenim hayatına devam etmediğini, günlük işlerde çalışarak ailesine destek olduğunu, bilirkişilerce müteveffanın 1 yıllık askerlik süresi çıkarılarak davacılara 19 yaşından itibaren ve yalnızca maddi açıdan destek olacağının öngörüldüğünü, 17 yaşında olmasına rağmen çalışıyor ve ailesine destek oluyor olması dikkate alınmadan hesaplama yapıldığını, bu nedenle dava değerini 71.561,86 TL olarak açıkladıklarını, kök bilirkişi raporunda hesaplama yapılırken Güvence Hesabının ödemiş olduğu 14.776,00 TL’nin değerlendirilmeye alınmaması sonucu yanlış hesaplama yapıldığını, davacılar aleyhine reddedilen maddi tazminat bakımından karşı vekalet ücreti ödemelerine hükmedildiğini, tavzih dilekçesi ile manevi tazminat bakımından sorumlu tutulmadığı halde Güvence Hesabı lehine karşı vekalet ücretine hükmedilmesinin düzeltilmesini istediklerini, şayet karar düzeltilmedi ise bu kararı da istinaf ettiklerini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Güvence Hesabı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan tazminat hesabından PMF 1931 yaşam tablosu kullanılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili aleyhine hükmedilecek bir tazminat var ise tazminat miktarının hesaplanmasında TRH 2010 yaşam tablosu ve %1,8 teknik faizin uygulanması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar … San ve Tic Ltd Şti. müştereken sundukları istinaf başvuru dilekçesinde özetle; görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacıların yerleşim yeri Karaman olduğundan yetkili mahkemenin Karaman Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, ceza dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini, delillerin tamamen toplanmadığını, taraflara hüküm verileceğinden bahisle duruşma günü tebliğ edilmediğini, davacıların Güvence Hesabından talep ettikleri tazminatı tahsil ettiklerini ve ibra verdiklerini, bu ibranın geçerliliğinin yerel mahkeme tarafından belirlenebileceğini, müvekkillerinin meydana gelen kazada kusurunun bulunmadığını, tüm kusurun müteveffaya ait olduğunu, müteveffanın davacılara desteğinin bulunmadığını, bilirkişi raporuna karşı yapmış oldukları itirazın değerlendirilmediğini, bilirkişilerin destekten yoksun kalma hususundaki raporlarını da somut bilgi ve nedenlere dayandırmadan tanzim ettiklerini, davacılara murisin destek süresinin fazla hesaplandığını, muristen dolayı davacılara maaş bağlanıp bağlanmadığının araştırılmadığını, davacılar lehine hükmedilen manevi tazminatların fahiş olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’ nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 08/11/2017 tarih, 2015/ 4613 E. ve 2017/10237 K. sayılı kararında açıklandığı üzere 6102 sayılı TTK’nın 1401-1520. maddelerinde Sigorta Hukuku’nun düzenlendiği, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun “Güvence Hesabı” başlıklı 14. maddesinde de sorumluluk sigortalarına ilişkin Güvence Hesabı tarafından ortaya çıkacak zararların karşılanmasına ilişkin şartların yer aldığı, TTK nun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar”ın düzenlendiği, 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, 5/2. maddesinde, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 24.09.2018 tarih, 2015/ 15145 E. ve 2018/8091 K. sayılı kararı).Somut uyuşmazlıkta davacı gerçek kişiler tarafından 3.kişinin haksız fiili nedeniyle tazminat talep edilmiş ise de davalı Güvence Hesabı’nın sorumluluğu sigorta hukukundan kaynaklanmaktadır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6.kitabında 1401 ve devamı maddelerinde düzenlendiğine göre ihtilafın ticari dava olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümünde görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi olduğundan göreve ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. 6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Yine aynı Kanunun 16. maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan 2918 sayılı KTK’nın 110. maddesinde ise “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentanın bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vukuu bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.” ifadesine yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde HMK’nın 7/1-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki sözkonusu değildir. Haksız fiil halinde HMK’nın 16. maddesi gereğince birden fazla mahkemenin yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olduğu gözönüne alındığında, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.Somut olayda, haksız fiil Karaman’da meydana gelmiştir. Davacıların, davalı … ve davalı …. Ltd. Şti’nin yerleşim yeri Karaman; davalı Güvence Hesabı’nın merkezi ise İstanbul Adliyesi yargı çevresinde bulunan Şişli’dir. Dolayısıyla, davacının birden çok mahkemenin yetkili olduğu ve kesin yetki kuralının bulunmadığı bu davada davayı, davalı Güvence Hesabı’nın yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açarak yetkili mahkemeyi seçmiş olduğu anlaşıldığına göre yetkiye ilişkin istinaf itirazı da yerinde değildir. Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen 6098 sayılı TBK’nun 74 maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz.” hüküm yer almaktadır. Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet ve suçun sanık tarafından işlenmediğine dair beraat kararları ile eylemin hukuka aykırılığını ve nedensellik bağını saptayan maddi olgular hukuk hakimini bağlar.Somut uyuşmazlıkta ceza dosyası kapsamında alınan kusur raporu ile yine bu raporu da değerlendiren Mahkemece alınan kusur raporlarının aynı/benzer tespitleri, maddi olguları içerdiği ve sanık olarak yargılanan davalı …’in mahkumiyetine karar verildiği nazara alındığında ceza dosyasının kesinleşmesini beklenmesi yargılamayı uzatacaktır. Bu nedenle usul ekonomisi gözetilerek İlk Derece Mahkemesince ceza dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmemiş olmasında usul ve yasaya bir aykırılık yoktur. Ayrıca kusura ilişkin teknik rapor; oluş, değerlendirme ve sonuç açısından denetime ve karar vermeye elverişli olduğundan kusura ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.KTK’nın 111. maddesi uyarınca; tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın hükmünden yararlanmak için, ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre, hak düşürücü süre olup, mahkemece res’en dikkate alınması gerekir. Davacı anne ve babaya, davalı Güvence Hesabı tarafından 21/12/2015 tarihinde ödeme yapılarak ibraname tanzim edildiği, ibranameler ile fazlaya dair dava ve talep haklarının saklı tutulduğu da görülmekle, davalı Sigorta Şirketi tarafından yapılan ödeme kısmi ödemeye ilişkin bir makbuz niteliğindedir.Hayatın olağan akışına göre desteğin ana babasına destek olacağı aşikar olup, desteğin askerlik çağına geldiğinde askerlik vazifesinin zorunlu olduğu da dikkate alınarak askere gideceği ve bu dönemde hak sahiplerine herhangi bir desteği olamayacağı nazara alındığında bu hususlara değinen istinaf talepleri yerinde değildir.Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Yeni Genel Şartları 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yeni genel şartların C.11. maddesine göre; yeni genel şartlar, yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır.Davalı Güvence Hesabı yönünden sorumluluk kaza tarihinde başlayacağından ve kaza tarihi 16/10/2015 olduğundan, yeni Genel Şartlara göre TRH 2010 Yaşam Tablosu baz alınarak 1,8 teknik faiz uygulanarak aktüer hesaplamanın yapılması gerekirken PMF 1931 Yaşam Tablosu uygulanmak suretiyle hesaplama içeren aktüerya raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru olmamıştır.Kabule göre de; İbranameler, yapılan ıslah ve kapsamla değerlendirildiğinde davacılar aleyhine reddedilen maddi tazminat açısından vekalet ücreti verilmesine yönelik istinaf talebi yerinde olmamakla birlikte, dava dilekçesinde manevi tazminat yönünden Güvence Hesabından talep olmadığı değerlendirildiğinde davacılar aleyhine reddedilen manevi tazminat açısından Güvence Hesabı lehine vekalet ücreti verilmesi doğru olmamıştır.TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/2.maddesinde “Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” şeklinde düzenleme yer almaktadır.Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarlarının bir miktar düşük belirlendiği kanaatine varılmış ve bu yönde ki davacılar vekilinin istinaf itirazının kabulüne karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken 01/06/2015 tarihli Yeni Genel Şartların ” Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplaması” başlıklı Ek:2 maddesinin 3. bendine göre destekten yoksun kalma tazminatı hesaplamalarında ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosuna göre davacıların ve ölen desteğin kaza tarihinden sonraki muhtemel yaşam süresi belirlenerek, 4. bendine göre de işleyecek dönem için %1,8 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılması için ek rapor alınarak sonucuna göre davacıların destekten yoksun kalma tazminatı ve yukarıda açıklandığı şekilde manevi tazminat talepleri hakkında karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle, tarafların istinaf başvurularının kısmen kabul kısmen reddi ile ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Tarafların istinaf başvurularının kısmen KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,6-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı … San ve Tic Ltd Şti. tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası Karaman/Çarşı Şubesinin 09/01/2018 tarih ve … numaralı 118.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı … San ve Tic Ltd Şti. ‘ne İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine,7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı Güvence Hesabı tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası İstanbul/Gayrettepe Şubesinin 08/01/2018 tarih ve …. numaralı 76.000,00TL bedelli teminat mektubunun davalı Güvence Hesabı’na İlk Derece Mahkemesi tarafından iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/12/2019