Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3278 E. 2020/3681 K. 20.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/3278
KARAR NO: 2020/3681
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 31/05/2018
NUMARASI: 2017/500 Esas – 2018/559 Karar
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 20/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12.11.2016 tarihinde davacı tarafa 09.04.2016-2017 vadeli … kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan …’e ait … plakalı aracı ile davalı … şirketine … nolu trafik sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı aracın çarpışması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, bu kaza nedeni ile davacının sigortalısına 23.12.2016 tarihinde 10.300 TL tutarında ödeme yapıldığı, bu tutar üzerinden sigortalısının haklarına halef olması nedeni ile davalıdan 10.300 TL tazminatın 23.12.2016 ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı araç müvekkil şirket … Sigorta tarafından 19.04.2016-2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … no.lu Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalandığı, dava öncesi başvuru yapılmadığı nedenle KTK 97. Madde gereğince reddi gerektiğini, ticari faiz talebinin reddi gerektiğini, trammer kayıtlarında müvekkili şirkete sigortalı aracın kusursuz kabul edildiğini, müvekkili şirketin sorumluluğu trafik poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Davanın kabulü ile, 10300 TL’nin 23/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı araca atfedilen kusuru kabul etmediklerini, 12.11.2016 tarihli kazaya ilişkin tramer kaydına bakıldığında sigortalı … plakalı aracın kusursuz, davacı sigortalısı … plakalı aracın ise %100 kusurlu olduğu tespit edildiğini, bu tespit sonucunda oybirliği ile davacı sigortalısı … plakalı aracın %100 kusurlu olduğu kabul edildiğini, ancak dava sürecinde alınan raporda … plakalı araca atfi kabil kusur olmadığının belirtildiğini, alınan bu rapor dosyada çelişkili bir durum yarattığını, çelişkili durum giderilmeden dosyanın karara çıkmasının da hukuki güvenirliği zedelediğini, şirket rücu talebinin kendisine ulaşmasından itibaren en geç 2 ay içinde onay vererek mutabakatını talepte bulunan şirkete gönderecek ve imzalı mutabakatın kendisine ulaşmasından itibaren en geç 1 ay içinde ödemede bulunması gerektiğini, talepte bulunulan belgeler gönderilmeden, kusurla ilgili itirazlarda yazışma yapılmadan ve her durumda protokoldeki süreler geçmeden şirketler birbirleri aleyhine dava takip yoluna gitmemelerinin esas olduğunu, davacı yan … Sigorta bu protokole taraf olduğunu ve müvekkil şirketinin … Sigorta Şirketi’ne başvuru yapmadan, dava yoluna gitmesi açıkça protokole aykırılık oluşturduğunu, davanın bu nedenle de reddi gerektiğini, davacı yanın dava öncesi müvekkil şirkete başvuru yapmadığını, KTK md.97 gereği; dava öncesi başvuru yapılmadığından dava şartı eksikliği nedeniyle esasa girilmeksizin davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı olarak 23.12.2016 tarihinde müvekkilin temerrüde düştüğü kabul edilmiş ve hüküm bu yönde kurulduğunu, davacı yan sigortalısının %100 kusurlu olduğunu kabul ederek kasko ödemesi yaptığını, dava öncesi müvekkile herhangi bir başvuru da yapmadığını, bunlara rağmen bu yönde hüküm kurulmasının kabul edilemeyeceğini, dosyada alınan maddi hasara ilişkin bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi, belirlenen oranların ve tutarların hangi kriterler gözetilerek oluşturulduğu belirtilmediğini, davacı tarafça alınan eksper raporunun uygun olduğu belirtilmiş, bir başkaca incelemeye gerek duyulmadığını, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan konu raporu kabul etmediklerini, yeni bir rapor alınmasını talep ettiklerini, eksik inceleme ile taleplerinin göz ardı edilerek hüküm kurulduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan rucuen tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir.
Yasal değişiklikle birlikte, artık mahkemede dava açılmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuru yapılması zorunlu hale getirilmiştir. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen bu başvuru koşulu HMK’nın “dava şartlarını” düzenleyen 114/2. maddesinde yer alan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü kapsamında özel bir dava şartıdır. Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. HMK’nın 115/2 maddesi uyarınca mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. KTK’nın 97. maddesi ile getirilen başvuru koşulu da tamamlanabilir bir dava şartı niteliğinde olduğundan mahkemece bu dava şartı yerine getirilmeksizin dava açıldığının tespiti halinde, davacı vekiline 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde öngörülen başvuruya ilişkin eksikliği gidermesi için kesin süre verilmeli, başvuru yapılması halinde başvurunun akıbeti beklenmeli, sigorta şirketince 15 gün içinde cevap verilmemesi veya verilen cevabın talebi karşılamaması halinde dava şartının yerine getirildiği kabul edilerek davanın esasına girip deliller toplanıp değerlendirilerek ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmeli, kesin süre içinde başvuruya ilişkin dava şartının yerine getirilmemesi halinde ise bu kez dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, dava tarihi olan 26/04/2017 itibariyle 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlükte olup davacı tarafça dava tarihinden önce davalı … şirketlerine başvurulmadığı hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafça sigortalısının yerine geçerek halefiyet hükümlerine göre bu davayı açması nedeni ile davalı … şirketine KTK’nın 97. maddesi gereğince başvuru koşulunu yerine getirmesi gerekmektedir. Bu nedenle mahkemece HMK’nın 115/2. maddesine aykırı şekilde tamamlanabilecek nitelikteki dava şartının tamamlanması için davacı tarafa kesin süre verilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu husus atlanarak esastan karar verilmesi doğru olamıştır. Somut olayda, taraflar arasında tanzim edilen trafik kazası tespit tutanağının dava dışı araç sürücülerinin beyanına göre düzenlendiği, tramer kayıtlarında davacı sigortalı araç sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğunun belirtildiği, mahkemece aldırılan bilirkişi raporda ise davalı sigortalı araç sürücüsüne %100 oranında kusur verildiği, davalı vekili tarafından süresinde iş bu rapora itiraz edildiği anlaşılmakla mahkemece dosya kapsamındaki kusura ilişkin tüm belge ve raporları değerlendiren çelişki giderici denetime açık uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre tazminatının belirlemesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı hüküm verilmiş olması doğru görülmemiştir.( Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/13765 E.-2017/6682 K.sayılı kararı). Dosya kapsamında hükme esas alınan bilirkişi raporunda araçtaki hasarın miktarına ilişkin değerlendirme yapılmış ise da aracın ağır hasarlı olup olmadığı, tamirinin ekonomik olup olmadığı, pert edilmesinin uygun olup olmadığı, sovtaj bedeli ve tenzili gerekip gerekmediğinin tespitinin yapılmadığı görülmüştür. Bu hususları değerlendirmeyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmamıştır. Mahkemece kazaya karışan sigortalı aracın hasar durumu ile kazayla uyumu, aracın ağır hasarlı olup olmadığı, tamirinin ekonomik olup olmadığı, pert edilmesinin uygun olup olmadığı, sovtaj bedeli ve tenzili gerekip gerekmediğini hususunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/10/2020