Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3100 E. 2020/3742 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/3100
KARAR NO: 2020/3742
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 22/11/2017
NUMARASI: 2014/1231 Esas – 2017/1001 Karar
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’ nin … plakalı İETT’ye ait belediye otobüsünde yolculuk yaptığı esnada şoförün sert ve ani fren yapması sonucu yolcuların birbiri üzerine devrildiklerini, müvekkilinin de üzerine başka bir kadının devrildiği, sol bacağının dizinin altından kırıldığını, ameliyata alınarak platin takıldığını, bu süre zarfında anne ve babasının her gün tek yön 45 kilometre mesafede bulunan hastaneye gelip gittiklerini, …nin pazarcılık yaptığı ve bu durum nedeni ile işe çıkamadığını bu arada aylık 1.000,00 TL ücret ile çalışan annenin de şirket yönetiminin idaresi sonucu tedavinini uzayacağı anlaşılmakla iş akdine son verildiği, maddi ve manevi olarak zarar gördüklerini belirterek 12.000,00 TL manevi tazminat ve 6.000,00 TL’de maddi tazminatın tahsiline karar verilmesi talep etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar davacı vekili tarafından davalının dava konusu olayda açıkça kusurlu olduğu, şoförün tek taraflı beyanına göre hazırlanan hukuka aykırı, yanlı ve mahkemeyi yönlendirici nitelikteki raporlara göre verilen kararın hukuki ve fiili dayanaktan yoksun olduğu, adli tıp dahil bilirkişilerin keşfe dahi gerek duymadan hiç bir delille desteklenmeyen, gerçek dışı olduğu tanık beyanı ile sabit olan, davalının tek taraflı beyanına göre rapor hazırladıklarını, kusur raporu dosyadaki delil durumuna göre hazırlanmadığından usulüne uygun yani tarafların iddia ve savunmalarını karşılar-yorumlar şekilde seçenekli düzenlenmediğinden teknik anlamda bilirkişi raporu niteliğinde olmadığını, davalı İETT’nin yürüttüğü toplu taşımacılık hizmetinin doğasında tehlike ve riskin bulunması, davalı idarenin yürüttüğü bu hizmetin tehlike-risklerinden doğan ve olaydaki gibi sebep-sonuç arasında uygun illiyet bağının kurulabildiği durumlarda oluşan maddi ve manevi zararın davalı idare tarafından karşılanması gerektiğini, müvekkilinin yaklaşık bir sene çektiği ağrılar, psikolojik sıkıntılar sebebiyle manevi tazminat taleplerinin göz önüne alınması gerektiğini belirtilerek istinaf edilmiştir. HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda: Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekilinin kusura ilişkin istinaf talebi bakımından değerlendirme yapıldığında; Mahkemece ATK’dan alınan kusur bilirkişi raporuna göre sürücü … ‘ın kusursuz olduğu, davacı …’in kusursuz olduğu, kimliği meçhul vasıta sürücüsünün %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Bakırköy 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 2014/225 2012/953 Esas sayılı dosyasına sunulan ATK raporuna göre kazanın meydan gelmesinde sanık sürücü … ‘ın kusursuz olduğu, mağdur … ‘in kusursuz olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araç sürücüsünün olayda asli derecede, tam ve tek kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü nazara alındığında davacı vekilinin kusura yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. KTK’nın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanun’un 85/1. maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. ” maddenin son fıkrasına göre ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” İşletenin bu sorumluluğu bir tehlike sorumluluğudur. Somut olayda davalı sürücü kusursuz olduğundan KTK’nın 85/son fıkrası gereğince işleten olan davalı İETT’nin de sorumluluğu doğmayacağına göre bu yöne değinen istinaf itirazı da yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.22/10/2020