Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/3071 E. 2018/1681 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/3071
KARAR NO : 2018/1681
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 27/02/2018
NUMARASI : 2016/1208 Esas 2018/225 Karar
DAVA : Tazminat
KARAR TARİHİ: 06/12/2018
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, 20/06/2009 tarihinde meydana gelen kaza sonrası müvekkilinde meydana gelen maluliyet sebebiyle 3.000-TL daimi maluliyet tazminatının davalı şirketten 08/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkil şirket tarafından Zorunlu Karayolu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) ile sigortalanan 06 CNJ 23 plakalı (eski plaka 06 BV 6607) aracın 20/06/2009 tarihinde işletilmesi sırasında oluşan kazada davacının yaralandığını, müvekkil şirket maddi tazminat talepleri açısından poliçe limitleri dahilinde ve sigortalı aracın sürücüsünün kusuru oranında davacının zararlarını gidermekle yükümlü olduğunu, davacının kaza geçirdiği araç ticari bir araç olmayıp yapılan taşımanın “hatır taşıması” olduğunu, davacı araç sürücüsünün hız yapmasına engel olmadığı için kusura katılmış sayılacağı, davacının kusura katılmış olmasına rağmen müvekkil şirket tarafından davacıya, “gerçek zararlarından hiçbir indirim yapılmayarak” 18/11/2014 tarihinde 13.781,00 TL ödeme yapıldığını, davacının tüm zararları karşılandığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davacının Adli Tıp Kurumu’na sevki konusunda meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen talimat mahkemesine başvuruda bulunmadığından ve temin olunan tedavi evrakının bu konuda ispata elverişli olmadığı anlaşıldığından davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekilinin istinaf başvurusu; davanın belirsiz alacak niteliğinde açılmış olması nedeniyle parasal sınırlar itibariyle kararın kesin olmadığı, davalı … şirketinin düzenlemiş olduğu poliçe ile 3. kişilerin uğramış olduğu zararları teminat altına aldığı, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamınca davalı … şirketinin sorumluluğunun olduğu, talimat mahkemesince vekil edenine çıkartılan muhtıra tebliğinin usule uygun olmadığı, vekil ile takip edilen işlerde vekile tebliğin zorunlu olduğu, bunun üzerine yerel mahkemece yeniden talep edilen sürenin reddi ve davanın reddine yönelik kararın usul ve yasaya aykırı olduğu yönlerine ilişkindir.
Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenecektir.
Dosyada mahkemece verilen kararın kesin olduğu belirtilmiş ise de, davacı tarafça fazlaya ilişkin hak saklı tutularak dava açmış olup alacağın tamamının dosya kapsamından anlaşılabilme olanağı olmadığından verilen kararın kesin olduğu yönündeki mahkemenin kabulü isabetsiz bulunmakla dosyada davacı vekilinin istinaf başvurusu esastan incelenmiştir.
Dava, yaralamalı trafik kazası sonucu yaralanan davacının 2918 sayılı KTK kapsamında karayolları ZMMS poliçesi kapsamında sigortacı olan davalıdan maddi zararların (sürekli iş göremezlik) tazminine ilişkindir.
Davacının dava dilekçesinde ve ekinde sunduğu delil listesinde delillerini bildirdiği, mahkemece 18/01/2017 tarihli tensip tutanağı ile delillerin toplanmasına ilişkin ara karar kurulduğu, ara karar gereği hastanelerden tedavi evraklarının celbi için yazılan yazılara cevaplar geldiği, 31/07/2017 tarihli inceleme tensip tutanağı ile duruşmanın 22/09/2017 günü olarak belirlendiği, belirlenen günde davacı vekilinin mazeret dilekçesi sunması nedeniyle duruşmanın 10/10/2017 gününe ertelendiği, 10/10/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında verilen ara kararı ile Ankara Asliye Ticaret Mahkemesine talimat yazılmasına, talimata ”davacının maluliyet durumunun ve oranının belirlenmesi için adli tıp raporu aldırılmasına, talimat mahkemesince davacı asile çıkarılacak davetiye tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde adli tıpa sevki konusunda başvuruda bulunmaması halinde adli tıp raporu deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar vereceği ihtarının şerh düşülmesine” dair uyarı yazılmasına karar verildiği, ara karar gereği talimat yazılan Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesince davacı asile tebligat çıkarıldığı ve belirtilen sürede mahkemeye müracaat etmediğinden talimatın bila ikmal iadesine karar verildiği, davacı vekilinin 15/01/2018 tarihli dilekçesi ile yeniden talimat yazılmasını istediği, mahkemece celse arasında 30/01/2018 tarihli ara karar ile talebin reddine karar verildiği, bilahare 27/02/2018 tarihli duruşmada da davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11, Avukatlık Kanunu’nun 41. ve HMK 73. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur. Her ne kadar davacı vekiline 10/10/2017 tarihli oturumda kesin mehil ihtarı yapılmış ise de, tebligatla yapılması istenilen işlem gereği, talimat mahkemesince davacı asil ile birlikte vekiline de tebligat çıkarılması gereklidir.
Bunun yanında, davacı tarafın bir kısım tedavi evraklarına delil listesinde yer verilmesi üzerine mahkemece celbedildiği ve dosyada bulunduğu görülmektedir. Uygulamada, Adli Tıp Kurumunda maluliyet durumunun ve raporunun verilmesi bazen tedavi evrakları incelenerek muayeneye gerek kalmaksızın sağlanmakta, bazen de belirli bir randevu günü oluşturularak muayene yapılmaktadır. Bu durumda davacının mahkemeye müracaat etmesinin rapor alımına gereği ve etkisi bulunmama ihtimali mevcuttur. Davacı asil için henüz sırası gelmemiş delil açısından verilen kesin süre yük oluşturmuştur.
Ayrıca, kesin süre içerisinde ara kararın yerine getirilmemesinin müeyyidesi, mahkemenin de kabulüne olduğu ve ara kararda belirttiği üzere, davacının bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılması ve dosyadaki delillere göre karar verilmesidir.
Davacıya verilen kesin sürenin geçerli olduğu kabul edilse bile dosyada mevcut delillerle davacının maluliyet raporunun temin edilme imkanı olup olmadığı araştırılmadan hüküm kurulmasının eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile yukarıda belirtilen şekilde yargılamanın devamı için HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kararın kaldırılmasına karar vermek geremiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-İstinaf istemine konu ve başlıkta yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK.353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde davacıya İADESİNE,
4-İnceleme, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1-a. maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/12/2018.