Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/2822 E. 2020/3565 K. 29.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/2822
KARAR NO : 2020/3565
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 20/02/2018
NUMARASI : 2014/862 Esas 2018/159 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 29/09/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; trafik kazasında davacının bedensel zarara uğraması nedeniyle 6100 sayılı Yasanın 107.maddesi uyarınca toplanacak delillere göre maddi tazminat tutarının belirlenerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.000 TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden sigorta limitini aşmamak üzere belirsiz alacak olarak temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme davalılara ödettirilmesine, ayrıca 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte ortaklaşa ve zincirleme işleten ve sürücüye ödetilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 100.991,98 TL’ye yükseltmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davadan önce müvekkiline başvuruda bulunduğunu ve sakatlanmaya ilişkin bir belge bulunmadığından talebin karşılanamadığını, tedavi giderleri ve tedavi giderleri kapsamında kalan geçici iş göremezlik ödeneğine ilişkin istemlerin SGK’ya yöneltilmesi gerektiğini belirterek, kusur ve sakatlanma ispatlanamadığı takdirde davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “1-Davacının maddi tazminat talebinin kabulü ile; Sürekli iş göremezlik tazminatı olarak 84.113,93 TL, geçici iş göremezlik tazminatı olarak 7.000,14 TL, tedavi bakım ve iyileştirme gideri olarak 9.778,05 TL ve yol masrafı olarak 100,00 TL olmak üzere toplam (taleple bağlı kalınarak) 100.991,98 TL ‘nin davalılardan müteselsilen (davalı … yönünden dava tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 21/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte) alınarak davacıya verilmesine,2-Davacının manevi tazminat talebinin kabulü ile; 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar …, … ve …’dan kaza tarihi olan 21/12/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı/davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen kurul raporları esas alınmayarak, Adli Tıp Kurumundan alınan raporun esas alınması ve her iki kurul raporları arasında çelişki giderilmeyerek daha az maluliyeti içerir raporun esas alınarak hüküm kurulmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen sağlık kurulu raporu ile Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen raporun arasındaki çelişkinin ve ciddi farkın giderilmesi gerektiği yönünde ve müvekkilinin fiziki olarak Adli Tıp Genel Kurulu’na sevk edilmesi hususunun taraflarınca defalarca dile getirip talep etmişlerse de, taleplerinin reddedildiğini, yerel mahkemece Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen rapor esas alınarak dosyanın hesap bilirkişisine verildiğini ve %20,4 maluliyet oranına göre maddi tazminat hesaplaması yapıldığını, ayrıca müvekkilinin tazminat hesaplamasının asgari ücret üzerinden hesaplandığını, kaza tarihinde müvekkilinin hasta bakıcılık yaptığının tanık beyanları ile sabit olduğunu, bu sebeple hasta bakıcılık mesleğiyle ilgili emsal ücret araştırması yapılarak tazminat hesaplamasının emsal ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, sigorta yönünden faiz başlangıç tarihinin kaza tarihinden itibaren olması gerekirken, dava tarihi olarak karara bağlandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, bakıcı tutulduğuna dair delil olmadığını, kaza anında davacının davalılar tarafından en yakın hastaneye ambulans ile kaldırıldığını, hastane masraflarının diğer davalı … tarafından karşılandığını ancak bilirkişiler tarafından bu belgeler gözününe alınmadan rapor tanzim edildiğini ve eksik inceleme ile hazırlanan raporun hükme esas alındığını, hastane masraflarının diğer davalı … tarafından karşılanacağına dair davalı … ile davacı arasında noterde taahhütname yapıldığını ve davalı …’nın belirtilen tüm hastane masraflarını karşıladığını, davacının da davalı …’dan hiçbir hak ve alacağının kalmadığını, araç sahibi ve sürücüsü olan davalıya karşı herhangi bir dava açmayacağı yönünde noter huzurunda bu şahısları ibra ettiğini, ancak yerel mahkeme tarafından bu ibra ve feragatname göz önüne alınmadan karar verildiğini, ibra ve feragatname belgesinin makbuz hükmünde değerlendirilse dahi karar verilecek tazminat miktarından bu bedelin düşülmesi gerektiğini, davalı … şirketinin dava tarihinden itibaren değil davacının sigorta şirketine müracaat ettiği tarihten itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, bilirkişi raporuna itiraz edildiği halde mahkemece itirazlarının kabul edilmediğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminatı istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu, HMK’nın 355. maddesine göre, kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK`nun 194/1. maddesinde; “…taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar…” hükmüne; 31. maddesinde ise “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açısından belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir. Davanın doğru biçimde sonuçlandırılması için davanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteği belirlenip uyuşmazlık buna göre çözüme kavuşturulmalıdır.Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde “tedavi -yol giderleri- ileride muhtemel tedavi giderleri, Sosyal Kurumca karşılanmayan fark giderleri, sürekli kısmi işgöremezlik kaybı vb. zararlar” olarak 1.000,00 TL maddi tazminat talebi açıklanmış olmakla, HMK’nın 31 ve 194.maddeleri gereğince davacı vekiline bu açıdan talebini açıklamak ve gerektiğinde düzeltmek konusunda süre verilmeden karar verilmesi doğru olmamıştır. Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönemeliği hükümleri, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir.Somut olayda hükme esas alınan ATK. 3. İhtisas Kurulunun 07/12/2015 tarihli maluliyet raporu, kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre, davacıda dava konusu edilen trafik kazasına bağlı olarak oluşan yaralanmasının maluliyet oluşturup oluşturmadığı konusunda illiyet bağını da ortaya şekilde değerlendirme yapılarak düzenlenmiştir. Oysaki istinaf talebinde belirtilen 30/06/2015 tarihli Marmara Üniversitesi Pendik Egitim ve Araştırma Hastanesi tarafından verilen sağlık kurulu raporunda, hangi yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği açıklanmadığından yeterli ve geçerli bir rapor niteliği değildir. Geçersiz bir rapor ile geçerli bir arasında çelişki oluştuğundan bahsedilemeyeceğinden bu hususa değinen istinaf talebi yerinde değilse de; ATK raporu ile olay tarihinden itibaren 12 (oniki) aya kadar uzayabileceği tespit edilen geçici iş göremezlik süresi içinde bakım ve bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı ve varsa süresi hakkında rapor alınmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Dosya kapsamında kazanç durumunu asgari ücret üzerinden hesaplayan 25/07/2016 tarihli kök rapor davacı tarafa 03/10/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup davacı tarafça raporun tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde bu açıdan rapora itiraz edilmemiştir. Bu haliyle HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davacı tarafça bilirkişi raporuna süresinde itiraz edilmediğinden bu durum, davalı taraf için usulü kazanılmış hak oluşturmakta olup bu hususa ilişkin ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Davalı … tarafından yargılama safahatı süresince hastane masraflarını karşıladığına ilişkin bir itiraz ya da talepte bulunmamıştır. Bu durumda HMK’nın 357/1 maddesi çerçevesinde davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan bu hususa ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır.2918 sayılı KTK’nun 99. ve ZMSS Genel Şartlarının B.2. maddesi uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 işgünü içinde sigortacının tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Davalı … şirketine yapılan başvuruya ilişkin, başvuru tarihi dosya kapsamında tam olarak anlaşılamamakla beraber, başvurunun Sigorta tarafından 10.01.2011 tarihinde işleme alınmış olduğu değerlendirildiğinde; Davalı … yönünden faiz başlangıç tarihinin dava tarihinden itibaren karar altına alınmış olması doğru olmamıştır.Karayolları Trafik Kanunu’nda manevi tazminat konusunda özel bir düzenleme yapılmadığından trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle manevi tazminat talep edilmesi halinde TBK’da manevi tazminata ilişkin hükümler uygulanacaktır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre,” Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, kaza tarihi, davacının uğradığı zararın kapsamı, bedensel zararlarda yaralanmanın mahiyeti, maluliyet oluşmuş ise maluliyet oranı, iyileşme süresi, davalıların sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir.O halde Mahkemece; talep olması halinde tedavi giderleri açısından (6111 sayılı Kanun) ek rapor alınması, meydana gelen trafik kazası sonucu yaralandığı iddia edilen davacının yaralanmasının mahiyeti, maluliyet oranı ve iyileşme süresi yanında bakım ve bakıcıya ihtiyacı olup olmadığı ve varsa süresi hakkında alınacak rapor ile tarafların mali ve sosyal durumları ile yukarıda açıklanan ilkeler birlikte değerlendirilerek somut olaya uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili ile davalı … vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.29/09/2020