Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/2457 E. 2020/3598 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/2457
KARAR NO: 2020/3598
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 05/03/2018
NUMARASI: 2014/1109 Esas – 2018/198 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 30/09/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 203/02/2009 tarihinde dava dışı sürücü …’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile yaya olarak yürümekte ve kucağında çocuğu … bulunan müvekkili …’a çarparak …’un ölümüne sebebiyet verdiğini, kazaya karışan … plakalı aracın sigorta kaydı bulunmadığından/tespit edilemediğinden müvekkilin uğradığı maddi zararın giderilebilmesi için işbu davayı …na karşı açma mecburiyeti hasıl olduğunu belirterek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte 3.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini iddia ve talep etmiştir. Davacı vekili 11/10/2017 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; Davacılardan … yönünden başlangıçta talep edilen 2.999,00 TL destekten yoksun kalma tazminatını 17.619,00 TL artırarak toplam 20.618,00 TL talep ettiklerini, davacılardan … yönünden ise başlangıç talep edilen 1,00 TL destekten yoksun kalma tazminatını talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Bu nedenlerle dava değerinin 20.619,00 TL olarak artırdıklarını beyen etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle … Plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu trafik poliçesinin bulunup bulunmadığı motor ve şase numarası da belirtilmek suretiyle Sigorta Bilgi Merkezinden sorularak araştırılsı gerektiğini, eğer … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli bir zorunlu trafik poliçesi yok ise müvekkili kurumun sorumluluğu kaza tarihi itibariyle geçerli poliçe limiti olan 150.000 TL ile sınırlı olduğunu, … plakalı aracın kaza anındaki sürücüsü …’e davanın ihbarını talep ettiklerini, kusur raporu alınması gerektiğini ve ancak yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “davacı … için 1.000 TL’den açılan destekten yoksun kalma tazminatının reddine, davacı … için açılan destekten yoksun kalma tazminatının kabulü ile 20.618,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporundaki kusur dağılımının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, müvekkiline atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığını, bahse konu kazanın meydana gelmesinde sürücü …’in tam kusurlu olduğu açık olduğundan raporda müvekkile atfedilen kusur durumunun kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili …’un kızının vefatı sebebiyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceği yönündeki tespitinin hatalı olduğunu, dosya kapsamına sunulan talep arttırım dilekçesinde müvekkili … yönünden 1,00 TL destekten yoksun kalma tazminatın kabulünün talep edilmesine rağmen yerel mahkeme tarafından davalı yan lehine de reddedilen 1.000,00 TL üzerinden 1.000,00 TL karşı vekalet ücretine hükmedildiğini, söz konusu kararın haksız ve hukuka aykırı şekilde müvekkili mağduriyetine sebep olacağından hakkaniyet ilkesi ile bağdaşmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Trafik Sigortası Genel Şartları gereğince dava açmadan önce sigorta şirketine başvurmak gerektiğini, başvurunun dava şartı olduğunu, … plakalı araç kaza tarihi itibariyle … Sigorta A.Ş. nezdinde sigortalı olduğundan davanın husumet yönünden reddinin gerektiğini, kusur oranları arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni bir kusur raporu alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, müvekkili kurumun sadece sigortasız aracın kusuru oranında sorumlu olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde 6704 sayılı Kanun’un 5. maddesiyle değişiklik yapılarak, zarar görenin, dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği düzenlenmiş, aynı değişiklikle Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği belirtilmiştir. 6704 sayılı Kanun’un 26.04.2016 tarih, 29695 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanması ile yayım tarihi olan 26.04.2016 tarihinden itibaren KTK’nın 97. maddesinde yapılan değişiklik yürürlüğe girmiştir. Dava tarihinin (25/07/2014) yasa değişikliğinden önce olması nedeni ile davalı vekilinin müvekkili kuruma başvurunun dava şartı olduğu yönündeki istinafı yerinde değildir. Davaya konu aynı olay nedeniyle ceza yargılamasının yapıldığı Torbalı Asliye Ceza Mahkemesinin 2009/73 Esas sayılı dosyasına sunulan 15/09/2009 tarihli bilirkişi raporuna göre motosiklet sürücü …’in tali derecede, yaya …’un asli derecede kusurlu olduğu bildirilmiştir.İlk Derece Mahkemesince aldırılan 08/09/2017 tarihlibilirkişi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde sürücü …’in %30, yaya …’un % 70 kusurlu olduğunun tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda Mahkemece aldırılan kusur raporu ile ceza yargılaması sırasında alınan kusur raporlarının birbiriyle örtüştüğü ve olayın oluşuna uygun düştüğü, bilirkişi raporunun dosyadaki bilgi ve belgelere uygun, gerekçeli ve denetlenebilir olduğu kanaatine varıldığından, davalı vekilinin ve davacılar kusur oranına yönelik iddia ve itirazı yerinde değildir. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası 2918 sayılı KTK’nın 91-101.maddelerinde düzenlenmiştir. Bu sigortanın amacı trafik kazaları nedeniyle 3.kişilerin uğrayacakları zararların kolayca temin edilmesini sağlamaktır. Bu sigorta işleteni değil aracı takip etmekte ve işletenin KTK’nın 85/1.maddesine göre, sorumlulukların karşılanmasını sağlamak üzere yapılmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b ve yine Güvence Hesabı Yönetmeliğinin 9/1-b maddelerine göre Güvence Hesabının sorumluluğunun doğması için zorunlu mali sorumluluk sigortası (trafik sigortası) yaptırma zorunluluğu bulunduğu halde trafik sigortası yapılmamış olan bir aracın 3.kişinin zararına sebebiyet vermiş olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlıkta davacılar, dava dilekçesinde dava dışı sürücü …’in idaresindeki … plakalı motorun ZMSS sigortası olmadığından iş bu davayı, davalı … Hesabına karşı yönelttiklerini açıklamışlardır. Yargılama sırasında davalı vekili cevap dilekçesinde ve sözlü beyanlarında aracın başka bir sigorta şirketine trafik sigortası olduğunu bildirmiş, … sigortaya ait poliçeyi sunmuş, … (…) Sigortaya dava ihbar edilmiştir. Poliçenin incelenmesinde sigortalının …, aracın 2008 model motosiklet ,motor nosunun …, şasi nosunun …, plakasının …, sigorta başlangıç bitiş tarihinin 06/10/2008-06/10/2009 olduğu; Kazaya konu motorun dosya içerisinde bulunan ruhsat bilgisine göre ruhsat sahibinin … plakasının …, model yılının 2008, motor nosunun …, şasi nosunun … olduğu görülmektedir. O halde davaya konu motorun farklı plakalı olarak ZMMS poliçesi bulunduğu sabit olup mahkemece de bu konuda kazaya karışan motorda plaka değişikliği olup olmadığı, kaza tarihini kapsayan ZMSS bulunup bulunmadığı araştırılarak, zmss poliçesi bulunması halinde davalıya husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususunda değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken bu hususun göz ardı edilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 26.maddesi gereği hakim taleple bağlı olup, talepten fazlasına karar veremez. Bu doğrultuda mahkemece davacılar vekilinin davacı … yönünden talep artırım dilekçesinde yazılı miktardan fazlasına olacak şekilde red kararı verilip vekalet ücreti hesaplanması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacılar vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, 3-Davacılar vekili ve davalı vekili tarafından peşin yatırılan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf talep eden davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/09/2020