Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/226 E. 2020/86 K. 24.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/226
KARAR NO: 2020/86
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 30/10/2017
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 24/01/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/10/2013 tarihinde davalılardan …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı ticari minibüsün seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu gerçekleşen trafik kazasında müvekkili ile birlikte 29 kişinin yaralandığını, müvekkili …’un tamamen kusursuz olduğunu, yaralanma sonucunda ameliyat olup 3-4 ay ağrılar çektiğini ve tedavisinin devam ettiğini, müvekkilinin 42 yaşında olup kot yıkama ustası olarak çalıştığını, aylık net 2.000 TL maaş aldığını, müvekkili … için 10.000 TL yıllık bakımını üstlenen ve işinden ayrılmak zorunda kalan eşi … için 10.000 TL maddi tazminata, trafik kazası ve kalıcı sakatlık nedeniyle müvekkili … için 150.000 TL manevi tazminat, eşi … için 30.000 TL çocukları … için 15.000, … için 15.000 TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinin kazada kusurlu olmayıp kazanın aracın freninin aniden boşalması sebebiyle meydana geldiğini, müvekkilleri işleten ve sürücünün kazanın meydana gelmesine neden olan aracın freninin patlamasından sorumlu tutulamayacağını, kazadan 1 ay önce aracın genel muayenesinin yapıldığını, kamusal araçlarda fazla yolcu taşımanın yasak ve tehlikeli olmasının bilinmesine rağmen bu kurala vatandaşlar tarafından uyulmadığı teamül olarak serbest hale geldiği, talep edilen maddi ve manevi tazminatın fazla olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin talebinden feragat etmesi sebebiyle davalılar yönünden davanın reddine, manevi tazminat yönünden dava açma hakkı zarar gören tarafa ait olduğundan manevi tazminat açma talebinin …, …, … yönünden reddine, 30.000 TL manevi tazminatın olay tarihi 11/10/2013 tarihinden itibaren davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken ticari faizi ile birlikte tahsili ile davacı …’a verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar …, … ile katılma yoluyla davacılar vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalılar …, … vekilleri istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacılar maddi tazminat taleplerinden feragat ettikleri halde davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmediğini, davacı … lehine manevi tazminata hükmedilmesi ve hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, manevi tazminata olay tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacıların reddedilen manevi tazminat talepleri yönünden davalılar lehine hüküm altına alınan vekalet ücreti miktarı eksik olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Katılma yoluyla istinaf talep eden davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkil …’in dolmuş tabir edilen minibüsün içinde yolcu olarak bulunduğu, kazanın oluşumunda hiçbir kusuru bulunmadığı, tedavi sürecinin zorluklarla ve ameliyatlarla geçmesi nedeniyle yaşadığı acı ve elem karşısında, hükmedilen 30.000,00 TL tutarındaki manevi tazminatın çok düşük kaldığını, ailenin tüm yaşam kalitesinin bozulduğunu belirterek müvekkili için 120.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, 11/10/2013 tarihinde davalı …’ın sürücülüğünü yaptığı … plakalı minibüsün seyir halindeyken direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı olarak meydana gelen trafik kazasında minibüs içerisinde yolcu konumunda bulunan davacı …’in yaralandığı, bu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece ATK’dan alınan rapora göre davacının Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanarak %45,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı olay tarihinden itibaren iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceğini belirtir maluliyet raporu alındığı ve alınan kusur raporuna göre, KTK’nın 65/1-a taşıma sınırının üzerinde yolcu alınması ve KTK’nın 84/f,g maddelerini ihlalden sürücünün %100 kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Davalılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde; Davacılar dava tarihinden sonra yargılama devam ederken davalı … şirketi tarafından ödeme yapılması nedeniyle davacı vekili maddi tazminat talebinden feragat etmiş müşterek ve müteselsil sorumluluk gereği feragat diğer davalılar açısından sonuç doğurmuştur. Burada hakkın özünden feragat söz konusu olmayıp davacı alacağına yargılama sırasında kavuştuğu için feragat etmiş esasen dava konusuz kalmıştır. Davalılar kendilerine karşı dava açılmasına yine kendileri sebebiyet vermişlerdir. Bu nedenle feragat sebebiyle reddedilen maddi tazminat yönünden davalılar lehine davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2017/3046 Esas 2019/9892 Karar sayılı ilamı). Yine mahkemece reddedilen manevi tazminat yönünden kabul edilen miktara göre,vekalet ücretine hükmedilmesi de yerinde olduğundan davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Yine kazaya karışan dava konusu araç ticari araç olduğundan davacı … yönünden kabul edilen manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılar … ve …’dan tahsiline karar verilmesi de doğrudur. Buna yönelik istinaf itirazları da yerinde değildir. Davalılar vekilinin kusuruna ilişkin istinaf itirazına gelince ise yine (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2016/9809 Esas – 2019/3946 Karar sayılı ilamı, Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2015/9275 Esas – 2018/3896 Karar sayılı ilamı).Araç işleteninin hukuki sorumluluğunun sınırları ile bu sorumluluğun kalkmasının şartlarını düzenleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 vd. maddelerine göre, araç işleteninin sorumluluğunun temelinde kusursuz sorumluluğun bir türü olan tehlike sorumluluğu bulunmaktadır. Tehlike sorumluluğunun cari olduğu işletenin sorumluluğunun son bulması için de, anılan kanunun 86/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere, illiyet bağını ortadan kaldıracak mahiyette 3. kişi kusuru- zarar görenin ağır kusuru- mücbir sebep hallerinden birinin bulunması gerekmektedir. Bu üç halden birinin bulunduğu durumda dahi işletenin sorumluluğunun son bulması için, araçtaki bozukluğun ya da işleten ile eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurunun kazaya etki etmemiş olması gerekmektedir. Bu itibarla, işletenin kusurlu eyleminin katıldığı ya da araçtaki teknik arızanın olaya etki ettiği durumlarda, işletenin sorumluluktan kurtulmasının mümkün olamayacağı izahtan varestedir. Somut olayda; davacı kaza sırasında yolcu olduğundan kusursuzdur. Mahkemece alınan kusur raporunda, davacı istiap haddini aştığı ve diğer kuralları da ihlal ettiği tespit edilmiştir. Davalılar vekili araçta fren sisteminin çalışmadığı ve aracın bakımlarının yapıldığı halde araçta aniden ortaya çıkan arıza nedeniyle kazanın gerçeklemesi nedeniyle davalı sürücünün kusursuz olduğu belirtilerek istinaf talep etmiş ise de Yargıtay yerleşmiş içtihatlarında fren patlaması mücbir sebep olmayıp teknik arıza olarak kabul edildiğinden bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Davacılar vekilinin istinaf talebinin değerlendirilmesinde; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56/1. maddesi gereğince kural olarak bedensel zarar nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunma hakkı zarar görene aittir. Ancak TBK’nun 56/2. maddesi ile ağır bedensel zarar halinde, zarar görenin yakınlarının da manevi tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Doktrinde ve yerleşik içtihatlarda da belirtildiği gibi cismani zarar kavramına ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı gibi hallerin de girdiği, bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda onun eşi, ana-babası veya çocukları gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa bu durumda yansıma yolu ile değil doğrudan doğruya zarara maruz kalmasının söz konusu olduğu ve manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmiştir (Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2016/4918 Esas ve 2019/489 Karar 22/01/2019 tarihli ilamı ). Somut uyuşmazlıkta davacı …’un geçirdiği trafik kazası sonucu hayati tehlike geçirdiği, kazaya bağlı kemik kırıkları meydana geldiği, %45,2 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı, olay tarihinden itibaren iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği anlaşılmaktadır. Bu halde davacı …’ın eşi, diğer davacıların babaları olan …’un meydana gelen trafik kazasından dolayı ağır bedensel zarara uğraması nedeni ile TBK’nın 56/2.maddesi gereğince bir miktar manevi tazminata hak kazanacakları düşünülerek manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacı …’un yarlanmasının mahiyeti ve maluliyet oranı ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında davacı eş … için 6.000,00 TL, … ve … için 3.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır. Kabule göre de davacı … lehine manevi tazminata hükmedilmesinde dosya kapsamı, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gibi manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin kriterler nazara alındığında hükmedilen tazminat miktarının manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygun, yeterli ve makul olduğundan davalılar vekilinin davacı … lehine manevi tazminata ilişkin istinaf itirazının reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/2 maddesi gereğince kısmen kabulüne, davalıların istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : A-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, B-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Buna göre: A.1-Davacı vekilinin maddi tazminata ilişkin talebinden feragat etmesi sebebiyle davalılar yönünden davanın reddine, 2-Alınması gereken 31,40 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davacı vekili avukatlık ücreti talep etmediğinden hüküm kurulmasına yer olmadığına, 5-Davanın açılış tarihi itibariyle davalının haklı olmadığı anlaşıldığından davalının vekalet ücretine ilişkin talebinin reddine, B.1- 30.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi 11/10/2013 tarihinden itibaren davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken ticari faizi ile birlikte tahsili ile davacı …’a verilmesine, 2- Davacılar …, …, … tarafından açılan manevi tazminat davasının kısmen kabulüne, davacı … için 6.000,00 TL, davacı … için 3.000,00 TL, davacı … için 3.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi 11/10/2013 tarihinden itibaren davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken ticari faizi ile birlikte tahsili ile, belirtilen miktarlarda adı geçen davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Alınması gerekli 3.142,26 TL ilam harcından peşin alınan 683,00 TL’nin mahsubu ile 2.459,26 TL’nin davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken tahsili ile hazineye irat kaydına, 4-Davacılar tarafından yapılan 255,50 TL posta gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti 2.438,50 TL’nin kabul ve red oranı göz önüne alındığında 320,56 TL yargılama gideri ile 683,00 TL peşin harcın davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacı …’a verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 3.600,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müteselsilen ve müştereken tahsili ile davacı …’a verilmesine, 6-Davacılar …, … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince kabul edilen manevi tazminat miktarları üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacı … için 3.400,00 TL, davacı … için 3.000,00 TL ve davacı … için 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan müteselsilen alınarak belirtilen miktarlarda adı geçen davacılara verilmesine, 7-Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/2.maddesi gereğince red edilen manevi tazminat miktarları üzerinden yapılan hesaplamaya göre davacı …’tan 3.600,00 TL davacı …’dan 3.400,00 TL, davacı …’dan 3.000,00 TL ve davacı …’dan 3.000,00 TL vekalet ücreti alınarak davalılar … ve …’a müştereken ve müteselsilen verilmesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ; 1-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davacılar tarafından yapılan 80,00 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 85,70 TL istinaf başvuru harcının davalılardan tahsili ile davacılara verilmesine, 3-Davalılar … ve … yönünden; Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 2.049,00 TL istinaf karar harcından peşin alınan 512,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.536,75 TL harcın davalılar … ve … vekilinden tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-Davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Duruşma yapılmadığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 6-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine hitaben verilecek temyiz dilekçesi ile temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/01/2020