Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/2076 E. 2020/3534 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/2076
KARAR NO: 2020/3534
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 02/11/2017
NUMARASI: 2016/211 Esas – 2017/756 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/12/2013 tarihinde dava dışı sürücü … yönetimindeki … araç ile müteveffa yönetimindeki motosikletin çarpışması sonucunda davacıların oğlu …’nın hayatını kaybettiğini, tescilsiz aracın karıştığı kaza sebebiyle Sigortacılık Kanunu’nun 14/2-b maddesi gereğince davalının sorumlu olduğunu, müvekkillerinin ölenin desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek HMK’nın 107. maddesi uyarınca şimdilik her bir davacı için 500,00 TL olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 sayılı Yasa’nın 109. maddesi gereğince 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, davadan önce müvekkiline başvuruda bulunulmadığından dava koşullarının oluşmadığını, yapılan ödemelerin belirlenmesi gerektiğini, müteveffanın tamamen kusurlu olduğunu, motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararların hesaptan karşılanamayacağını, müterafik kusurun bulunduğunu, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödeme yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerektiğini temerrütün oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince “davanın kabulüne, Davacı … için 48.525,48 TL, davacı … için 31.676,76 TL olmak üzere toplam 80.202,24 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte adı geçen davacılar yararına davalıdan tahsiline,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava konusu talebin zaman aşımına uğradığını, dava öncesi yazılı başvuru şartı yerine getirilmemiş olduğundan dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, kaza tarihinde dava konusu kazaya sebep olan motosikletin tescilsiz ve plakasız olması sebebiyle ZMSS’ye tabi olamayacağından bu araç için poliçe yaptırma zorunluluğu olmadığını, bu nedenle müvekkil kurumun sorumluluğu olmadığını, müteveffanın %100 sorumlu olduğunu, davacıların murisinin %70 kusuruyla meydana gelen kaza sonucu ölümü nedeni ile davacıların talep ettikleri destekten yoksunluk tazminatından işletenin sorumlu olmadığını, rücu edilecek şahıslar (sürücü ) ile davacılar aynı şahıslar olduğundan alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi nedeniyle hükmün bozulması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda: Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zaman aşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zaman aşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 27/12/2013 tarihi ile dava tarihi olan 01/03/2016 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zaman aşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafın zaman aşımına değinen istinaf talebi yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Kaza tarihi itibari ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılmamış olması nedeniyle Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu … karşılayacaktır. …nın sorumluluğunun kapsamı ise, kaza tarihine göre yürürlükte bulunan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası (Eski) Genel Şartları’na göre belirlenecektir. Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup bu zarar teminat dışı bırakılmamış olduğundan, desteklerinin kusurunun olması davacıların hakkına, etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları ) Somut olayda davaya konu trafik kazası 27/12/2013 tarihinde gerçekleşmiştir. Karayolları Trafik Kanununun 92.maddesinde değişiklik yapan 6704 sayılı Kanun 26/04/2016 tarihinde, yeni Genel Şartlar ise 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla, kaza ve dava tarihi sözü geçen Genel Şartlar ve Kanun değişikliğinden öncedir. Bu durumda kazanın meydana geldiği tarihe göre 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlar’da yapılan değişikliklerin somut olaya uygulanması da mümkün bulunmadığından, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, HGK kararlarıyla da örtüşen içtihatlarında da vurgulandığı üzere, araç işleteninin mirasçısı olarak değil, destek alacaklısı 3. kişi olarak başvuruda bulunulmasına göre destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan talep edilmesi olanaklı bulunduğundan tazminata hükmedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Davalı vekilinin bu yönlere değinen istinaf itirazları yerinde değildir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesinde; motorlu araçların trafik sigortası yatırmalarının zorunlu olduğu, … Yönetmeliği’nin 9. maddesinde trafik sigortası bulunmayan araçların neden olduğu bedensel zararlar için …’na başvurulabileceği öngörülmüştür. Aynı mahiyetteki düzenleme, … Yönetmeliği’nin 9/1-b maddesinde de yer almıştır. Bu düzenlemelere göre; trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle …’na husumet yöneltilebilmesi için bedensel zarara yol açan aracın kaza tarihi itibariyle zorunlu sigortasının yapılmamış olması gerekmektedir. ZMSS Genel Şartları’nın A.6-ı maddesi gereğince “Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar” teminat dışı haller arasında sayılmıştır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesine göre, motosiklet: azami tasarım hızı 45 km/saatten ve/veya silindir kapasitesi 50 cc’den fazla olan sepetli veya sepetsiz iki veya üç tekerlekli motorlu taşıtlar ve net motor gücü 15 kilovatı, net ağırlığı 400 kilogramı, yük taşımacılığında kullanılanlar için ise net ağırlığı 550 kilogramı aşmayan dört tekerlekli motorlu taşıtlardır. Aynı Kanun’un 103. maddesinde motorsuz taşıtlar ile motorlu bisiklet sürücülerinin hukuki sorumluluğunun genel hükümlere tabi bulunduğu düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler gereği, müteveffanın sürücüsü olduğu motosikletin, KTK’nın 3. maddesindeki tanıma uyan 50 cc ve üzeri motor silindir hacmine sahip motosiklet olup olmadığının saptanması, kanun kapsamında motorlu araç olmadığı sonucuna ulaşıldığı takdirde davalı …’nın bu aracın neden olduğu zarardan sorumlu olmadığı gözetilip sonuca ulaşılması gerekmektedir. Somut olayda; trafik kazası tespit tutanağına ve diğer belgelere göre, kazaya karışan araç motosiklet olarak ve markası “arora” olarak belirtilmiş ise de aracın cinsi tutanakta belirtilmemiş, dosyada aracın cinsini belirtir ruhsat örneği veya başkaca bir belgeye rastlanamamıştır. Dolasıyla kazaya karışan aracın trafik sigortası yaptırılması zorunlu bir araç olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece, trafik sigortası bulunmayan araç nedeniyle zararın doğduğu ve davalı …’nın zarardan sorumlu olduğu davacı tarafça iddia edildiğine göre, aracın trafik sigortası yaptırması zorunlu araçlardan olduğunu ispat yükünün de davacı üzerinde olduğu gözetilmek suretiyle; davacı tarafa araca ilişkin delillerini sunması konusunda uygun bir süre verilip, aracın bulunduğu yer bilinebiliyorsa araç üzerinde uzman makine mühendisi marifetiyle inceleme yapılıp (bulunmuyor ise ve belirtildiğinde aracın motor nosu, şasi nosu vb. belirleyici özelliklerinden yola çıkılarak tramer kaydının, il emniyet müdürlüğü tescil kaydının araştırılmasıyla), aracın hurdaya ayrılıp ayrılmadığının, ayrıldı ise davacıların davalı …’ndan talep hakkının bulunmadığı, ayrılmadı ise araç motor silindir hacminin belirlenmesi; silindir hacminin 50 cm küpün üzerinde/trafik sigortası yapılması zorunlu araçlardan olduğunun anlaşılması halinde davalı …’nın sorumlu olduğu gözetilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, 7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre … tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası Gayrettepe Şubesine ait 131.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı …’na iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/09/2020