Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/2039 E. 2020/736 K. 23.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/2039
KARAR NO : 2020/736
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 15/06/2017
NUMARASI : 2014/1519 Esas – 2017/841 Karar
DAVA : Sigorta (Mal Sigortası Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 23/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ…: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacıya ait … marka, … plaka sayılı, 2014 model aracın 01/10/2014 tarihinde genişletilmiş mavi kasko sigorta poliçesi ile davalı … şirketince sigortalandığını, davacının geçici ikametgahının olduğu yerde hırsızlık olayları çok fazla olduğundan bir çanta içerisinde kıymetli eşyalarının hepsini ertesi gün işyerinde kasada saklamak üzere aracının bagajına koyduğunu, ertesi sabah aracının yerinde olmadığını gördüğünü, araçla ilgili kayıp çalıntı ihbarını ilgili birime yaptıktan sonra durumu sigortaya ihbar ettiğini, sigorta şirketi tarafından meydana gelen zararın teminat dışı olduğu gerekçe gösterilerek talebinin reddedildiğini, meydana gelen çalınma olayında davacının hiçbir ihmali ya da kendisine atfı kabil bir kusuru bulunmadığını, bu nedenlerle zarar bedeli olan 106.900 TL’nin davalı … şirketince temerrüt tarihinden itibaren uygulanacak reeskont faizi ile tazmin edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; dava konusu hasarın taraflar arasında akdedilmiş olan kasko sigorta poliçesi teminatı kapsamı dışında kaldığını, zira davacının resmi makamlar önünde vermiş olduğu ifadeler ve olay hakkında yapılar araştırma ve incelemeler neticesinde sigortalı aracın kendi anahtarı ile çalındığının tespit edildiğini, davacının ifadesinde aracın yedek anahtarının muhtemelen aracın bagajında bulunan çantanın içinde olduğunu belirttiğini, yaptırılan ekspertiz incelemesi neticesinde davacı tarafından çalındığı iddia edilen sigortalı aracın, teknik açıdan, anahtarsız olarak çalınma durumunun mümkün olmayacağının raporlandığını, aracın immobilizer kilit sistemine sahip olup bu tür otomobillerin düz kontak yapılamayacağını ve çalınmalarının çok daha güç olduğunu, bu sisteme sahip bir aracın herhangi bir çipli anahtarla çalınmasının mümkün olmadığını, anahtarın kendine has bir şifresi bulunduğunu, dolayısı ile anahtarsız çalınmasının ihtimal dışı olduğunu, kasko poliçesi genel şartlarının Ek sözleşme ile teminat kapsamına dahil edilebilecek zararlar başlıklı A.4.4 maddesinin 11.bendinde “araç anahtarlarının ek sözleşmede belirtilen haller sonucunda ele geçirilmesi suretiyle aracın çalınması ve çalınmaya teşebbüsü sonucu meydana gelecek ziya ve hasarlar” taraflarca ek sözleşme yapılarak poliçeye dahil edilebilecek hasarlar olarak belirtildiği, Kasko poliçesi metnine bakıldığında araç anahtarlarının ancak gasp edilerek yahut sigortalının anahtarları kilit altında bulundurduğu ev veya işyerinden zorla girilmek suretiyle çalınması ile meydana gelen hırsızlıkların teminat dahilinde olacağının öngörüldüğünü, somut olayda ise aracın yedek anahtarları araç içinde bırakılmış olup, bu durumun poliçede teminat kapsamında görülen hallerden hiçbirine uymadığını, çalınma olayının iddia edildiği gibi meydana geldiğinin ispatının davacı üzerinde bulunduğunu, Kasko Sigortası Tam Ziya Hasarları klozunda yer alan belgeler eksiksiz olarak teslim edilmediğinden davalı … şirketinin temerrüde düşmediğini, davacının talebine konu reeskont faizi yasal faize dönüştürüldüğünden uygulanabilirliği bulunmadığını, davacının ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz isteyebileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme tarafından yapılan yargılamada; “Davanın kabulü ile 106.900,00 TL’nin 08/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olduğundan bahisle, özel şart uyarınca hasarın reddedilemeyeceğine ilişkin gerekçelerin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın dayanağı sigorta poliçesinin 17.01.2014 tarihinde tanzim edildiği, araç değişikliği nedeniyle 01.10.2014 tarihinde zeyilname tanzim edildiğini, zeyil tarihinden itibaren itiraz süresinin yeniden başladığının kabulü halinde dahi, bu süre tamamlanmadan davanın açılmış olmasının muafiyete itiraz olarak kabul edilmesinin de mümkün olmadığını, bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olduğunun kabulü halinde dahi, sigorta sözleşmesi, kurulmasından itibaren 14 gün içerisinde feshedilmediğinden, dava açılması da muafiyet kaydına itiraz olarak değerlendirilemeyeceğinden ve ayrıca ek teminat mahiyetindeki özel şartlar aşağıda ayrıntılı bir şekilde açıklanacağı üzere “muafiyet kaydı” mahiyetinde de olmadığından sözleşmedeki şartlar olduğu gibi kabul edildiğini, dava konusu aracın ek teminat ile teminat altına alınan hallerden hiçbirine uymayan bir şekilde anahtarla çalındığından, meydana gelen hasar Kasko Sigortası Genel Şartları uyarınca teminat kapsamı dışında kaldığı halde, davanın kabulüne ilişkin verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu olan çalınma olayı neticesinde meydana gelen hasar, kararda belirtilenin aksine ek teminat olarak düzenlenen poliçe özel şartları (gerekçeli kararda hatalı bir şekilde “muafiyet kaydı” olarak nitelendirilen) uyarınca değil, genel şartlar uyarınca teminat kapsamı dışında kaldığını, aracın anahtarla çalındığının somut delillerle ispat edilemediği ve müvekkilinin zarardan sorumlu olduğu yönündeki gerekçelerin de hukuka aykırı olduğunu, öncelikle somut olayda ispat yükünün davacı üzerinde olduğu, davacı aracın anahtarla çalınmadığını ispat yükü altında olduğunu, istinafa konu kararda ise aracın anahtarla çalındığının ispat yükünün müvekkili üzerinde olduğu ve aracın anahtar kullanılarak çalındığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulü yönünde verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu aracın anahtarla çalınmış olduğu dosyada bulunan bilgi ve belgelerle sabit olduğunu, konusunda uzman olmayan bilirkişi tarafından belirlenen hasar miktarına hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, Kasko poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Davanın açıldığı mahkemenin uyuşmazlığın çözümü bakımından görevli olması HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olup bu husus aynı kanunun 115/1. maddesi uyarınca resen gözetilir. 28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83.maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.Somut olayda; davacı … ile davalı …. Arasında genişletilmiş mavi kasko sigortası sözleşmesi bulunmasına, davanın 6502 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra açılmasına ve sigortalı aracın hususi araç olmasına göre davacının bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğu, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de tüketici işlemi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan uyuşmazlık, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davalı … şirketine karşı açılan davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. O halde mahkemece, dava şartı (görev) eksikliği nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına ilişkin karar verilmesi usul ve yasaya uygun görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzenine bağlı olarak yapılan inceleme sonucu davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda belirtilen esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a/3. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, yukarıda belirtildiği şekilde işlem yapılarak yeniden görülmesi için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin mahkemece yeniden yapılacak yargılamada verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.23/06/2020