Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/2035 E. 2020/3531 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/2035
KARAR NO: 2020/3531
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/01/2018
NUMARASI: 2014/151 Esas – 2018/103 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 29/09/2009 tarihinde arkadaşının kullandığı … plakalı motosiklette yolcu konumunda iken davalı …’ın sürücüsü ve işleteni olduğu … plakalı aracın, motosiklete çarptığı ve yaşanan kaza neticesinde motosiklet sürücüsünün vefat ettiğini, müvekkilinin yaralanarak devamlı olarak malul kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 4.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen; 50.000,00 TL manevi tazminatın ise davalı sürücü …’ dan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın haksız ve yersiz, kanunlara aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, meydana gelen kaza nedeniyle davacının tüm zararının ödendiğini, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubunun gerektiğini, sigorta poliçesinde yazılı teminat tutarının, maluliyet halinde doğrudan doğruya hak sahiplerine ödenmeyeceğini, davacı tarafın, sürekli maluliyet halinde zararının ispat edilmesi gerektiğini, teminatın tek hasar görenlerin birden fazla olması durumunda Karayolları Trafik Kanunu’nun 96. maddesi gereğince teminatın paylaştırılması gerektiğini, müvekkili şirketin faiz kısmından, dava tarihinden itibaren sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince ”maddi tazminat yönünden davanın kabulü ile, 78.048,55 TL tazminatın davalı … yönünden 29/09/2009 tarihinden itibaren, davalı … Yönünden 02/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 16.000,00 TL tazminatın 29/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’da alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacının maluliyeti sebebiyle davacıya diğer davalı … tarafından 03/08/2011 tarihinde 5.957,58 TL tazminat ödendiğini, dolayısıyla ödenen tazminata yönelik açılacak davanın zaman aşımı 2 yıl olduğunundan davacının zaman aşımı süresinin 03/08/2013 tarihinde dolduğunu, tazminat miktarında yapılan indirimde %20 oranın az olduğunu, davacının kulağındaki hasarın kaza nedeniyle oluştuğunun ya da arttığı ihtimallerinin araştırılmadığından maluliyet oranının eksik olduğunu, davacının bakıcıya ihtiyacı olduğuna yönelik inceleme yapılmadığını ve ödemelerine ilişkin hiçbir makbuz ve evrak olmadan soyut değerlendirme ile hesaplandığını, davacının çalışmayacağı dönemde çalışıyor gibi hesaplandığını, davacı davasını fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 4.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat talepli açtığını, iş bu tutar ve faizin fahiş olduğunu, ıslah edilen kısma ilişkin faizin ıslah tarihinden itibaren başlaması gerekirken kabul edilen tüm tazminat tutarlarının kaza tarihi olan 29/09/2009 tarihinde başlatıldığını, meydana gelen kazada müvekkilin %30 tali kusurlu olduğu bunun yanında davacının ehliyetsiz ve tescilsiz araç kullanan arkadaşının motosiklete kask kullanmadan bindiği hususu dikkate alınarak hakkaniyete uygun manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, mahkemece reddedilen kısma yönelik vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden davacı tarafın sorumlu tutulması gerektiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere yapılan inceleme sonucunda: Dava, ölümlü ve yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, 29/09/2009 tarihinde davalı … şirketi tarafından ZMSS poliçesi ile sigortalı bulunan … plakalı aracın davacının yolcu olarak bulunduğu … plakalı motosiklet ile çarpışması sonucu gerçekleşen trafik kazası neticesinde, davacının yaralandığı ve bu yaralanma nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı (maddi) ve manevi tazminat talep ettiği anlaşılmaktadır. 2918 sayılı KTK’nın 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zaman aşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş ise bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.5237 sayılı TCK’nın 89.maddesinde düzenlenen ve somut olayda eyleme uyan taksirle yaralama suçunun ceza zaman aşımı süresi aynı Kanun’un 66/1-e maddesine göre 8 yıl olduğundan açılan dava 8 yıllık dava zaman aşımı süresine tabidir. Davada kaza tarihinden itibaren 8 yıllık zaman aşımı süresi içerisinde açıldığından davalı vekilinin zaman aşımına ilişkin istinaf başvurusunun yerinde değildir.6100 sayılı HMK’nın 281. maddesinde tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir. Bu düzenleme gereğince usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacaktır. HMK’nın 357/1. maddesinde de Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı düzenlemesine yer verilmiştir.Dosya kapsamından hükme esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporunun istinaf talep eden davalı tarafa HMK 281. maddesi gereğince ihracat içeren tebligat ile tebliğ edildiği halde davalının süresi içerisinde rapora itiraz etmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda HMK’nın 281. maddesi çerçevesinde kusur ve maluliyet oranları ile aktüerya raporunda ki hesaplama bakımından davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu gibi HMK’nın 357/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddialar ve savunmalar dinlemeyeceğinden kusur, maluliyet ve aktüerya raporunda ki hesaplamaya ilişkin istinaf itirazı değerlendirilmeye alınmamıştır.Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarıyla müterafik kusur indirim oranı %20 olarak benimsenmiş olup mahkemece de bu orana uyularak indirim yapılmış olmasında; Davacı vekili bilirkişi raporu doğrultusunda talebini ıslah ettiği mahkemece bu miktar üzerinden müterafik kusur indirimi yapılarak hüküm kurulduğu halde maddi tazminatın kısmen kabulü yerine kabulü yazılması doğru olmamış ise de müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirilen miktar, yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirim mahiyetinde olduğundan, davalı lehine bu kısım üzerinden redde göre vekalet ücreti takdir edilememiş olmasında usul ve yasaya aykırılık olmadığından davalı tarafın bu hususlara değinen istinaf talebi yerinde görülmemiştir.TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, ” Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. “. Bu yasal hüküm gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir.Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminat takdir edilirken, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli, davacının uğradığı zararın kapsamı, davalının sorumluluğunun niteliği, kusur oranları ve özellikle caydırıcı bir etki doğuracak düzeyde olması gerektiği de göz önünde tutularak, meydana gelen trafik kazası sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amacıyla olay tarihindeki paranın alım gücüne uygun düşen tutarlara hükmedilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlıkta olay tarihi, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yarlanmasının mahiyeti ve maluliyet oranı ile tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte dikkate alındığında mahkemece belirlenen manevi tazminat miktarının bir miktar fazla belirlendiği 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.HMK’nın 176.maddesinde düzenlenen ıslah mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunun değiştirebilmesi imkanını sağlamaktadır. Ancak her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Mevcut istem korunarak dava konusu ile ilgisi olmayan başka bir istemin dava kapsamına alınması mümkün değildir.Yukarıda açılanan ilkeler çerçevesinde davacı vekili dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiş, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı talebi olmamıştır. Aktüer bilirkişi raporunda bakıcı gideri, geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı hesaplanmış ve ıslahta buna göre yapılmıştır. Mahkemece de bakıcı gideri, sürekli ve geçici maluliyete göre yapılan aktüer raporu esas alınarak ıslah edilen tutar üzerinden tazminata hükmedilmiştir. Oysa davacı, sadece sürekli iş göremezlik tazminat talebinde bulunduğuna göre dava dilekçesindeki talebi ile bağlıdır ve dava dilekçesinde bulunmayan talebin ıslah yoluyla eklenmesi olanağı yoktur. Yine HMK’nın 26.maddesi gereği hakim taleple bağlı olup, talepten fazlasına karar veremez.Dolayısıyla, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik bakımından usulüne uygun açılan bir dava bulunmadığı gözden kaçırılarak bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı hakkında da hüküm kurulması doğru olmamıştır. Mahkemece bilirkişinin sürekli maluliyete ilişkin tazminat hesabı esas alınarak hüküm kurulması, ıslah dilekçesi ile talep edilen bakıcı gideri ve iş göremezlik tazminatı talepleri konusunda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğinden hüküm bu yönden düzeltilmiştir (Aynı yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2015/5629 Esas ve 2015/13201 Karar sayılı ilamı). Açıklanan nedenle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek davanın 10.000,00 TL manevi tazminat ile %20 müterafik kusur indirimi yapılarak sürekli iş göremezlik tazminat tutarı olan 71.942,00 TL üzerinden kabulüne, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı talebi konusunda esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı talebi ile ilgili usulüne uygun açılmış bir dava olmadığından, sürekli iş göremezlik tazminatında müterafik kusur nedeniyle tazminattan indirilen miktar, yasal düzenlemelerden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirim mahiyetinde olduğundan, davalı lehine bu kısımlar üzerinden yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemiş; istinaf talebi olmayan diğer davalı … için hüküm kesinleştiğinden İlk Derece Mahkemesince kabul edilen maddi tazminat tutarı aynen yeni oluşturulan hükme geçirilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı …’ın istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-a) Davalı davalı …Ş. yönünden (İlk Derece Mahkemesi kararı kesinleşmiş olduğundan ) açmış olduğu maddi tazminat davasının 78.048,55 TL, davalı … yönünden açmış olduğu maddi tazminat davasının 71.942,00 TL üzerinden kabulüne, fazlaya ilişkin istemin reddine, Kabul edilen 71.942,00 TL tazminatın davalı … yönünden 29/09/2009 tarihinden itibaren, davalı …Ş. yönünden 02/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Kalan 6.106,55 TL’nin, 02/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, b) Bakıcı gideri ve geçici iş göremezlik tazminatı talepleri yönünden karar verilmesine yer olmadığına, c) Manevi Tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın 29/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’da alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 2-a)Maddi tazminat yönünden hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.914,42 TL ilam harcından peşin alınan 184,45 TL ile 319,55 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 504,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 4.410,42 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, b)Davacı tarafından yatırılan 184,45 TL peşin harç ile 319,55 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 504,00 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, c) Maddi tazminat yönünden hüküm tarihinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükmünce kabul edilen 71.942,00 TL üzerinden hesap ve takdir edilen 8.263,62 TL avukatlık ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine, İlk Derece Mahkemesince hükme bağlanan ve kesinleşen 8.936,00 TL vekalet ücretinden 8.263,62 TL’nin mahsubundan sonra kalan 672,38 TL avukatlık ücretinin davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, 3-a) Manevi tazminat yönünden hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 683,10 TL karar harcının davalı …’dan tahsili ile hazineye irat kaydına, b)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen kısım üzerinden hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, c)Davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen kısım üzerinden hesap ve takdir olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı …’a verilmesine, d)Davacı tarafından yapılan 1.602,00 TL yargılama giderinin red ve kabul durumuna göre takdiren oranlayarak 1.172,00 TL’nin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine; 430,00 TL’ nin davacı üzerinde bırakılmasına,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ; 1-Davalı … tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında Davalı … tarafından yapılan 56,35 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/09/2020