Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/200 E. 2019/247 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/200
KARAR NO : 2019/247
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 13/11/2017
NUMARASI : 2017/303 Esas 2017/974 Karar
DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
KARAR TARİHİ: 22/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; Dava dışı 3. kişi … San. A.Ş. ‘ye ait … plakalı aracın 13/06/2016 tarihinde … ait … plakalı araca çarpması suretiyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, bu kaza nedeniyle … plakalı araçta meydana gelen değer kaybı alacağının 3. kişi … tarafından müvekkili … temlik edildiğini, araçtaki değer kaybının bağımsız eksper tarafından 6.500,00 TL olarak tespit edildiğini, müvekkili tarafından 354,00 TL ekspertiz ücreti ödendiğini, değer kaybının tazmin edilmesi için davalıya 02/03/2017 tarihinde ihtarname gönderildiğini ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile kaza sebebiyle oluşan değer kaybı 6.500,00 TL ile ekspertiz ücreti 354,00 TL nin toplamı 6.854,00 TL alacaklarından şimdilik 654,00 TL’ sinin kaza tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faiz oranı üzerinden, kabul görülmez ise ihtar tarihinden itibaren işleyecek en yüksek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekilinin cevap dilekçesinden özetle; Dava konusu kazaya karıştığı ifade edilen … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından … nolu 2/09/2015-2016 vadeli Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, Müvekkili Şirketin Sorumluluğunun Trafik Poliçesindeki limitler ve sigortalı araca atfedilebilecek kusur ile sınırlı olduğunu, kusur iddialarını kabul anlamına gelmemek üzere; davacının kazanın meydana gelmesindeki kusuru ile zararın ortaya çıkması ve artmasındaki müterafik kusurunun da dikkate alınmasını talep ettiklerini, iddia edilen kusur durumunun kabülünün mümkün olmadığını, dava konusu olayda belirlenebilir bir tazminatın söz konusu olmadığını, değeri ve miktarı bilinmeyen bir alacağın temlikinin mümkün olmadığını, temliknamede temlik konusu meblağ ve bahsi geçen aracın hangi kazası kaynaklı değer kaybı alacağının belirtilmediğini, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından temliknamenin geçersiz olduğunun tespiti ile davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Mahkemece, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK’nın 114/1-(d) ve 115/2.maddesine göre davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili, kanunen geçerli temlik sözleşmesi yapıldığı, karara konu temlik sözleşmesi aranan şartları haiz olduğundan geçerli bir temlik sözleşmesi olduğunu, gerek 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun alacağın devrine yönelik maddeleri gerekse Yargıtay kararlarından da görüldüğü üzere araçta oluşan değer kaybı alacağının devrine yönelik engel bulunmadığını, yapılan temlikin sigortacılık faaliyeti olmadığını, davalı vekili tarafından dahi temlik sözleşmesinin geçersiz olduğuna yönelik itirazda bulunulmadığı,dosyaya sunulan ekspertiz raporu incelendiğinde kusur oranlarının tespit edileceğinin görüleceğini değer kaybının da oluştuğunun tespit edildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava değer kaybı için maddi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/1. maddesine göre; Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Aynı Kanun’un 184/1.maddesi ile alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlanmıştır.Alacağın temliki, bir alacağın alacaklı tarafından bir başka kimseye devredilmesidir. Bu suretle borç münasebetinde alacaklının şahsında bir değişiklik vuku bulmakta, eski alacaklının (temlik edenin) yerini yeni alacaklı (temellük eden) almaktadır. Aynı zamanda, temlik edilen alacak eski alacaklının malvarlığından çıkarak yeni alacaklının mamelekine dâhil olmakta, alacağı talep etmek hakkı da yeni alacaklıya intikâl etmektedir. Alacağın temliki ile asıl haktan ayrı yalnız başına başkasına devredilemeyen dava hakkı da devredilmiş olur. Bu anlamda davada taraf sıfatı da temlik alanda olmaktadır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.02.2017 tarih, 2016/13540 E. ve 2017/1715 K. sayılı kararı). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi, kural olarak o hakkın sahibine aittir. HMK’nın 114/1-d bendi ile “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları” dava şartları arasında gösterilmiştir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili kimseler olması, bir başka ifade ile dava konusu sübjektif hak ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı, usul hukukunda “sıfat” olarak tanımlanmaktadır. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Bir davada, taraflardan birinin, aktif ya da pasif husumet ehliyetini taşımadığı belirlenirse, davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.Somut uyuşmazlıkta; Dava dışı araç sahibi ile davacı arasında yazılı olarak yapılan temlik sözleşmesi ile TBK’nın 183. vd. maddeleri hükümleri uyarınca dava dışı araç sahibinin aracının hasara uğraması nedeni ile davalıdan talep edebileceği değer kaybı alacağı davacıya temlik edilmiştir. Bu nedenle dava dışı araç malikinin hak ve alacaklarını hukuken geçerli temlik sözleşmesi alan davacı, taraf sıfatını da kazandığından bu davayı açmak için aktif dava ehliyetine sahiptir. Bu durumda Mahkemece, işin esasına girilip iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verilmesi isabetsizdir.Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kaldırılmasına karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, yargılamanın devamı için mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince istinaf talep eden tarafa iadesine,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6- İstinaf talep eden tarafından yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.22/02/2019.