Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1813 E. 2020/794 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1813
KARAR NO: 2020/794
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 13/06/2017
NUMARASI: 2015/103 Esas – 2017/585 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar)
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.12.2012 tarihinde dava dışı sürücü … sevk ve yönetiminde bulunan davalı … A.Ş. adına kayıtlı ve davacı sigorta şirketine trafik sigortalı … plaka nolu araç ile GMK Bulvarı üzerinde seyir halinde iken trafik ışıklarına gelindiğinde, dava dışı … sevk ve yönetimindeki … plaka numaralı araca arkadan çarparak hasar verdiğini, sonrasında başka araçlara da çarptığını ve yaralamalı, maddi hasarlı trafik kazasına sebebiyet verdiğini, kaza sonrasında alınan alkol raporunda sürücü …’ın 1,94 promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, bu durumda müvekkilinin karşı araç için ödediği tazminat için kendi sigortalısına rücu hakkı doğduğunu, tahsilini teminen İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe başlandığını, yürütülen takibe davalı tarafından kötü niyetli olarak itiraz edilmesi sonucunda takibin durdurduğunu belirterek İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … savılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekilinin 16.02.2015 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu davayı kabul etmediklerini, itirazları ve beyanları uyarınca davanın reddini talep ettiklerini, müvekkili şirketin mülkiyetinde olan ve davacı sigorta şirketi tarafından trafik sigortası yapılan … plaka numaralı aracın 24.12.2012 tarihinde … sevk ve yönetiminde iken GMK Bulvarı üzerindeki trafik ışıklarına geldiğinde … plaka nolu araca istemeyerek arkadan çarpmak durumunda kaldığını, maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, davacı yanca müvekkiline gönderilen ödeme emri ekindeki müvekkiline rücu edilmesinde haklılık gösterilecek hiçbir belge ve fatura sunulmadığını, davacının kazanın alkollü araç kullanmaktan ileri geldiğini iddia ettiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile sürücünün alkollü olmasının tek başına yeterli neden teşkil etmediğini, mahkemenin kazanın alkol etkisi altında meydana gelip gelmediğinin araştırılmasının gerektiğini ayrıca davacı poliçeye aykırılıktan söz etmiş ise de müvekkilinin ve …’ın poliçe hükümlerinin ve genel işlem şartlarını ihlal etmediğini, bütün bu nedenlerle, davayı kabul etmediklerini, itiraz ve beyanları uyarınca davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlunun yaptığı itirazının iptali ile takibin 3.751,00 TL asıl alacak ve 547,54 TL işlemiş faiz bakımından devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, asıl alacak miktarı olan 3.751,00 TL’nin % 20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin takibe konu kazayı kasten yapmadığını, bu nedenle Yargıtay kararları dikkate alındığında davacının 3. kişiye ödediği tazminat nedeniyle müvekkilinden rücu hakkının bulunmadığını, delillerin eksik toplandığını, gerekçeli kararın somut, hukuki ve fiili gerekçelerden yoksun olduğunu, mahkemenin ”tam kusur”, ”ağır kusur”, ”kast” ayrımına gitmeden ve değerlendirme yapmadan, eksik bilirkişi raporuna atıf ile hüküm kurduğunu, mahkemenin kararının Anayasası’nın 141 ve HMK’nın 297. maddelerinin amaçladığı anlamda gerekçe taşımadığını, hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, raporda her ne kadar aracın hasar durumunu gösteren faturalar olduğu belirtilse de buna ilişkin bir açıklama veya değerlendirme yapılmadığını, müvekkilinin icra takibine haklı nedenle itiraz ettiğini, davacı vekilince iş bu davada delil listesinde fatura deliline dayanılmadığını, müvekkilinin hasara ilişkin bedeli ve fatura içeriğini öğrenmesinin mümkün olmadığını belirterek yerel mahkemece hatalı kurulan hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan itirazın iptali istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin, “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan “b-2” bendinde, “alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı kenar başlığı altında; alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır. Ayrıca Motorlu Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinde; Taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların sigorta teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Bununla birlikte, Kasko Sigortası Genel Şartları’nın A.5.5. maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir. O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanının da yer aldığı bilirkişi heyetinden kazanın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin saptanması karşısında; bu hususlara ve kusura değinen istinaf talebi yerinde değildir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün 2005/11-624-713 sayılı ilamları ile Yargıtay 17. HD 22.1.2018 Tarih ve 2017/2411 E. 2018/74 K.). Hasar bedelinin belirlenmesi için alınan bilirkişi raporunun sigortalı aracın hasarlı parçaları dikkate alınarak konusunda uzman bilirkişi tarafından ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli olarak hazırlandığı, aracın hasarlanan kısımları ile değişen parçaların uyumlu olduğu, malzeme ve işçilik giderlerinin de piyasa rayicine göre belirlendiği anlaşıldığına göre Mahkemece bu bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından hasar raporuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.2004 sayılı İİK’nın 67/2. maddesinde icra inkar tazminatı düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; borçlu itirazında haksız görülürse, davacı tarafından açıkça talep edilmiş olması şartıyla icra inkar tazminatına hükmedilecektir. Borçlunun, itirazında haklı veya haksız olması ise alacağın, likit (belirli) olup olmamasına bağlıdır. Eğer alacak likit (belirli) ise, borçlu itirazında haksızdır; alacak likit (belirli) değilse borçlu itirazında haklıdır. Borçlunun inkar tazminatına mahkum edilebilmesi için onun ödeme emrinden kötü niyetle itiraz etmiş olması şart değildir. İtirazın haksızlığına karar verilen borçlu, iyi niyetle itiraz etmiş olsa bile, icra inkar tazminatına mahkum edilecektir.Davacı tarafından talep edilen tazminat miktarı likit (muayyen, belirli) olmayıp, gerçek zarar miktarının tespiti ile davacının davalı tarafa rücuu için gerekli şartların oluşup oluşmadığının saptanması, yargılama ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış ve hükmün bu yönden düzeltilmesine karar vermek gerekmiştir. Bu nedenle; HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilerek aşağıda yazılı olduğu şekilde esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: A- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının, HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere KALDIRILMASINA, Buna göre: 1-Davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına davalı borçlunun yaptığı itirazının iptali ile takibin 3.751,00 TL asıl alacak ve 547,54 TL işlemiş faiz bakımından devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, Alacak likit olmadığından icra inkar tazminat talebinin reddine, 2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 293,63 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 73,41 TL harçtan mahsubu ile bakiye 220,22 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından yatırılan 27,70 TL başvuru harcı, 73,41 TL peşin harç toplamı 101,11 TL ile aşağıda dökümü yazılı 2.313,70 TL. yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davalının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
B-İSTİNAF İNCELEMESİ BAKIMINDAN ; 1-Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar harcının, istem halinde İlk Derece Mahkemesi tarafından kendisine iadesine, 2-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan 23,50 TL posta ve tebligat giderinden ibaret yargılama gideri ile 98,10 TL istinaf başvuru harcının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 3-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/06/2020