Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1641 E. 2020/790 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1641
KARAR NO: 2020/790
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2016/273 Esas – 2017/817 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar)
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı nezdinde ZMSS sigortası ile sigortalı bulunan iş makinesinin davacı nezdinde kaskolu bulunan araca zarar vermesi nedeni ile davacının poliçe kapsamında sigortalısına ödediği bedelin iş makinasının ZMSS sigortacısı olan davalıya rücu istemi ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına itiraz edildiğini, bu nedenle itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davaya konu kazaya ilişkin müvekkilinin sorumlu olduğu gerçek zararı araç malikine ödediğinden davanın reddine ve davacı tarafın %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, Davalı takip borçlusunun İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasında vaki itirazın 3.124,48 TL asıl alacak yönünden iptaline asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, alacağın tespiti yargılamayı gerektirdiğinden davacı vekilinin icra inkar talebinin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının faize ve faiz başlangıç tarihine itiraz etmediğini, yerel mahkeme tarafından taleple bağlılık ilkesi gereği sadece miktar yönünden karar verilmesi gerektiğini, faiz başlangıç tarihi ve hükmedilen kanuni vekalet ücreti yönünden yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının sadece kendilerinin ödeme yaptığını bu nedenle ödeme yapamayacaklarını belirttiğini bu nedenle dava konusu alacağın likit olduğunu, yerel mahkeme tarafından icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından yapılan ödemenin dikkate alınmadığını, sigortalının, aracın hasar bedelini önce kasko sigortasından karşıladığını ve ardından da kötüniyetli bir şekilde müvekkiline başvurarak hasarı ikinci kez tahsil ettiğini, alacak halefiyet hakkı uyarınca davacı … şirketine geçmiş olsa da, müvekkili şirketin bu durumdan haberdar olmadığını, müvekkilinin, halefiyet hakkı uyarınca alacaklı sıfatının davacıya geçtiği hususunda bilgisi olmadan iyiniyetle ödeme yaptığını, dosyada müvekkilin ödemeden önce alacağın davacıya geçtiğini bildiğine ilişkin herhangi bir bilgi, belge de bulunmadığını, davacının halefiyet hakkının kendi sigortalısı tarafından ihlal edildiğini, müvekkilinin belirlenecek gerçek zarar miktarından sorumlu tutulabileceğinden, yapılan ödeme ile sorumluluğunun sona erdiğini, dolayısıyla hasar gören parçanın onarımının mümkün olup olmadığının, mümkün ise onarılması, değil ise eşdeğeri veya ömrünü tamamlamış araçlar mevzuatı kapsamındaki elde edilen orijinal parça ile değiştirilmesi, bu da mümkün değilse ancak yenisi ile değiştirilmesi durumlarının değerlendirilerek hasar miktarının tespit edilmesi gerektiğini ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda, anılan hususlarda herhangi bir inceleme yapılmadığını, eksik inceleme sonucunda kurulan hüküm usul ve yasaya aykırı olduğundan yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat istemli itirazın iptaline ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. TTK’nın halefiyet başlıklı 1472.maddesinde “(1) Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir. (2) Sigortalı, birinci fıkraya göre sigortacıya geçen haklarını ihlal edici şekilde davranırsa, sigortacıya karşı sorumlu olur. Sigortacı zararı kısmen tazmin etmişse, sigortalı kalan kısımdan dolayı sorumlulara karşı sahip olduğu başvurma hakkını korur.” şeklinde düzenlenme getirilmiştir. Rücu davaları; gerçek zararının giderilmesi amacına yönelik olup, zenginleşmeye bir vesile teşkil etmemelidir. Dolayısıyla zarar sorumlusundan halefiyet ilkelerine dayalı olarak talepte bulunan davacı da, ödediği meblağın tamamını değil, ancak zarar görenin uğradığı gerçek zararı, zarar sorumlusu bulunanlardan isteyebilir. Kural olarak sigortacının rücu hakkının varlığı sigortalısının zarar sorumlusuna dava hakkının bulunmasına bağlıdır. Sigortalı zarar verene karşı bu hakkından feragat etmişse sigortacı rücu hakkına sahip olamaz. Somut olayda davalı … şirketince sigortalıya ödeme yapıldığı taraflar arasında çekişmesizdir. Ancak gerek dava dosyasında ve gerekse icra takip dosyasında, ödeme nedeniyle ibraname yada feragatname düzenlenip düzenlenmediği anlaşılamamaktadır. O halde Mahkemece taraflara “ödeme nedeniyle ibraname yada feragatname düzenlenip düzenlenmediği” konusunda beyanda bulunmak üzere mehil verilmeli, varsa dosyaya kazandırılmalı ve feragat söz konusu ise davacının dava açma hakkı bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli; Feragat söz konusu değilse, davalının sigortalıya yapmış olduğu ödeme nedeniyle Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezinden, daha önce sigortalıya ödeme yapılıp yapılmadığını araştırma yükümlülüğü bulunup bulunmadığı değerlendirilerek ayrıca davacı ve davalı şirketlerin hasar dosyaları ve aralarındaki mail yazışmaları getirtilerek, sigorta şirketlerinden ne talep edildiği araştırılıp, ödemenin iyiniyetli olup olmadığı tartışılmalı, kararda ödemenin davacının yaptığı ödemeden daha sonra yapılmış olduğu gerekçesine dayanılmış ise de ödeme nedeniyle borcun sükut edip etmediği de değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.İlk Derece Mahkemesince hükme esas alınan hasara ilişkin bilirkişi raporunda, sigortalı aracın hasarlanan parçaları ile bunları değeri de incelenerek ekspertiz rapor içeriği nazara alınarak değerlendirme yapıldığı, bu durumda bilirkişi raporunun ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu, mahkemece hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı tarafından talep edilen tazminat miktarı likit (muayyen, belirli) olmayıp, gerçek zarar miktarının tespiti ile davacının davalı tarafa rücusu için gerekli şartların oluşup oluşmadığının saptanması, yargılama ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesinde de usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.Mahkemece kabul ve red edilen dava değeri üzerinden hesaplama yapılarak özelikle kabul edilen miktar üzerinden Tarifenin 3.kısmına göre belirlenen tutar, o yıl için belirlenen maktu vekalet ücretinin altında kaldığından davacı lehine maktu vekalet ücreti, yine belirlenen vekalet ücreti kabul ve reddedilen miktarları geçemeyeceğinden reddedilen miktar kadar davalı lehine vekalet ücreti belirlenmesinde AAÜT, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından bu hususa değinen davacı vekili istinaf itirazının da reddi gerekmiştir. Borçlunun icra takibine yaptığı itiraz sebepleri ile bağlı olduğu kuralı, itirazın kaldırılması için İcra Mahkemesine başvurma hali için geçerli olup, itirazın iptali davasında ise icra takibine yaptığı itiraz sebepleri ile bağlı olmaksızın her türlü savunma nedenlerini bildirebilir. Ancak davalı vekilinin cevap dilekçesinde işlemiş faiz ve faiz başlangıç tarihine ilişkin itirazı ve talebi olmadığı halde Mahkemece “asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına” karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için davacı ve davalı tarafça yatırılan karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/06/2020