Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1634 E. 2020/765 K. 26.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/1634
KARAR NO : 2020/765
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 19/07/2017
NUMARASI : 2012/357 Esas – 2017/690 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 03/09/2011 tarihinde meydana gelen trafik kazasında, davalı seyahat şirketinin aracına ait otobüs ile yolcu olarak seyahat etmekte iken uygun yerde mola vermemesi nedeni ile ihtiyacını gidermek üzere yol üzerinde yolcuyu indirdiği ve havanın karanlık olması nedeni ile müvekkilinin eşinin istinat duvarından düşerek yaralandığını ve kaldırıldığı hastanede vefat ettiğini, bu nedenle seyahat şirketinin kusurlu ve sorumlu bulunduğunu, davacının ölenin desteğinden yoksun kaldığı, sigorta tarafından yetersiz ödeme yapılmış olması nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla belirlenecek destekten yoksun kalma tazminatının taşımacı yönünden olay tarihinden, sigorta yönünden temerrüt tarihinden itibaren işletilececek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; teminatın kusur ve belirlenen teminatlarla sınırlı olduğunu, müvekkili tarafından başvuru üzerine 03/12/2012 tarihinde 23.414,00 TL ödeme yapıldığını, sorumluluğunun sona erdiğini, bu nedenle istemin yerinde olmadığını, haksız davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının eşinin otobüs yolculuğu sırasında indiği yerde düşmesi sonucu yaralandığını, olayın bir trafik kazası olmayıp müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının eşinin ısrarı üzerine otobüsün acil olarak durdurulduğunu, davacının eşinin ise savcılık soruşturmasında da belirlendiği üzere yeni bir operasyon geçirdiğini, eksik bilgi ve belgelerin tamamlanıp kusur incelemesinin yapılması gerektiğini ve ceza davasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek, haksız olan bu davanın reddine karar verilmesi istenmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Davanın kısmen kabulü ile kusur oranları doğrultusunda 687.14 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, fazla talebin reddine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı … A.Ş.’nin TTK’nın 762.maddesi uyarınca taşıyıcı sıfatını haiz olup olaya uygulanacak yasa hükümleri öncelikle 4925 Sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile Türk Ticaret Kanunu’nun yolcu taşımaya ilişkin hükümleri ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’ nun 17. maddesi olduğunu olay tutanakları ve krokilerde görüldüğü üzere, 430 metre ileride cami tuvaleti ve 800 metre ileride benzin istasyonuna bir kaç dakikada ulaşılması ve yolcunun ihtiyacının oralarda giderilmesi mümkün iken otobüs şoförünün bunu yapmayarak kendisi veya yardımcısı yol durumunu kontrol etmeden yolcuyu karanlıkta bir yerde indirmesinin bağışlanamaz bir taşıma kusuru olup, taşımacı yolculara karşı, yalnızca sürücünün kusurundan değil ayrıca işletme kusurları nedeniyle de sorumlu olduğunu, bu sorumluluğun öğretide ve yargıtay kararlarında ağırlaştırılmış tehlike sorumluluğu olarak nitelendirildiğini, mevzuat hükümleri uyarınca otobüs şoförünün durmak için güvenli bir nokta seçmesi, müteveffayı indirdiği yeri kontrol etmesi, yolcuya güvenli bir yere kadar refakat edilmesini sağlaması gerektiğini dolayısıyla taşıyıcının belirtilen Yasa hükümlerin gereğince tüm zararından sorumlu olduğunu, yerel mahkeme tarafından hükme esas alına bilirkişi raporunda tespit edilen kusur oranlarının TTK ve KTK’nın hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, dava dosyasına sunulan 12.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda daha önce aktüerya bilirkişisinin zararı 76.728,62 TL belirlemiş olması karşısında kusur oranlarına göre (Metro Turizm A.Ş. %75 asli kusurlu) davalılar tarafından ödenmesi gereken tutarın 34.132,47 TL olduğu tespit edildiğini ve bu rapora göre karar verilmesi gerekirken yasaya ve usule aykırı olarak tanzim edilen 24/11/2016 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak hüküm tesis edildiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminat istemine yönelik olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu’nun “Sorumluluk ve Sigorta” başlıklı bölümünde düzenlenmiş olup; Kanunun 17.maddesinde: “Şehirlerarası ve Uluslararası yolcu taşımacıları, duraklamalar dahil olmak üzere kalkış noktasından, varış noktasına kadar geçecek süre içinde meydana gelecek bir kaza nedeniyle yolcunun ölümü, yaralanması ya da eşyanın zarara uğramaından dolayı sorumludurlar” açıklaması yapıldıktan sonra, 18.maddesinde: “Taşımacılar, yolcuya gelebilecek bedeni zararlar için bu Kanunun 17’nci maddesinden doğan sorumluluklarını sigorta ettirmek zorundadırlar” denilmiştir.Davaya konu kaza ile ilgili davalı otobüs firması sürücüsü hakkında yapılan ceza yargılamasında, hükme esas alınan sorumluluğun tespiti hususunda 22/11/2011 tarihli bilirkişi heyeti raporunda araç sürücüsü olan şüphelinin kısmen tali kusurlu, müteveffanın ise fazlasıyla 1. derecede (asli) kusurlu bulundukları ve tüm dosya kapsamında şüphelinin en yakın güvenli duraklama yerini seçmesi, rastgele ve bilmediği yerde aracını durdurmaması gerekirken bu kurala uymaması sonucu üzerine atılı taksirle ölüme neden olma suçunu işlemiş olduğundan ceza aldığı görülmüştür. Mahkemece aldırılan kusur – hasar bilirkişi heyetinin 25/03/2014 tarihli raporuna göre destek %65, otobüs sürücüsü ise %35 oranında yine 12.10.2015 tarihli alınan bilirkişi raporunda “…’nin kanunun belirttiği yükümlülükleri yerine getirmediği, gerekli önlemleri almadığı neticesine varılmış olup bu nedenle otobüs firmasının % 75 asli kusurlu olduğu, yolcunun ise % 25 tali kusurlu olduğu” tespit edilmiş olup davacı vekili istinaf itirazında davalı sürücünün % 75 asli kusurlu tespit eden rapora göre hesaplamanın yapılması gerektiğini belirterek itirazda bulunmuştur. Mahkemece kusur oranları arasındaki çelişkiyi gidermek için İTÜ öğretim görevlilerinden oluşturulan 3 kişilik heyetten alınan 24/11/2016 tarihli kusura yönelik raporda 25/03/2014 tarihli rapora iştirakle davalı otobüs firma sürücüsünün %35, desteğin ise %65 oranında kusurlu oldukları tespit edilmiş mahkemece de bu rapor hükme esas alınmıştır. Bu kapsamda hükme esas alınan İTÜ öğretim görevlilerinden oluşturulan 3 kişilik heyet raporundaki kusura ilişkin değerlendirmenin denetime elverişli ve oluşa uygun olduğu, mahkemece hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varıldığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davacılar vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.26/06/2020