Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1625 E. 2020/764 K. 26.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1625
KARAR NO: 2020/764
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 23/01/2018
NUMARASI: 2015/242 Esas – 2018/30 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 26/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28/08/2012 tarihinde müvekkili … idaresindeki … plakalı motosiklete, plakası belirlenemeyen bir aracın arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralanıp sakat kaldığını, müvekkiline çarpan araç ve sürücüsü belirlenemediğinden kazaya bağlı talep edilebilecek tazminat muhatabının davalı Güvence Hesabı olduğunu, dava konusu olayda davalının tam tazminatla mükellef olduğunu, kazaya bağlı olarak tazminat alınması için davalı şirkete 05/03/2013 tarihinde müracaat edildiğini, fakat davalı tarafın herhangi bir ödeme yapamayacağını beyan ettiğini, müvekkilinin kalıcı işgücü kaybından doğan halihazırda ve geleceğe dönük maddi kaybının giderilmesi için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL maddi tazminatın ve müvekkilinin mutad iştigalinden geri kalan ve çalışamayacak gelir kaybına uğradı için 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL’nin davalıya başvuru tarihini müteakip 8. iş günü bitimi tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yargılama öncesi maluliyet tazminatının tazmini adına 13/03/2013 havale tarihli dilekçesi ile müvekkil kuruma eksik belgelerle başvuruda bulunduğunu, bu başvuruya ilişkin olarak müvekkili şirket nezdinde hasar dosyası oluşturulduğunu, müvekkili şirketinde 15/03/2013 ve 28/03/2014 tarihli dilekçeler ile eksik belgelerin tamamlanmasının talep edildiğini, ancak davacı tarafın bu durumu dikkate almadığını ve müvekkili şirketin tazminat ödeme konusundaki kararını beklemeksizin huzurdaki davayı açtığını beyan ile, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince, “Davacının davasının kabulüne, 200,00 TL’nin 25/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Tazminat miktarının ve maluliyet oranının uzman bilirkişiler tarafından tespit edilebileceği için belirsiz alacak davası olarak 200 TL dava değeri gösterilerek dava açıldığını, müvekkilin maluliyet oranın tespiti için mahkemece Ege Üniversitesi Adli Tıp Kurumundan ve Manisa Adli Tıp Kurumundan maluliyet raporu aldırılmıştır. 26.05.2017 Tarihli Ege Üni. Adli Tıp Kurulu tarafından düzenlenen son raporda tespitte bulunulurken müvekkilin kalıcı sakatlık oranının %3 olduğu fakat sakatlığın sol omuzda bulunması sebebiyle 1/5 oranında indirim yapılacağı belirtildikten sonra %2,4 olarak meslekte kazanma gücündeki azalama oranı olarak belirtildiğini, sonuç kısmında ise bu oran olay tarihindeki yaşa göre %1,2 şimdiki yaşına göre ise %1,3 olarak yazdığını, bu çelişkinin sehven mi, yoksa bilerek mi yapıldığı konusunda belirsizlik bulunduğunu, daha önce alınan Manisa Adli Tıp Kurumu raporunda ise müvekkilin kalıcı sakatlık oranı %3 olarak tespit edildiğini, mevcut çelişkinin giderilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor alınması yönündeki talepleri değerlendirilmeden mahkemece hesap raporu aldırıldığını, maluliyet raporuna karşı itirazlarının mahkemece reddedilerek tahkikat usule aykırı bir şekilde bitirilip son diyecekleri sorulmak suretiyle dava dilekçesinde harca esas olmak üzere belirtilen 200 TL üzerinden karar verildiğini, kararın gerekçesinde ise dava dilekçesinde 200,00 TL talep edilmiş olması ve ıslah yapılmamış olması nedeniyle taleple bağlılık kuralı gereğince davanın 200 TL üzerinden kabulüne ve istinaf yolu kapalı olarak kesin olmak üzere karar verildiğinin açıklandığını, bu kararın öncelikle 23.01.2018 tarihli duruşmada ki kararla çeliştiğini, dava değerinin bilirkişi raporunca tespit edilen maddi tazminat miktarı olan 10.322,53 TL olduğunu istinaf yolunun bu miktar üzerinden belirlenerek karar verilmesi gerekirken dava dilekçesinde talep edilen 200,00 TL üzerinden kesin hüküm verilmesinin usule aykırı olduğunu, davanın belirsiz alacak davası olması sebebiyle, 23.01.2018 tarihli duruşmada maluliyete ilişkin itirazlarının reddedilmesinden sonra mahkemece tespit edilen 10.322,53 TL maddi tazminat dava değeri halini almış olup 10.322,53 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, Mahkemece eksik harcın tamamlanması için süre verilmeden ve hatta sözlü yargılamaya geçileceği hususu taraflara bildirilmeden tahkikatın usule aykırı bir şekilde bitirilmesi usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, davacıya ait iki farklı Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen maluliyet raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden çelişkili rapor üzerinden hesap raporu alınmasının Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, Mahkemece aldırılan hesap raporu bilirkişi tarafından 16.10.2017 tarihinde düzenlendiğini, hesaplamaların en son bilinen 2017 asgari ücret tarifesi üzerinden yapılmasının da hatalı olup yeni tarife üzerinden mahkemece resen yeniden hesap raporu aldırılması gerekirken rapor aldırılmamasının yasaya aykırılık teşkil ettiğini belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan sürekli ve geçici maluliyet tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Dosya kapsamından, davacı vekilinin dava dilekçesinde 28/08/2012 tarihinde müvekkili … idaresindeki … plakalı motosiklete, plakası belirlenemeyen bir aracın arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında yaralandığını, müvekkilinin kalıcı işgücü kaybından doğan halihazırda ve geleceğe dönük maddi kaybının giderilmesi için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100,00 TL maddi tazminatın ve müvekkilinin mutad iştigalinden geri kalan ve çalışamayacak gelir kaybına uğradığı için 100,00 TL olmak üzere toplam 200,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ettiği, mahkemece aldırılan maluliyet raporuna davacı vekilinin itirazların reddine karar vererek aynı celsede davacı vekilinden son diyeceklerini sorarak 200,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verildiği, aktüer bilirkişi raporunda maddi zararın 10.322,53 TL olarak hesaplandığı anlaşılmıştır. Dava, her ne kadar 6100 Sayılı HMK döneminde açılmış ise de dava dilekçesinde, davanın açıkça belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilmemekle ve/veya HMK 107. maddesinden bahsedilmemekle dava kısmi alacak davasıdır. Kısmi davada bir kez ıslah yapılması mümkündür. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, ilk derece yargılamasını aşamalara ayırmıştır. Bunlar; 1) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (madde 118,126-136 ) 2) Ön inceleme, (madde 137-142) 3) Tahkikat, (madde 143-293) 4) Sözlü Yargılama (madde 184-186) ve 5) Hükümdür (madde 294.) Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (madde 186). Somut olayda davacı vekili karar duruşmasında hazır olduğu, maluliyete ilişkin yeniden rapor alınması talebinin reddine karar verildikten sonra son diyecekleri sorularak hüküm verildiği ancak, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılama aşamasına geçileceği belirtilmeden ve taraflara bu yönde bir ihtaratta bulunulmadan karar verildiği anlaşılmış olup, mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, usulüne uygun sözlü yargılama yapılmadan davacının haklarının kısıtlanmasına sebebiyet verecek şekilde, eksik incelemeyle ve adil yargılanma hakkını etkileyecek şekilde yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.( yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/18672 Esas ve 2019/7840 Karar sayılı ilamı). Davacı vekilinin bu yönden istinaf itirazı yerinde görülmüştür. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihi 28/08/2012 tarihi olduğuna göre davacının maluliyetinin belirlenmesi için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre maluliyetin belirlenmesi gerekir. Davacı hakkında Ege Üniversitesi tarafından düzenlenen 26/05/2017 tarihli maluliyet raporu Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlendiği halde Manisa Adli Tıp Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen rapor, tek adli tıp uzmanı tarafından ve kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine uygun düzenlenmediğinden hükme esas alınması mümkün olmadığı gibi raporlar arasında çelişkiden de bahsedilemeyeceğinden davacı vekilinin maluliyet raporuna ilişkin istinaf itirazı yerinde değildir. HMK’nun 357/1. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, İlk Derece Mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Davacı vekili tarafından dosya kapsamında aktüerye bilirkişi raporuna karşı süresi içerisinde itirazda bulunulmamıştır. Davacı vekilinin tarafından istinaf aşamasında 2018 yılı asgari ücret tarifesine göre maddi tazminatın hesaplanması gerektiğine ilişkin talebinin HMK’nın 357/1. maddesi kapsamında asgari ücret hesaplaması bakımından davalı lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğundan davacı vekilinin maddi tazminatın hesaplanmasına yönelik istinaf itirazları yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin maluliyet ve aktüerya raporuna ilişkin istinaf itirazlarının reddine, diğer yönlerden istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/06/2020