Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1623 E. 2020/512 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/1623
KARAR NO : 2020/512
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 21/12/2017
NUMARASI : 2016/491 Esas 2017/1226 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 15/04/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasının müvekkilinin ciddi oranda kalıcı maluliyetine neden olduğunu, kazanın … plaka sayılı araç sürücüsünün aynaya bakmaksızın kapıyı açması ve arkadan gelen bisiklet sürücüsü davacının kapıya çarpması neticesinde meydana geldiğini, söz konusu kaza sebebiyle müvekkilinin kalıcı sakatlıktan mütevellit esaslı getiri kaybı gerçekleştiğini, davalının kaza tarihi itibariyle anılan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortacısı olduğu, müvekkilinin uğradığı kalıcı iş göremezlikten dolayı şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan tazminini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın meydana geldiği yerin Elbistan/ Kahramanmaraş olduğunu, poliçeyi düzenleyen sigorta şirketi adresinin İstanbul/ Ümraniye olduğunu, ancak davanın Adana Mahkemelerinde açıldığını, K.T.K. 110/2 maddesi ve emsal içtihatlar uyarınca davanın ya kazanın meydana geldiği yer, ya zarar görenin ikametgahı yada davalının adresinin bulunulduğu yerde açılması gerektiğini, bu sebeple davanın yetkili İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesi gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise öncelikle davacı uhdesinde maluliyet oluşup oluşmadığının tespit edilmesinin gerektiği, bunun yanında bisiklet sürücüsü davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini, ayrıca dava öncesinde müvekkiline her hangi bir başvuru yapılmadığını, dolayısıyla dava tarihinden itibaren ve yine ancak yasal faiz talep edilebileceği, dolayısıyla davacının ticari faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “davanın reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK tarafından müvekkili hakkında düzenlenen maluliyet raporunu kabul etmediklerini, itirazda bulunduklarını ancak yerel mahkeme tarafından talep reddedilerek kalıcı maluliyet tayin edilmediğinden davanın reddine karar verildiğini, raporda müvekkilinde meydana geldiği belirtilen yaralanmanın, meslekte kazanma gücünden kaybı oluşturmayacağı ancak 9 aya kadar iyileşme sürecinin bulunduğunun belirtildiğini, tedavi evrakları incelendiğinde maluliyet tayinine mahal olmadığının belirtilmesinin hakka ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin hak kaybına uğramaması için ATK Genel Kurulundan müvekkilinin kalıcı maluliyetine ilişkin rapor alınması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur. Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarih 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak düzenlenmiş raporla yapılmış olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, kaza tarihi 15/04/2014’tür. Kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak maluliyet raporunun alınması gerektiği halde İlk Derece Mahkemesi tarafından hükme dayanak yapılan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 26/07/2017 tarihli raporunun “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenmiş olması, bu rapor esas alınarak karar verilmiş olması doğru olmamıştır.O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken başka bir Üniversite Hastanesinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümünden oluşturulacak aralarında adli tıp uzmanı da bulunan uzman doktor heyetinden, kaza tarihi itibari ile yürürlükte bulunan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine uygun olarak davacıda var olduğu ileri sürülen yaralanmaya bağlı kalıcı işgöremezlik durum ve oranının ne olduğu ve tespit edilecek maluliyetin kaza ile illiyeti bulunup bulunmadığı konularında, dosya içerisinde bulunan tedavi evrakları ile dosyada mevcut olan taraflarca sunulan delilleri de irdeler biçimde denetime elverir nitelikte rapor alınıp, tespit edilecek maluliyet oranına göre tazminat hesabı yapılıp, sonucuna göre karar verilmesidir.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/03/2020