Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1503 E. 2019/289 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/1503
KARAR NO : 2019/289
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 14/02/2018
NUMARASI : 2016/1133 Esas 2018/136 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak)
KARAR TARİHİ: 28/02/2019
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle, davalı şirket adına kayıtlı, müvekkili nezdinde ZMSS ile sigortalı … plakalı aracın sürücü müteveffa …’in sevk ve idaresindeyken 20/03/2013 tarihinde ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, kaza nedeniyle hak sahiplerine 11/10/2013 tarihinde sigorta poliçesi kapsamında destekten yoksun kalma tazminat ödemesi yapıldığını, kazaya neden olan sürücünün alkollü olduğunu, bu nedenle ZMSS Genel Şartlarının B-4 maddesi gereği ödenen tazminat bedelinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça borcun bulunmadığı ileri sürülerek itiraz edilmiş ise de Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/868 Esas sayılı dosyasında aynı kazaya ilişkin açılan rücuen tazminat davasında kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana geldiğine karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, bu nedenlerle itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; TBK’nın 73. maddesi gereğince rücu isteminin tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde tazminatın ödendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zaman aşımına uğrayacağını, davacı sigorta şirketinin tazminatın tamamının 11/10/2013 tarihinde ödediğini bu durumda zaman aşımının 11/10/2015 tarihinde dolduğunu, icra takibinin zamanaşımı süresi dolduktan sonra başlatıldığını, tam kusurlu sürücü yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı talep edemeyeceğini, davacı sigorta şirketinin bu hususu gözetmeyerek yaptığı ödemeyi müvekkilinden talep edemeyeceğini, kusur oranının ve maluliyet tazminat miktarının hesaplanması gerektiğini tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, ”Türk Borçlar Kanununun 73. maddesi, rücu isteminin tazminatın tamamının ödendiği ve sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak 10 yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar hükmünü içermekte olup, somut olayda davacı sigorta tarafından sürücünün mirasçılarına 11/10/2013 tarihinde ödeme yapıldığı, 11/04/2016 tarihinde takip başlatıldığı ve 09/12/2016 tarihinde eldeki davanın açıldığı görüldüğünden her ne kadar 2 no’lu celsede zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiş ise de bu ara karardan dönülerek takip tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı tarafın istinaf başvurusu, kaza nedeniyle iki kişinin vefat ettiği, üç kişinin de yaralandığı, kazayı yapan kişiye uygulanacak cezanın üst sınırının beş yıldan fazla olduğundan ayrım yapılmaksızın aynı olayda ölen veya yaralananların tümü için dava zamanaşımı süresinin 15 yıl olduğu, ölüm ve yaralanmalarda uzamış ceza zamanaşımı sürelerinin sigortacı hakkında da uygulanacağından dava zamanaşımı süresinin dolmadığı, bu nedenle davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin hukuka aykırı olduğu yönlerine ilişkindir.Dava zorunlu mali sorumluluk sigortacısı tarafından zarar gören 3. kişiye ödenen tazminatın, sigortalısından rücuen tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.2918 sayılı KTK’nın 109/4 maddesi ile ZMSS Genel Şartlarının zamanaşımı başlığını taşıyan C.8 maddesinde, “motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, davacı sigortacı yönünden rücu hakkı kendi yükümlülüğünü tam olarak yerine getirdiği (hak sahiplerine ödemenin yapıldığı) tarihte doğmakta olup zamanaşımı da bu tarihte işlemeye başlayacaktır. Somut olayda, davalının trafik sigorta poliçesini temin eden davacı sigorta şirketi, 20/03/2013 tarihinde sigortalı aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle hak sahiplerine poliçe gereği olarak 11/10/2013 tarihinde ödeme yapmış, araç sürücüsünün alkollü olduğundan bahisle sigortalayan davalı aleyhine 13/04/2016 tarihinde icra takibi başlatmıştır. Davalının süresinde borca itiraz etmesi üzerine de davacı alacaklı tarafından 09/12/2016 tarihinde itirazın iptali davası açılmıştır. Bu durumda davacı sigorta şirketi tarafından ödeme tarihinden itibaren iki yıllık süre geçtikten sonra icra takibi başlatıldığına göre zamanaşımı süresi dolmuştur. Davacının istinaf sebebi olarak gösterdiği KTK’nın 109/3.maddesinde düzenlenen ceza (uzamış) zamanaşımı, sadece KTK’nın 109/2. maddesi gereğince motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların haksız fiil sorumlularından tazmini talebi ile açılan davalar için öngörülmüştür. Oysa eldeki dava, haksız fiil faili aleyhine açılan bir tazminat davası olmayıp ZMSS poliçesine dayalı olarak sigorta şirketinin kendi âkidi aleyhine açılmış olduğundan KTK’nın 109/3. maddesindeki zamanaşımı hükmünün olaya uygulanması olanağı bulunmayıp davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazı yerinde değildir. Bu nedenle, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince somut olaya zamanaşımı bakımından uygulanması gereken 2918 sayılı KTK’nın 109/4. maddesi yerine Türk Borçlar Kanunu’nun 73. maddesine göre değerlendirme yapılarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de sonuç olarak takip tarihi itibariyle zamanaşımı süresi dolduğuna göre verilen kararda isabetsizlik bulunmadığından HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 44,40 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’sinin mahsubuyla 8,50 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafın istinaf başvurusu nedeniyle yaptığı yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.28/02/2019.