Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1476 E. 2020/698 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1476
KARAR NO: 2020/698
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 12/12/2017
NUMARASI: 2015/1291 Esas – 2017/1116 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 02/03/2015 tarihinde davalı … Ltd. Şti. adına kayıtlı, … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı motorsikletin çarpışması sonucu oluşan kaza neticesinde müvekkilinin ağır yaralandığını belirterek 2.000 TL’si geçici ve daimi maluliyet, 400 TL’si hastane, ulaşım, ilaç ve tedavi giderleri, 100 TL’si bakıcı gideri olmak üzere toplam 2.500 TL maddi tazminat ile 40.000 TL manevi tazminatın (davalı … dışındaki davalılardan) davalılardan müştereken ve müteselsilen 02/03/2015 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kaza ile ilgili müvekkili şirkete müracaatta bulunulmadığını, hasar dosyası açılmadığını, trafik poliçesi için teminat limitinin 290.000 TL olduğunu, manevi tazminat taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, tedavi giderleri ile ilgili talebin Sosyal Güvenlik Kurumu’na ihbar edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan aracın … Sigorta tarafından sigortalı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, kazanın oluşumunda davacının tam kusurlu olduğunu, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; olay yerinde yapılan incelemelerin davacının sevk ve idaresinde bulunan motorsikletin aşırı hızlı olduğu kanaatini güçlendirdiğini, olay yerinde müvekkilinin davacının yanına gitmeyip, ilgilenmediği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ambulansı aradığını, ambulans ile davacıyı hastaneye kendisinin götürdüğünü beyanla davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “davalı … Ltd Şti yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacının davalılar … ve … Sigorta AŞ ye yönelik maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile; 86.044,25TL maluliyet tazminatı, 2.883,60 TL bakıcı gideri ve 1.305,60 TL tedavi ve yol gideri olmak üzere 90.233,45TL’nin davalı … yönünden dava tarihi, davalı … yönünden 02.03.2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının davalı … a yönelik manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile takdiren 30.000,00 TL manevi tazminatın 2.03.2015 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın pasif husumet bulunmadığından reddine karar verildiğini, davalı … Ltd. Şti. vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde husumet itirazı ileri sürerek delillerini sunduğunu, oysa cevap süresi ve delil ibraz süresi geçtiği için savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında husumet itirazının nazara alınamayacağını bu nedenle verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, sunulan deliller ve bilirkişi raporu ile sabit olduğu üzere müvekkilinin 1.869,60 TL tedavi gideri yaptığını, mahkemece tedavi giderlerine ilişkin talebin tamamının kabulüne karar verilmesi gerektiği halde gerekçesi açıklanmaksızın 1.305,60 TL üzerinden kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, kusur, müvekkilinin yaralanması, 4 ay süren iyileşme süreci, oluşan elem ve ızdırap, tarafların mali ve sosyal durumu gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, müvekkilinin kira sözleşmesini bilmesi kendisinden beklenemeyeceğinden husumetten red kararı verilen davalı … Ltd. Şti.lehine vekalet ücreti verilmesinin hatalı olduğunu, AAÜT’nin 3, 10 ve 7. maddeleri gereğince vekalet ücreti verilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Dava, yaralamalı trafik kazasından kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından 02/03/2015 tarihinde davalı … Ltd. Şti. adına kayıtlı, … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacının sevk ve idaresindeki … plakalı motorsikletin çarpışması sonucu davacının yaralandığı, 21/12/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi raporuna göre davacının %16 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı ve iyileşme süresinin 3 aya kadar uzayabileceğinin belirlendiği, 15/05/2017 tarihli kusur ve aktüer bilirkişi raporuna göre kazanın meydan gelmesinde davalı sürücüsü …’ın % 80, davacının % 20 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sırasında davalı … Ltd. Şti. vekili tarafından davanın … A.Ş.’ye ihbarına ilişkin dilekçe verildiği ayrıca ekinde kira sözleşmesi ve muhtelif tarihli faturalar sunulduğu, 02/12/2014 tarihli kira sözleşmesinde kiraya verenin … Ltd. Şti., kiracının … A.Ş., kiralanan aracın kazaya karışan … plakalı araç, sözleşme başlangıç tarihinin 01/12/2014, bitiş tarihinin 02/12/2017 ve kira süresinin 36 ay olduğu, sunulan faturalarda … plakalı aracında belirtildiği ve sözleşmenin taraflarının yazılı olduğu görülmüştür. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılamanın devamı için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır. 6100 sayılı HMK’nın 114/d maddesine göre “Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması” dava şartıdır. HMK’nın 115/2. maddesine göre “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 13/05/2016 tarih, 2016/4 E. ve 2016/4 K. sayılı kararı ile “Mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırması gerektiği ve tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği kanunun amir hükmüdür.” yönünde karar verilmiştir (Aynı yönde Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 13/05/2016 tarih, 2016/1 E. ve 2016/1 K. sayılı kararı). Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 16.04.2014 tarih, 2013/ 9257 E. ve 2014/2979 K. sayılı kararı). Bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlıkta davalı … Ltd. Şti.’nin cevap dilekçesinde belirtmediği dava şartlarından olan husumet (sıfat) itirazını yargılama devam ederken bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde ileri sürerek delillerini sunmasında HMK’nın 115/2. maddesine gereğince usul ve yasaya aykırılık yoktur. İşleten tanımı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesinde “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hâkimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hâkimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hâkimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2019 tarih, 2016/19555 E. ve 2019/9439 K. sayılı kararı). Somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince kaza tarihinde davalı … Ltd. Şti., dava ihbar olunan … A.Ş. arasında uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, aracın fiilen teslim edilip edilmediği, ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, işleten ve kiracının ticari defter ve kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle, kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı … Ltd. Şti.’nin işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davalı … Ltd. Şti. aleyhine açılan davanın husumet bulunmadığından reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin tedavi giderlerine ilişkin istinaf itirazının incelenmesine gelince; 13.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak 25.2.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle “Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmi ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın SGK tarafından karşılanacağı…” hükmüne yer verilmiş; 6111 Sayılı Yasanın Geçici 1.maddesinde de “Bu kanunun yayınlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin de SGK tarafından karşılanacağı…” hükmü getirilmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu, tüm tedavi giderlerinden değil, 6111 Sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 Sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalan ve belgeli tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan tedavi giderleri yönünden ise işleten, sürücü ve sigortacının sorumluluğu devam etmektedir. Somut uyuşmazlıkta kaza, 6111 sayılı Kanun’un yürürlük tarihinden sonra 02/03/2015 tarihinde meydana gelmiştir. 6111 sayılı Kanun’un 59.maddesi ile 2918 sayılı KTK’nın 98.maddesinde yapılan değişiklikle Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğuna geçen tedavi giderleri de dava konusu edilmiştir. Mahkemece tedavi giderlerine ilişkin faturaların hizmet ile uyumlu ve gerekli olup olmadığı konusunda kaza ile illiyet bağı bulunan ve 6111 sayılı Yasa ile değiştirilen 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesi kapsamında kalan tüm belgeli tedavi giderlerinden SGK’nın sorumlu olacağı, 98. madde kapsamına girmeyen belgesiz/paramedikal giderlerden ise kusurlu olmaları halinde davalıların sorumlu olacağı tutarın hesaplanması için bu onuda uzmanlığı bulunan bir bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınmaksızın bu konuda uzmanlığı bulunmayan aktüer bilirkişinin raporunda ki değerlendirmeye göre karar verilmiş olması, aktüer raporda talep edilen tedavi giderlerinin toplamı 2.312,00 TL (yol, hastane, taksi, eczane, ilaç faturalarının toplamı) davalı tarafın kusuruna göre 1.849,60 TL olarak hesaplandığı halde kararda belirtilen 1.305,00 TL tedavi giderine nasıl ulaşıldığının gerekçede açıklanmamış olması doğru olmamıştır. Davacının dava açarken … Ltd. Şti. ile … A.Ş. arasında uzun süreli kira sözleşmesi bulunup bulunmadığını bilmesi beklenemeyeceğinden trafik kaydına güvenerek davalı … Ltd. Şti. davalı göstermesinde kusuru bulunmadığından adı geçen davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmamıştır. TBK’nın “manevi tazminat” başlıklı 56/1.maddesine göre, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” TBK’nın 56/1. maddesi gereğince, hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzur duygusunu doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer işlevi olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. O halde, tazminatın miktarı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerektiği kadar olmalıdır. Hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Bu açıklamalara göre, kazanın oluş şekli, kusur durumu, davacının yaralanması, maluliyet oranı ve iyileşme süresi, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, TBK’nın 56/1.maddesi kapsamında davacı lehine verilen manevi tazminat miktarı, manevi tazminat müessesinin amacına ve hakkaniyete uygundur. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca reddine, diğer istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacının yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapılan manevi tazminata yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin diğer istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/06/2020