Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1441 E. 2020/783 K. 30.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1441
KARAR NO: 2020/783
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 29/12/2016
NUMARASI: 2015/392 Esas – 2016/1473 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 30/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesi ile; 22/01/2014 kaza tarihinde davalı …’ın malik ve sürücüsü olduğu … plakalı araç ile davacıların murisi …’ın malik ve sürücüsü olduğu … plakalı aracın çarpışması sonucu muris …’ın hayatını kaybetmesi ile sonuçlanan maddi hasarlı ve ölümlü trafik kazası nedeniyle trafik polisi tarafından tutulan 22/01/2014 tarihli trafik kazası tespit tutanağında, davalının kusurlu olduğunun belirtildiğini, kaza neticesinde muris …’ın hayatını kaybettiğini, davalı … hakkında kaza nedeniyle açılmış Bursa 12.Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2014/103 esas sayılı dosyasında yargılamanın devam ettiğini, murisin vefatından sonra davacıların maddi ve manevi yönden destekten yoksun kaldıklarını ve bu olaydan sonsuz üzüntü duyduklarını, ölenin dini nikahlı eşi davacı … için 60.000,00 TL, annesi davacı … için 25.000,00 TL, babası davacı … için 25.000,00 TL, kardeşleri davacılar …, … ve … için ayrı ayrı 15.000,00 TL olmak üzere toplam 135.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine, dini nikahlı eş … için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000,00 TL maddi tazminatın anne ve babası … ve … için ayrı ayrı 20.000,00’şer TL toplam 40.000,00 maddi tazminatın davalılardan … Sigorta şirketince … ve …’a ödenen 29.160,00 TL tazminatın mahsubuna ve maddi tazminatların davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılar vekili ıslah dilekçesi ile talebini 83.897,43 TL’ye yükseltmiştir. Davalılardan … vekili cevap dilekçesinde özetle; 22/01/2014 kaza tarihinde motosiklet sürücüsü müteveffa …’ın ehliyetsiz olarak araç kullandığını, kazada ağır kusurlu olduğunu, davalının kusursuz olduğunu, müteveffanın anne ve babasının desteği kanıtlayamadığını, ayrıca davacı …’nun da dini nikahlı eş olarak kabul edilmemesi gerektiğini, bu nedenle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddini, yine kardeşleri olan davacıların da manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, davanın reddi ile Bursa 12. ACM 2014/103 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir.Davalılardan … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının kullandığı … plakalı aracın 21/08/2013- 2014 tarihleri arasında ZMMS ile sigortalı olduğunu, müteveffanın anne ve babasına 23/06/2014 tarihinde toplam 29.160,27 TL ödemede bulunduklarını, yapılan bu ödeme ile davalı … şirketinin sorumluluğunun sona erdiğini, dini nikahlı eş …’nun desteğini kanıtlaması gerektiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile, davacı …’nun maddi tazminat talebinin Reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 8.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı … için 15.836,76 TL maddi tazminatın davalılardan …’dan kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren, davalı … şirketinden ise dava tarihi olan 21/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçe limitiyle sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine, davacı … için 7.375,89 TL maddi tazminatın davalılardan …’dan kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren, davalı … şirketinden ise dava tarihi olan 21/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve poliçe limitiyle sınırlı olarak müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat talebinin Kısmen Kabulü ile, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’dan kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine, davacılar …, … ve …’ın manevi tazminat taleplerinin Kısmen Kabulü ile, 2.500,00’er TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 22/01/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin Reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müteveffanın dini nikahlı eşi olan davacı …’na ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili ile müteveffanın dini nikahlı olarak yaşadığını kanıtlar şekilde fotoğraflar ibraz edildiğini, müteveffanın yakınları olan diğer davacıların da çiftin birlikte yaşadıklarını ve dini nikah yapıldığını beyan ettiklerini, davacı …’nin resmi nikahlı eş olmadığı için SSK tarafından resmi nikahlı eşe ömür boyu bağlanacak olan gelire de sahip olmayacağı gibi başka bir hak ve gelirden de yararlanamayacağını, takdir edilen manevi tazminat miktarlarının davalının ağır kusuru ve kazanın neticesinin ölümle sonuçlanması nezdinde çok düşük olduğunu, reddedilen maddi ve manevi tazminatlara ilişkin vekalet ücretinin tümününden müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazadan 8 gün sonra vefat eden …’ın ölümünün kaza ile illiyet bağı oluşturulmadan karara bağlanmasının hukuka aykırı olduğunu, müteveffanın kaza sonrasında alkollü olup olmadığının tespit edilmediğini ve bu hususun bilirkişi raporuna yansıtılmadığını, müteveffanın ehliyetinin bulunmadığını, kusur oranlarında bu hususun dikkate alınmadığını, davacı …’nin talebi olmamasına rağmen kendisinin mahkemece re’sen nişanlı sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, diğer davacıların Bursa dışında yaşadıklarını ve müteveffa ile karşılıklı hiçbir maddi katkılarının olmadığını, davalı … manevi tazminattan mesul olmadığından hükmün 10. maddesinde hükmedilen vekalet ücretinin sadece müvekkiline verilmesi şeklinde düzeltilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; manevi tazminat taleplerinin ZMM poliçe teminat dışında olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın yalnızca diğer davalı …’ten tahsiline karar verildiği halde hükmün 6. ve 9. maddelerinde manevi tazminat bakımından alınması gerekli bakiye harç ve vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, manevi tazminatın harçları ve vekalet ücreti bakımından hatalı hüküm kurulduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar düzenlenmiş olup araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri 92. madde kapsamında yer almamakla birlikte, uygulama ve yargı kararları ile sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir. Destekten yoksun kalma tazminatı, TBK’nın 53/3. maddesinde, ölüm halinde uğranılan zararlar gösterilmiştir. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları). Davacıların murisinin, idaresindeki araçla meydana gelen kaza neticesinde vefat ettiği, davacıların mirasçı olarak değil, zarar gören 3. kişi konumunda bulundukları, bu nedenle murisin kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, davacı, 3. kişi olarak talepte bulunduklarından belirlenen tazminattan herhangi bir indirimin de sözkonusu olmayacağı anlaşıldığından davalı … vekilinin müteveffanın müterafik kusur ve kusur oranlarının belirlenmesi gerektiğine ilişkin ilişkin istinaf başvurusu yerinde değildir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarında sahip oldukları sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmeleri için muhtaç oldukları paranın ödettirilmesidir. Yani, haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse, TBK’nun 53. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.Destek kavramı, gerçekleşmiş veya gerçekleşmesi umulan bir bakım ilişkisini gösterir. Eylemli ve düzenli olarak bir kimsenin geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak biçimde ona yardım eden veya olayların olağan akışına göre eğer ölüm gerçek1eşmeseydi az veya çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.Bu manada, bir başka kişiye fiilen bakan, onu geçindiren veya ileride bakma, geçindirme ihtimali bulunan kişi, destektir. İlk durumda eylemli destek, ikinci durumda ise varsayımsal (farazi) destek kavramı söz konusudur. İfade olunan bu hususlar, gerek öğretide gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edilmiş olup, destek kavramının sadece mali olarak yardımı ifade etmediği, bakım ve hizmet etmek suretiyle sağlanacak katkıyı da kapsadığı genel olarak kabul edilmektedir. Bu açıklamalar ışığında davacı anne ve baba ile destekleri olan müteveffanın Bursa dışında yaşaması ve müteveffa ile karşılıklı hiçbir maddi katkılarının olmaması müteveffanın davacı anne ve babanın desteği olarak kabul edilmesinde bir unsur olarak alınamayacağı gibi hayatın olağan akışı içerisinde çocuklar ile ebeveynlerinin farklı şehirlerde yaşaması olanaklı olduğundan desteklik durumunun belirlenmesinde sonuca etkili olmayacağından İlk Derece Mahkemesince davacı anne ve baba yararına destekten yoksun kalma tazminatı hükmedilmesinde usul, Yasa ve Yargıtay içtihatlarına aykırılık yoktur. Bu yöne değinen istinaf itirazı yerinde değildir. Ne varki Mahkemece davacı … bakımından yapılan araştırma yeterli değildir. Desteğin imam nikahlı eşi olduğu iddia edilen davacı … ile müteveffa …’ın kazadan önceki Mernis kayıtlarının merciinden getirtilip, adreslerinin aynı olup olmadığının araştırılması, müteveffanın kazadan önceki adres bilgileri üzerinden ilgili kolluk biriminden davacı ile bu kişinin kazadan önceki tarihte fiilen birlikte yaşayıp yaşamadıklarının, bu iddiaya ilişkin sosyal ekonomik durumlarının araştırılması ve tüm bu araştırmalardan elde edilecek veriler bir bütün olarak değerlendirilip davacı ile ölen arasında fiili desteklik ilişkisi bulunup bulunmadığının saptanması ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Benzer yönde Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/02/2019 tarih, 2016/4026 E. ve 2019/1195 K.). İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin ayrı ayrı manevi tazminat talebinde bulunmuş olması, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre kabul ve red edilen miktarlar için ayrı ayrı vekalet ücreti verilmesi gerekir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından ayrı ayrı olmak üzere kabul edilen kısım için davacılar, reddedilen kısım için davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde tek vekalet ücretine hükmedilmesi; Manevi tazminat sadece davalı …’ten talep edildiği ve Mahkemece de davalı … aleyhine hüküm kurulduğu halde hükmün 6. ve 9. bentlerinde davalı … şirketini de kapsar şekilde harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve yine reddedilen manevi tazminat miktarı için hükmün 10.bendinde davalı … lehine de vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru olmadığından bu yönlere değinen istinaf itirazları yerindedir. Müteveffanın davacı …’nin de desteği olup olmayacağına göre manevi tazminat miktarlarının belirlenmesi gerekeceğinden bu aşama da manevi tazminat miktarlarına ilişkin istinaf itirazları inceleme konusu yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/06/2020