Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1440 E. 2020/689 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1440
KARAR NO: 2020/689
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 27/12/2017
NUMARASI: 2014/146 Esas – 2017/1251 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 12/04/2012 tarihinde davalı şirketi sigortalı diğer davalı … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kaldırımda bulunan müteveffa …’a çarpması sonucu …’ın hastanede tedavi görürken 26/10/2012 tarihinde hayatını kaybettiğini, kaza ile ilgili ceza davasının devam ettiğini henüz kusur incelemesi yaptırılmadığını, kaza tarihinden ölüm tarihine kadar müteveffanın yatağa bağlı olarak hastanede tedavi gördüğünü, bu nedenle iş göremezlik tazminat hakkının hesaplanarak mirasçı olan davacılara ödenmesini, yargılama sırasında toplanacak deliller, alınacak bilirkişi raporuna göre belirlenecek maddi tazminat tutarlarının peşin harcı yatırıldıktan sonra hüküm altına alınması gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 12/04/2012 olay tarihinden 26/10/2012 ölüm tarihine kadar kazanç ve iş gücü kaybının belirlenerek şimdilik 2.000,00 TL ile davacılardan … için 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının işleten sürücü yönünden olay tarihinden, sigortacı yönünden temerrüt tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacılara ödetilmesine, 90.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faizi ile birlikte işleten sürücüden tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı delillerinin kendilerine tebliğini, kusur durumunun tespiti açısından ceza davası sonucunun bekletici mesele yapılmasını, davacı tarafa vefat sebebiyle SGK tarafından bağlanmış olan gelirlerin tespitini, davacının davasının ispatı halinde müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “davanın reddine ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava dosyası, fiille ölüm arasında irtibat bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınmak üzere Adli Tıp Uzmanına tevdi edildiğini, düzenlenen raporda, otopsi raporu olmaması ve aradan uzun süre geçmiş olması nedeniyle organlarda çürümeye bağlı değişimler nedeniyle makroskobik ve histopatolojik inceleme yapılamayacağından ölüm sebebinin ve ölüm ile fiil arasındaki illiyet bağının tespitinin mümkün olamayacağının belirtildiğini, Adli Tıp Kurumu raporunda, fiil ile ölüm arasında illiyetin bulunup bulunmadığını tespit edememiş olup, kesin bir rapor mevcut olmadığını, Beykoz 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2014/215 E. Sayılı dosyasında verilen ve işbu dosyada da celbedilerek incelenen dosyada görüleceği üzere; Adli Tıp Kurumu’nun 11.06.2014 tarihli raporunda hasta dosyası tetkik edilmiş, 12.04.2012 kaza tarihinden ölüm tarihi olan 26.10.2012 tarihine kadar (6 ay boyunca) müteveffanın şifa bulamadığını, kazada aldığı ağır yaralanmalar neticesi sürekli tedavi görmüş ve en nihayetinde şifa bulamayarak vefat ettiğini, davalı …’un adam yaralama suçu işlediği Ceza Mahkemesi kararı ile ispatlandığını ve ceza mahkemesi kararının kesinleştiğini, Yerel Mahkemenin fiil ile ölüm arasındaki illiyet bağının ispatlanamadığı gerekçesiyle tüm talepleri red ettiğini oysa ki çalışılamayan süre için işgöremezlik ücreti ve manevi tazminat taleplerinin de olduğunu, vefat ile fiil arasındaki irtibat sırf otopsi raporu olmaması nedeniyle ispatlanamamış kabul edilse dahi kasten/taksiren yaralanma nedeniyle uğranılan manevi zarar ve müteveffanın iş görülemeyen süre için tazminat talebinin hüküm altına alınması gerekirken davanın tümden reddine karar verilmesinin başta kanuna ve Yargıtay kararlarına aykırı olduğu gibi, hakkaniyete de aykırı olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 1086 Sayılı HUMK’nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK’nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekir. Yine, HUMK.nun 388/3. maddesi gereğince (HMK’nın 297/c maddesi) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir. Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir. Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir. Yukarıdaki ilkelere ek olarak hakim, tarafların her bir talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermek durumundadır. Somut olayda, dava dilekçesinde, davacıların murisinin kaldırım kenarında bulunduğu sırada davalı sürücünün çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığı ve kazadan yaklaşık 6 ay sonra öldüğü, davacıların müteveffanın haksız fiil nedeniyle yaralanmadan ötürü 6 ay süre ile çalışamadığı ve murisin desteğinden yoksun kaldıkları açıklanarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır. Mahkemece ölüm ile kaza arasında illiyet bağı tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacılar destekten yoksun kalma tazminatı ile birlikte, kaza tarihinde yaralanan müteveffanın ölünceye kadar kazanç ve iş gücü kaybı ile manevi tazminat talebinde de bulunduğu halde bu talepler yönünden olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi gerekçeli kararda hiç tartışılmaması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kararın neden ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf itirazları bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2- Dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacılar vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/06/2020