Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1429 E. 2020/434 K. 12.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/1429
KARAR NO : 2020/434
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 17/01/2018
NUMARASI : 2016/270 Esas – 2018/20 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ: 12/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının desteği olan … dava konusu kazada vefat etmesinden dolayı desteğinden yoksun kaldığını, zor koşullarda yaşamını idame ettirmekte olduğunu, kaza öncesinde ailesinin geçimini müteveffanın sağladığını, desteğin vefatı ile davacının destekten yoksun kaldığını, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 3.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sigortacılık Kanunu’nun 14/b maddesi uyarınca ZMMS poliçesi bulunmayan araçlar nedeniyle yapılan tazminat ödemelerinde zarara sebebiyet veren ilgililere ve bunların mirasçılarına kusuru nispetinde rücu edeceğini, dava konusu trafik kazasında ölen kusuru nedeniyle mirasçısı olarak tekrar davacı olan eşe rücu edileceğinden Borçlar Kanunun 133. maddesi uyarınca alacaklı ve borçlu sıfatının birleşmiş olacağından davanın reddinin gerektiğini, kusur incelemesi yaptırılması gerektiğini, Güvence Hesabı’nın sorumluluğunun teminat limitleri ve kusur oranı ile sınırlı olduğunu, SGK tarafından ödemiş olduğu tazminat var ise bunun tespit edilerek tazminattan düşülmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince, “Davanın kabulüne, 59.316,68 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerekirken esas hakkında karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, sürücü zararları ile ilgili taleplerin teminat dışı bırakılmasından dolayı karşılanmasının hukuken mümkün olmadığını, müteveffa …. ZMSS bulunmayan aracın sürücüsü konumunda olduğunu ve kazaya %100 kusuru ile sebebiyet verdiğini, hukukun genel ilkesi olan hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesinden hareketle, kusurdan yararlanmanın yansıma yoluyla da kabul edilemeyeceğini belirterek istinaf talep etmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi uyarınca, aynı Kanun’un 85. maddesinde belirtilen, bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartların C.10. maddesi ile 12/08/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Kaza tarihi itibari ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılmamış olması nedeniyle Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacaktır. Güvence Hesabının sorumluluğunun kapsamı davaya konu 29/12/2010 tarihli trafik kazasına göre yürürlükte bulunan genel şartlara göre belirlenecektir.Somut olayda kazanın 29/12/2010 tarihinde meydana geldiği, Yeni genel şartlar 01.06.2015 tarihinde, Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. maddesinde değişiklik yapan Yasa’nın ise 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girdiğinden kaza tarihi itibariyle eski genel şartların yürürlükte bulunmaktadır. Davacının ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açmış olması, ölüm nedeniyle doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacıya yansıtılamayacağına, dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmasının onun desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyeceğine ilişkin HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar, HGK’nun 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 Esas-2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca davacının destekten yoksun kalma tazminat talebinin kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir.2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/2.maddesindeki davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğmuş olması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri içinde geçerli olacağına dair hükmü uyarınca uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerekecektir.Davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 sayılı TCK’nun 179/2. maddesinde düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde olmaktadır. Bu eylemle ilgili ceza davasının TCK’nun 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olacaktır. Davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçmeden açılmış olması karşısında, somut olayda uzamış zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır.Davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusu yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle mahkeme kararında isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:1-Davalı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı yönünden Harçlar Yasası’na göre alınması gereken 4.051,92 TL karar harcından peşin alınan 1.012,98 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.038,94 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf isteminde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, 4-İnceleme duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,5-İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.12/03/2020