Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1293 E. 2020/510 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1293
KARAR NO: 2020/510
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 30/11/2017
NUMARASI: 2015/628 Esas – 2017/1327 Karar
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili “araç kiralayan/davacı” şirkete ait … plaka nolu aracın, dava dışı kiracı şirket kullanımındayken, dava dışı şirket çalışanı/araç zilyedinin …’da konakladığı esnada 05.12.2013 günü saat 01:30 sularında, kendisini otel çalışanı olarak tanıtan şahsın aracı otoparka çekme bahanesi ile aracın anahtarını mezkur şahıstan aldığını ve araç ile kaza yaptığını, kaza sonucunda araçta 30.503,25 TL hasar meydana geldiğini, davalı … yetkilisinin otelde yaşanan hırsızlık nedeniyle otelin güvenliğinin sağlanmaması veya adam çalıştırma sorumluluğu ilkeleri gereği bu hasardan sorumlu olduğunu, davalı tarafın hasar bedelini ödememesi üzerine icra takibi başlatıldığını, ancak borçlunun itiraz ettiğini ifadeyle; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında yapılan takibe yönelik haksız ve yersiz itirazın iptali ile takibin davalı yönünden ödeme ihtarının tebliğ edildiğinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte devamına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; ikametgâhının Anamur olduğundan, başlatılan icra takibinin ve açılan davanın Anamur Mahkemelerinde açılması gerektiğini, bu yönden yetki itirazının olduğunu, yetki itirazının yerinde görülmediği takdirde … plaka nolu aracın hasar bedeli tarafından istenmekte ise de aracın hasar görmesine neden olan kişinin kendisinin olmadığını, bu aracı çalarak trafiğe çıkan … isimli şahıs olduğunu, bu şahmın kendi otelinde çalışmakta olduğu iddia edilmiş ise de bu durumun asılsız olduğunu, bu şahsın oteli ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, SGK kayıtlarında dahi işçisi olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere bu olayda sorumluluğu olduğu kabul edilecek olsa dahi, … isimli şahsın otel müşterisini kandırarak kasıtlı bîr şekilde suç işlediğini, ayrıca bu kişinin kaza sırasında alkollü olduğunu, ayrıca bu şahsın Anamur 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2013/1238 esas ve 2015/384 karar sayılı davada mahkûm olduğunu ifadeyle; öncelikle dava hakkında yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili Anamur Mahkemelerine gönderilmesini, aksi düşünülecek ise de hakkında açılı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kısmen kabulü ile; davalının icra dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 30.500,00 TL asıl alacak, 3.670,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 34.170,00 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, alacak hesabı yargılamayı gerektirdiğinden davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazanın Anamur’da meydana geldiğini, müvekkilinin ikametgahının da Anamur olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, mahkemenin yetkisiz olmasına rağmen karar vermesinin hatalı olduğunu, mahkemece yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan karar verildiğini, tanıklarının dahi bu hususta dinlenmediğini, mahkeme kararının gerekçesiz olduğunu, bilirkişi raporunun yetersiz ve hatalı olduğundan hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda hasar tutarına ilişkin yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, hesaplamanın fahiş olduğunu, meydana gelen kazada müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, … adlı şahsın müvekkiline ait iş yerinde çalışmadığını, ayrıca SGK kayıtları incelendiğinde de şahsın müvekkili yanında çalışmadığını, işçisi olmadığını dolayısıyla aralarında herhangi bir şekilde hukuki ya da fiili bir bağ bulunmadığını, kazayı yapan şahsın olay esnasında %161 promil alkollü olduğu da gözetildiğinde bu kadar alkol tüketen birinin otelde çalıştırılamayacağının da açık olduğunu, aracı teslim eden şahsın bu derecede alkollü olduğunu fark etmemesinin de mümkün olmadığını, bu durumun kendi kusuru olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava, maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. 6100 sayılı HMK’nın genel yetkiyi düzenleyen 6. maddesinin birinci fıkrasına göre; “Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” Yine aynı Kanunun 16. maddesinde ise “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.” hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı HMK’nın haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde HMK’nın 7/1-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki söz konusu değildir. Haksız fiil halinde HMK’nın 16. maddesi gereğince birden fazla mahkemenin yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olduğu göz önüne alındığında, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açarsa, o zaman seçme hakkı davalılara geçer. Somut olayda, haksız fiil Anamur’da meydana gelmiştir. Davacının yerleşim yeri ise İstanbul Adliyesi yargı çevresinde bulunan Tuzla ilçesidir. Dolayısıyla, davacının birden çok mahkemenin yetkili olduğu ve kesin yetki kuralının bulunmadığı bu davada davayı, davacının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesinde açarak yetkili mahkemeyi seçmiş olduğu anlaşıldığına göre yetkiye ilişkin istinaf itirazı da yerinde değildir. Davalı taraf 29/06/2015 tarihli cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmış, 20.08.2015 tarihli delil listesinde tanıklarının isim ve adreslerinin açıklamış, ancak 26/01/2017 tarihli celsede “Dosyaya celp edilmiş olan Anadolu 1. ASCM ‘nin 2013/1238 E sayılı dosyasındaki ayrıntılı beyanlar gözetilerek davalının tanık dinletme yönündeki talebinin reddine” karar verilmiştir. HMK. 240/2. maddesi ile “Tanık gösteren taraf, tanık dinletmek istediği vakıayı ve dinlenilmesi istenen tanıkların adı ve soyadı ile tebliğe elverişli adreslerini içeren listeyi mahkemeye sunar. Bu listede gösterilmemiş olan kimseler tanık olarak dinlenemez ve ikinci bir liste verilemez. ” 241. maddesi ile de ” Mahkeme, gösterilen tanıklardan bir kısmının tanıklığı ile ispat edilmek istenen husus hakkında yeter derecede bilgi edindiği takdirde, geri kalanların dinlenilmemesine karar verebilir.” düzenlemesi getirilmiştir. Bu itibarla, mahkemece, davalının süresinde bildirdiği tanık mahkeme huzurunda dinlenmeden, aynı tanığın ceza mahkemesinde verdiği ifadesi ile yetinilerek, tanık beyanları alındıktan sonra kusur, sorumluluk ve müterafik kusura etkisi olup olmadığı gerekçede tartışılmadan eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; eksper raporuna göre aracın hasarlanan kısımları ile değişen parçalarının uyumlu olduğu, malzeme ve işçilik giderlerinin de kaza tarihiyle uyumlu olduğu görüşüyle toplam malzeme ve işçilik bedeli açıklanmış ise de rapor bu haliyle detaylı ve denetime olanaklı olmadığından hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. O halde İlk Derece Mahkemesince yapılması gereken, davalı tanıklarının dinlenmesi, tanıklarının beyanının alınmasından sonra gerekirse kusur raporu alınması, davacıya ait araçtaki hasar durumu, değişen parçalar, çarpma noktaları, servis tarafından düzenlenen onarım belgesi, faturalar ve resimler, dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendirilip, kaza nedeniyle hasarlanan ve onarılan kısımlar, değiştirilen parçalar, yapılan işçilikler ve hasar bedeli tespit edilerek, davacının gerçek zararı açısından hasar uzmanı bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması gerekçede tarafların iddia ve savunmaları ile tüm itirazları, delilleri tartışılarak sonucuna göre karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere : 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davalı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/03/2020