Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1282 E. 2020/507 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO : 2018/1282
KARAR NO : 2020/507
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 08/11/2017
NUMARASI : 2015/415 Esas – 2017/952 Karar
DAVA : Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 24.09.2007 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkilleri … eşi ile …. babası olan 1964 doğumlu … zorunlu trafik sigortası bulunmayan … plakalı traktörün sürücüsü konumundayken vefat ettiğini, davalı Güvence Hesabı Yönetmeliği’nin 9. maddesi gereği, trafik sigortası yaptırmamış işletenlerin neden olduğu bedensel zararlar için kişi başına ölüm halinde kaza tarihi itibariyle sigorta limiti olan 80.000,00 TL vefat teminatı sağladığını, davacıların desteğinin yaşı ve diğer tüm unsurları değerlendirildiğinde davalı kurumun limit dahilinde zarardan sorumlu olacağının yapılan inceleme sonucu anlaşılacağını, Yargıtay HGK kararına göre sürücü kusurlu olsa dahi geride kalanlar 3. Kişi konumunda olduğundan ve destek zararı, ölenin değil 3. Kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve yansıma yolu ile meydana gelen bir zarar olduğundan, işletenin tehlike sorumluluğu çerçevesinde gereken ödemenin yapılması gerektiğini belirterek fazlaya dair munzam zarardan doğan alacakları saklı kalmak kaydıyla müteveffanın geride kalan eşi için 3.000,00 TL ve çocukları için 1.000′ er TL olmak üzere şimdilik toplam 6.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta limiti dahilinde davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ıslah dilekçesi ile talebini … için 52.305,43 TL, … için 14.652,03 TL, …. için 10.2019,28 TL ve … için 2.823,26 TL olmak üzere 80.000,00 TL’ye çıkarmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Güvence Hesabının kaza tarihinde geçerli trafik poliçesi olmayan motorlu araçların kusurları neticesinde meydana gelen daimi sakatlık sebebiyle tazminat taleplerini gidermekle yükümlü tutulduğundan, dava konusu kazaya karışan … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle geçerli trafik sigortası poliçesinin olup olmadığının Tramer Merkezinden tespit edilmesi gerektiğini, Güvence Hesabının tazmin edeceği bedelini ZMM sigortası yaptırma zorunluluğu bulunmasına rağmen yaptırmayarak kurum zararına sebep olan araç işletenine rücu ihtimali nedeni ile davanın olay tarihindeki işletene ihbar edilmesini talep ettiklerini, motorlu araç kazalarına ilişkin maddi tazminat taleplerinin zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğradığını, trafik kazasının 24.09.2007 tarihinde meydana gelmesinden ötürü davanın zamanaşımına uğradığını, alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesinden dolayı davanın reddi gerektiğini, davacı annenin yeniden evlenip evlenmediğinin yeni tarihli nüfus kaydı ile tespitini talep ettiklerini, dava konusu olayın tek taraflı trafik kazası olması sebebiyle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddi gerektiğini, davalı kurumun ticari bir kuruluş olmadığından avans faizi ile sorumlu tutulamayacağını, dava öncesinde kuruma bir başvuru olmadığından faiz ile ilgili taleplerin reddi gerektiğini beyan ile davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, “Davanın kabulü ile davacı … için 52.305,43 TL destekten yoksun kalma tazminatının, Davacı … için 14.652,03 TL destekten yoksun kalma tazminatının, Davacı … için 10.219,28 TL destekten yoksun kalma tazminatının, Davacı … 2.823,26 TL destekten yoksun kalma tazminatının, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacılara verilmesine,” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemece davalı tarafın her bir davacıya karşı sorumlu olduğu miktar yönünden, her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek bir vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, davalı kurumun avans faizinden sorumlu olduğunu, müvekkillerin desteğinin sürücü konumunda olduğu aracın traktör olduğunu ve buna ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin son kararına göre ticari araç söz konusu ise avans faizi isteneceğine hükmedildiğini belirterek yerel mahkeme kararının düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kazanın murisin kusuru ile meydana geldiğini, destekten yoksun kalma tazminat talebinin reddi gerektiğini, ölümden dolayı mirasçı olan davacılara destekten yoksunluk tazminatı ödenmesi halinde ödenen bu tazminatın yine mirasçı olan davacılardan rücuen tahsiline başvurulacağını, bu durumda tazminat ödenecek ve daha sonra tahsil edilecek şahısların aynı kişiler olması nedeniyle alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleştirildiğini, davanın KTK’da belirlenen zamanaşımı süresi içinde açılmadığını, hakkında velayeten dava açılan kız çocukları için 24 yaşa kadar hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Dava, ölümlü trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin olup, istinaf açısından uyuşmazlık konusu; HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.Davacı …. açısından yapılan değerlendirmede; Mahkemece ihtiyari dava arkadaşı olan davacı … açısından 2.823,26 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. HMK’nın 341/2.fıkrasına göre miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Ayrıca HMK’nın ek 1. maddesinin 1. fıkrasında;” HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 04/01/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz.” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; “HMK’nın 341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır. Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2017 yılı için HMK’nın 341/2. maddesindeki kesinlik sınırı 3.110,00 TL olacaktır. Bu halde dava değeri ve kabul edilen miktar, davacı …bakımından kararın verildiği 2017 yılı için öngörülen kesinlik sınırının altında kaldığından taraf vekillerinin İlk Derece Mahkemesince verilen karar için HMK’nın 341/4.maddesi gereğince istinaf hakkı yoktur. Yerel mahkemece, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir. Bu nedenle, HMK’nın 341/4. ve 352. maddeleri gereğince taraf vekillerinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davacılar … ve … açısından yapılan değerlendirmede; Somut olayda, Mahkemece aynı kazada desteğini yitiren davacılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmiştir. İhtiyari dava arkadaşı olan davacıların her birinin destekten yoksun kalması nedeniyle tazminat talebinde bulunmuş olması, her birinin davasının diğerinden bağımsız olması ve aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunanların usul ekonomisi ilkesi dikkate alınarak birlikte dava açtıkları durumda da esasen birden fazla dava olduğu dikkate alınarak; her bir davacı yönünden lehine hükmedilen tazminat miktarına göre ayrı ayrı ve AAÜT uyarınca maktu ücretin altında kalmamak üzere vekalet ücreti verilmesi gerekirken yazılı şekilde tek vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. Bu hususa değinen davacı vekili istinaf talebi yerindedir.Dosya kapsamında kazaya karışan … plakalı traktörün hususi kullanım amaçlı araç olması ve olayın haksız eylem niteliği dikkate alınarak yasal faiz uygulanmış olması doğrudur. Bu hususa değinen davacı vekili istinaf talebi yerinde değildir. Dosya kapsamından, 24.09.2007 tarihinde davacıların murisi … sürücüsü olduğu … plakalı traktörü ile tek taraflı olarak gerçekleştirdiği trafik kazasında vefat ettiği, olay nedeniyle vefat edenlerin desteğinden mahrum kalan davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır. Davalı sigorta vekili KTK’nun 85/1 ve 95/1 maddeleri gereğince hazırlanan ZMSS genel şartlarının 1.maddesine TBK’nın 52.maddesi gereğince destekten yoksun kalma zararının yansıma zararı olduğu, zarar görenin istemeye hakkı olmadığından mirasçılarının da isteyemeceği, desteğin tam kusurlu olduğunu, TMK’nın 2.maddesindeki doğruluk ve dürüstlük kurallarına da aykırı olduğunu belirterek istinaf talebinde bulunmuş ise de; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. maddesine göre, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”. Aynı Kanun’un 85/1.maddesine göre “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” Yukarıda açıklanan kanun hükümlerinden, zorunlu mali sorumluluk sigortasının motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.Davacıların desteğinin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt vefat etmiş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteğin kusurunun olması, davacıların hakkına halel getirir bir unsur olarak kabul edilemez. Dolayısıyla destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür. Bu çerçevede, kaza tarihi itibariyle, ZMSS poliçesi bulunmayan araç nedeniyle, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14.maddesine göre, ZMSS poliçesinin kaza tarihindeki limiti dahilinde Güvence Hesabı’nın sorumluluğu bulunmaktadır. Davacıların uğradığı zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. Ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusur davacıya yansıtılamayacaktır. Dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olması desteğinden yoksun kalan davacıyı etkilemeyecektir (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.) (HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas ve 2013/74 karar sayılı ilamları). Somut olayda kaza 24.09.2007 tarihinde meydana gelmiştir. ZMMS yeni genel şartlar ise 01/06/2015 de yürürlüğe girmiştir. Bu durumda mahkemece 2918 sayılı KTK ve Güvence Hesabı Yönetmeliği’ne göre, davalı Güvence Hesabının, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığı ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olacağından davanın kabulüne karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık yoktur. KTK’nın 109/2.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar. Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” Dava konusu kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85/1 ve 66/1-d maddelerine göre, ceza dava zamanaşımı 15 yıldır. Kaza tarihi olan 24.09.2007 tarihi ile dava tarihi olan 20/04/2015 tarihi dikkate alındığında 15 yıllık ceza dava zamanaşımının dolmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalı tarafın zamanaşımına yönelik istinaf iddia ve itirazı yerinde değildir. Destekten yoksun kalınacak sürenin, çocuklar için, yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü gerekmektedir. Somut olayda; davacılar … ve …’ ün destek alacakları süre 24 yaşlarına kadar hesaplanmıştır. Bu açıklamalar devamında bilirkişiden ek rapor alınarak ve usulü kazanılmış haklara da riayet edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu hususa değinen davalı istinafı yerindedir.Destekten yoksun kalınacak sürenin, çocuklar için yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşullar, anne ve babanın, varsa kardeşin üniversite eğitimi alıp almadığı değerlendirilerek ayrı ayrı belirlenmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, öğrenimlerinin sona erdiği tarih, yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabulü gerekmektedir (Benzer yönde Yargıtay 17. HD 2017/1488 E, 2019/10405 K, 2016/6249 E., 2019/3267 K.)Somut olayda olay tarihinde müteveffanın çocuklarından … 6 ve … 10 yaşında olduğundan üniversite eğitimi görüp görmeyeceği yönünde yukarıda açıklanan kriterlere göre gerekli araştırma yapılmaksızın 24 yaşına kadar olacak şekilde destek hesabı yapılması eksik incelemeye dayalı olmuştur. Bu hususa değinen istinaf talebi yerindedir.Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Taraf vekillerinin davacı … bakımından istinaf talebinin HMK’nın 352/1-b. maddesi gereğince reddine, Taraf vekillerinin diğer davacılar bakımından istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar ve ilam harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine,4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine,7-İİK’nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı Güvence Hesabı tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan, … Bankası A.Ş. Gayrettepe İstanbul Şubesinin 01/02/2018 tarih ve …. numaralı 136.000,00 TL bedelli teminat mektubunun davalı Güvence Hesabı’na iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.13/03/2020