Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2018/1206 E. 2020/686 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
ESAS NO: 2018/1206
KARAR NO: 2020/686
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ: 01/02/2018
NUMARASI: 2014/29 Esas – 2018/128 Karar
DAVA: Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
Yukarıda yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Dairemiz Heyetince yapılan müzakere sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirkete ait olup davalı …’nun kullanımında olan aracın neden olduğu kaza nedeniyle 13.12.2012 tarihinde davacıya ait aracın hasarlandığını, kaza sonrasında müvekkilinin beyanı alınmadan tamamen davalı tarafın yanlış ve taraflı beyanları doğrultusunda tanzim edilen kaza tespit tutanağı ve içeriğine itiraz ettiklerini kaza tespit raporunda yer alan açıklamaların hiçbirisinin doğru olmadığını, kaza tespit tutanağında müvekkilinin doğrultu değiştirme manevralarını ihlal ettiğinin yazıldığını, kazanın meydana geldiği yerin karşıdan gelen araçların şeridinde meydana geldiğini, davalının sollama yapmak isterken kazanın olduğunu söylediğini belirterek araç hasar bedelinin bilirkişi raporu ile tespit edilecek miktarlar üzerinden talep artırım dilekçesi ile artırmak ve eksik harcı ikmal etmek üzere şimdilik 5.000 TL araç hasar bedelinin 13.12.2012 kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu … Mal. San. ve Tic. Ltd.Şti’ne ait … plakalı aracın şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkili sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşmasına neden olmadığından kusursuz olduğunu, davadan önce her türlü yükümlülüğünü yerine getiren müvekkili şirketin iyi niyetli olduğunu tüm bunlara karşılık davanın açılmasına hiç bir şekilde sebebiyet vermediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Diğer davalılar vekili cevap dilekçesinde; kazanın oluşumuna ve müvekkilinin aracının hasar görmesine davacının asli kusurlu olarak sebebiyet verdiğini, dava konusu kazanın kaza tespit tutanağında belirtildiği şekilde meydana geldiğini, kaza tespit tutanağının aksi ispat edilene kadar geçerli resmi belge niteliğinde olduğunu, kazanın gidiş yönünde meydana geldiğini ve çarpmanın etkisiyle araçların geliş yoluna doğru savrulduklarını, davacının kaza tespit tutanağının yanlış olduğunu ileri sürdüğünü ancak bu yönde somut hiç bir delil ileri süremediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. İlk Derece Mahkemesince, “Aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine” karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından aktif dava ehliyeti yokluğu sebebi ile davanın usulden reddine karar verilmiş ise de iş bu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkeme gerekçe olarak Bucak İlçe Emniyet Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre müvekkile ait aracın dava tarihinden önce Üsküdar … Noterliği’nin 29.01.2013 tarihli araç satış sözleşmesi ile dava dışı …’e satılmış olmasından bahisle müvekkilin dava tarihi itibari ile aktif dava ehliyetinin bulunmadığı yönünde hatalı karar verildiğini, kazanın 13.12.2012 tarihinde meydana geldiğini, satım işleminin ise 29.01.2013 tarihinde yapıldığını, kaza tarihi itibari ile araç müvekkiline ait olup söz konusu kaza sonucu 01.03.2017 tarihli bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere KDV ve işçilik dahil hasarın ortalama 3.500,00 TL bedel karşılığı giderilebileceği, araçtaki değer düşümünün ise karoser hasarı dikkate alındığında takdiren 450,00 TL olacağını bildirildiğini, müvekkilinin araçta meydana gelen hasarları kendisi giderdikten sonra aracı devrettiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, sonrasında müvekkilinin beyanı alınmadan tamamen davalı tarafın yanlış ve taraflı beyanları doğrultusunda tanzim edilen kaza tespit tutanağı ve içeriklerine itiraz ettiğini, kaza tespit raporunda yer alan açıklamaların hiçbiri doğru olmadığı gibi tutanak yanlış çizilmiş ise de davalı tarafın tamamen kusurlu olduğu anlaşıldığını, dosyada mevcut kazaya ilişkin resimlerden de anlaşılacağı üzere araçların kaza sonrası halleri ile de kaza tespit tutanağının doğru olmadığının açık olduğunu belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur. Dava, trafik kazasından kaynaklanan hasar tazminat istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, kazanın 13.12.2012 tarihinde meydana geldiği ve aracın kaza tarihinde davacı adına kayıtlı olduğu, kazadan sonra ancak dava tarihinden önce 29.01.2013 tarihinde aracın onarımının yapıldıktan sonra satıldığı bu nedenle karşı aracın sürücüsü, işleteni ve zorunlu trafik sigortacısından hasar bedelinin tazmini talep edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davacıya ait aracın dava tarihinden önce Üsküdar … Noterliğinin 29.01.2013 tarihli araç satış sözleşmesiyle dava dışı …’e satıldığı, davacının dava tarihi itibariyle aktif dava ehliyetinin bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir. Tazminat davasında davacı olma ehliyeti, kural olarak mal varlığında doğrudan doğruya zarar oluşan kişiye aittir. Somut uyuşmazlıkta dosyaya gelen bilgi belgelerden hasara uğrayan aracın kaza tarihinde davacı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davanın esassı hakkında karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile dava tarihindeki mülkiyet durumuna göre değerlendirme yapılarak davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a/6-a maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde işlem yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmş, mahkemece esasa ilişkin bir karar verilmediğinden diğer istinaf sebepleri bu aşamada inceleme konusu yapılmamıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, yukarıda esas ve karar numarası belirtilen İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf başvurusu için yatırılan karar harcının istek halinde İlk Derece Mahkemesince yatırana iadesine, 4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına, 5-Davacı vekili tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansının yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.11/06/2020