Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/979 E. 2018/656 K. 03.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9.HUKUKDAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2017/979
KARAR NO : 2018/656
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
KARAR TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2017/856 D.İş E. – 2017/856 D.İş K.
(Itiraz Hakem Heyeti 04/02/2017 tarih 2017/İHK-397)
DAVANIN KONUSU : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ : 03/05/2018
İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/856 D.İş E. – 2017/856 D.İş K. Sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu-İtiraz Hakem Heyeti’nin 04/02/2017 tarih 2017/İHK-397 K. sayılı kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosyanın Dairemiz Heyetince yapılan müzakeresi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurusunda; 15.11.2013 tarihinde müvekkillerinin murisi sürücü …’in sevk ve idaresindeki ZMMS Poliçesi bulunmayan .. plakalı araç ile … plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde, müvekkilinin babası…’in vefat ettiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere toplam 40.100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı başvuru sahibi vekili talebini 46.249,13 TL olarak arttırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; Sigorta Genel Şartları ile Sigortacılık Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca, davacının tazminat talebinin, teminat dışında olduğunu, müvekkili tarafından başvuru sahibine ödeme yapılması halinde, rücu sonucunda alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşeceğini, bu nedenlerle kuruma yapılan başvurunun red edildiğini belirterek, başvurunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; başvurunun kabulü ile, 46.249,13 TL’nin 04/07/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, Güvence Hesabı tarafından başvuru sahibine ödenmesine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına, davalı tarafça itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyetince yapılan inceleme sonucunda; davalının itirazlarının reddine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının 3. Kişi sıfatına haiz olması mümkün olmadığından, Güvence Hesabından tazminat talep etme hakkının bulunmadığını, müvekkili tarafından başvuru sahibine ödeme yapılması halinde, rücu sonucunda, alacaklı ve borçlu sıfatının birleşeceğini, Sigorta Genel Şartları ve KTK’nun ilgili hükümlerinde yapılan değişiklikler uyarınca, davacının tazminat talebinin, teminat dışında kaldığını, sürücünün kusuru oranında ileri sürülen tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekir iken kabul edilmesinin haalı olduğunu, aynı kazada dava dışı ..’nun da vefat ettiğini, mirasçıları tarafından yapılan başvuru sonucunda yapılan ödemenin rücuen tahsili için, davacı … ve annesi …. aleyhine Vize Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın halen derdest olup, takas mahsup talebinde bulunduklarını belirtmelerine rağmen, itiraz hakem heyeti tarafından bu hususta olumlu-olumsuz karar verilmediğini, bilirkişi raporundaki hesaplama yöntemlerinin de hatalı olduğunu, hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu, iskonto oranı(Teknik Faiz) %1,8 dikkate alınması gerekirken, hesaplamada bu yöntemlerin kullanılmadığını, dolayısıyla bu rapora binaen verilen kararın da hatalı olduğunu belirterek, İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
15/11/2013 tarihinde, davacı …’ın babası, sürücü …r’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile …plaka sayılı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde, …n vefat ettiği vefat ettiği, Trafik Kaza Tespit Tutanağında, kazanın meydana gelmesinde, ….’in asli kusurlardan, şeride tecavüz etme kuralını ihlal ettiği, diğer araç sürücüsünün herhangi bir kural ihlalinin olmadığının belirtildiği görülmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Araç sürücüsü murisin, ister kendi kusuru, ister bir başkasının kusuru ile olsun, salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar doğurup, desteklerinin kusurunun olması, davacıların hakkına etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın, sigortacıdan talep edilmesi mümkündür.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere, destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır. (Yargıtay 17. HD. 2014/17669 E. 2017/919 K.)
(HGK’nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas-411 karar, HGK’nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas 2012/92 karar, HGK’nun 16.1.2013 gün ve 2013/17-1791 esas 2013/74 karar sayılı ilamları )
Davacı murisinin, 15/11/2013 tarihinde, sürücüsü olduğu aracın karıştığı kaza neticesinde vefat ettiği, davacının, mirasçı olarak değil, zarar gören 3. Kişi konumunda bulunduğu, bu nedenle murisin kusurunun, davacıya yansıtılamayacağı ve destekten yoksunluk zararını, davalı taraftan talep edebileceği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı vekilince, 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni genel şartlar ve KTK’nın ilgili hükümlerinde yapılan değişiklikler uyarınca, destek şahsın kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinin, trafik sigortası teminatı dışında bırakıldığı, hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosunun ve iskonto oranının (teknik faiz) %1,8 olarak dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüş ise de; 6704 sayılı yasa ile 2918 sayılı KTK’nın 92. Maddesinde yapılan değişiklikler, 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, kaza tarihi itibarı yeni genel şartlar hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Davalı vekilince, aynı kazada dava dışı …’nun da vefat ettiği, mirasçıları tarafından başvurulması sonucunda müvekkili tarafından yapılan ödemenin rücuen tahsili için, davacı… ve annesi .. aleyhine Vize Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davanın halen derdest olup, takas mahsup talebinde bulunmalarına rağmen, itiraz hakem heyetince bu hususta olumlu-olumsuz bir karar verilmemesi istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
İki kişinin karşılıklı ve aynı cinsten muaccel olan borçlarının birbirini karşıladığı oranda, taraflardan birinin tek taraflı irade açıklamasıyla sona erdirilmesine takas denilmektedir. Borcun sona ermesi hallerinden biri olan takas, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 139. maddesinde ”İki kişi, karşılıklı olarak bir miktar para veya özdeş diğer edimleri birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise her biri alacağını borcuyla takas edebilir. Alacaklardan biri çekişmeli olsa bile takas ileri sürülebilir. Zamanaşımına uğramış bir alacağın takası, ancak takas edilebileceği anda henüz zamanaşımına uğramamış olması koşuluyla ileri sürülebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı tarafça, takas-mahsup edilmesi istenilen alacak ile, iş bu dosyada talep edilen alacak, aynı sebepten doğmayıp, aynı alacak ve borç ilişkisine dayanmamaktadır. Ayrıca hakem heyetleri, ibraz edilen belgelere göre karar vermekte olup, davalının, takas mahsup savunması kapsamında, davacıdan alacaklı (İcra takibinin kesinleştiği, dava açıldığı v.s.) olduğuna dair, beyan dışında delil ibraz edilerek, alacak ispatlanmamıştır. Bu nedenle, yargılamanın mahiyeti ve dosya kapsamına göre, takas-mahsup yapılması mümkün olmayıp, itiraz hakem heyeti kararı yerindedir.
Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1(b)1. Maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2017 tarih, 2017/856 D.İş E. – 2017/856 D.İş K. Sayılı ile kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu-İtiraz Hakem Heyeti’nin 04/02/2017 tarih 2017/İHK-397 K. sayılı kararına karşı, davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun, HMK.’nın 353/1(b)1.maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-6728 S.Y.nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının, talep halinde yatırana, mahkemesince iadesine,
3-Davalı tarafça, istinaf başvurusu nedeniyle yapılan yargılama giderlerinin, kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 Sayılı HMK.’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi. 03/05/2018