Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi 2017/829 E. 2018/343 K. 19.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
9. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
ESAS NO : 2017/829
KARAR NO : 2018/343
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/4990 D.İş.E. – 2016/4990 D.İş.K.
(İtiraz Hakem Heyeti 30/11/2016 Tarih 2016/İHK -3239 K.)
KARAR TARİHİ : 26/12/2016
DAVA TÜRÜ: Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
KARAR TARİHİ : 19/03/2018
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/4990 D.İş.E. 2016/4990 D.İş.K. Sayılı kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu-İtiraz Hakem Heyeti’nin 30/11/2016 Tarih 2016/İHK -3239 K. Sayılı kararına karşı, davacılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 352. Maddesi gereğince eksiklik bulunmadığı anlaşılmakla;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurularında;18.10.2015 tarihinde davalı … nezdinde ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı aracın, yol kenarında bulunan yaya davacılar murisi …’e çarpması neticesinde, …’in vefat ettiğini, davacı tarafça yapılan başvuru neticesinde, davalı … tarafından yapılan ödemenin zararı karşılamadığı belirtilerek, fazlaya İlişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 42.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 3000 TL cenaze ve defin gideri olmak üzere toplam 45.000 TL’nin, talep tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı … şirketinden tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı vekili davaya cevap dilekçesinde; başvuruya konu kaza nedeniyle davacılara 91.806 51TL ödeme yapıldığını belirterek, kusur tespiti yapılmasını, araç sürücüsünün kusurlu bulunması halinde, davacıların ve dava dışı kimselerin destekten yoksun kalıp kalmadıklarının tespit edilmesini, yapılacak hesap sonucunda, müvekkili şirketçe yapılan ödemenin ve güncelleşmiş faizinin mahsup edilmesini ve yasal faize hükmedilmesini talep etmiştir.Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davacının velayeten kızı için bakiye destekten yoksun kalma tazminatı talebinin kısmen 4.115,05 TL olarak kabulüne, fazlaya ilişkin taleplerinin ise reddine, 3000 TL tutarındaki cenaze ve defin giderlerinin kabulüne, Davacının kendisi ile ilgili bakiye destekten yoksun kalma talebinin ise reddine, toplam 7.115,05 TL tutarındaki tazminatın, davalının, davacının yazısını kargodan tebellüğ tarihi olan 10.02.2016 tarihinden 8 iş günü sonrası olan 23.02.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirket tarafından davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir. Uyuşmazlık Hakem Heyeti kararına davacı tarafça itiraz edilmesi üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından yapılan değerlendirme sonucunda; davacıların yaptığı tüm itirazların reddine karar verilmiştir. Davacı tarafça itiraz hakem heyeti kararına karşı yapılan istinaf başvurusu ile; bakiye ömür süresinin hesaplanmasına kullanılan yaşam tablosu hakkında Yargıtay kararları arasındaki farklılığın giderilmesi gerektiğini, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi tarafından TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu, 17. Hukuk Dairesi tarafından PMF-1931 Yaşam Tablosu esas alınarak verilen kararlar arasında farklılıklar bulunduğunu, Yargıtay Dairesi içtihatlarının “Destekten yoksun kalma ve maluliyet tazminatı hesaplarında hak sahiplerinin bakiye ömür süreleri belirlenirken, Ülkemize özgü ve güncel verileri içeren Türkiye Kadın-Erkek Hayat TRH 2010 Ulusal Mortalita Tablosu dikkate alınır ve bu tablonun belirli periyotlarla güncellenmesi halinde, teminat tutarı, kaza tarihindeki güncel versiyona göre ve işleyecek dönem hesabında yıllık olarak %5 arttırılıp, %5 iskonto uygulanmak suretiyle hesaplama yapılır.” şeklinde birleşkirilmesi yoluna girilmek üzere Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na taleplerinin iletilerek, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca içtihatların birleştirilmesine istediklerini, ilk başvuruyu 45.000,00 TL olarak yaptıklarını, talep sonuçlarını ıslah ile arttırarak 55.341,51 TL şeklinde belirli alacak davasına çevirdiklerini, davada, belirli alacak davası olacak şekilde talep sonucunu bildirme imkanının tanınmadığını, bilirkişi raporlarına itirazlarına itibar edilmeksizin karar verildiğini, gerek kusur gerek aktüer bilirkişi raporlarının yanlışlarla dolu olduğunu, bilirkişi raporu ile tespit edilen kusur durumunu kabul etmediklerini, hükmün kusur oranına göre kurulmasının da doğru olmadığını, kusur indirimi yapılmaması gerektiğini, kazaya tali yoldan ana yola çıkmakta olan aracın sebebiyet verip, sürücüsünün olay yerinden kaçtığını, ölüme sebebiyet veren olayın tehlike sorumluluğu hükümlerine tabi olduğunu, muris eşi yönünden kazanın önlenebilir nitelikte olmadığını, destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun kendilerine yansıtılamayacağını, bilirkişi raporlarında PMF 1931 Yaşam Tablosu ve TRH 2010 Yaşam Tablosu’na ilişkin yaşam sürelerinin tespitinin hatalı bulunduğunu, TÜİK verilerine göre kadınlarda ilk evlenme yaşı 23,9 olmasına rağmen, davacı … yönünden ilk evlenme yaşının 22 olarak alınmasının doğru olmadığını, ellerinde belge olmadığı için asgari ücretten hesaplama yapılmış ise de, gelire ilişkin belge ibraz edildiğini, buna rağmen yeni duruma göre de hesaplama yapılmadığını, muhtarlıktan aldıkları belgeye göre eşinin aylık gelirinin 1.500,00 TL-2.000,00 TL arasında olduğunu, hesaplamalarına göre eşi ölmeden önce 1.618,00 TL aylık net kazanca sahip olup, müteveffa eşinin aynı dönemdeki hesaba esas alınması gereken AGİ dahil asgari ücret tutarının 1.344,22 TL olduğunu, müteveffanın kadın olması itibariyle, aktif ve pasif her iki dönemde de asgari ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, müteveffanın pasif dönem destekliği hesabında asgari geçim indirimini indirmek suretiyle asgari ücret hesabı yapan bilirkişi raporuna itibar edildiğini, emekli olup SGDP ile çalışanlara pasif dönemde de asgari geçim indirimi uygulandığını, pasif dönem için de asgari geçim indirimi uygulamasının söz konusu olamayacağını, pasif dönem zararlarının asgari ücret düzeyinde olması gerektiğini, gerek aktif dönem gerekse pasif dönem için hesaplanacak tazminatın herhangi bir vergiye tabi olmadığını, emeklilere de %4-%5 oranında ek ödeme adı altında her ay peşin olarak ödeme yapıldığını belirterek, İtiraz Hakem Heyeti kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Dava trafik kazasından kaynaklanan bakiye destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin gideri istemine ilişkindir. 18.10.2015 tarihinde, davalı … nezdinde ZMM sigorta poliçesi ile sigortalı aracın, yaya olan davacılar murisi …’e çarpması neticesinde, …’in vefat ettiği, bilirkişi raporu ile; kazanın meydana gelmesinde, sigortalı araç sürücüsünün %75, başvuru sahipleri murisinin %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edildiği, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurudan önce, davacı tarafça, davalı … şirketine yapılan başvuru sonucunda, sigorta şirketi tarafından 17/03/2016 tarihinde davacı … yönünden 85.814,11 TL, davacı … yönünden 5.992,40 TL ödeme yapıldığı, davacı tarafça, yapılan ödemenin zararı karşılamadığı bildirilerek, bakiye destekten yoksun kalma tazminatı ile cenaze ve defin giderinin tahsili için Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğu, hakem heyetleri tarafından, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, sigorta şirketince yapılan ödemenin mahsubu ile, davacı …’in talep edebileceği bakiye tazminat bulunmadığı gerekçesi ile, destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine,…’in ise, bakiye 4.115,05 TL destekten yoksun kalma tazminatı talep edebileceği belirlenerek, talebinin kısmen kabulüne, ayrıca 3.000,00 TL cenaze ve defin giderine karar verildiği anlaşılmaktadır. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 30. maddesinin 12. fıkrasında 5.000,00 TL’nin altındaki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarının kesin olduğu, 5.000,00 TL. ve daha üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında verilen hakem kararlarına karşı kararın Komisyonca ilgiliye bildiriminden itibaren on gün içinde bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itiraz edilebileceği, 40.000,00 TL’nin üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebileceği belirtilmiştir. Davacı … için talep edilen ve karara bağlanan tazminat miktarı dikkate alındığında, verilen karar, 5684 sayılı Kanunu’nun 30/12. fıkrası uyarınca kesin nitelikte olduğundan, davacı … tarafından yapılan istinaf başvurusunun, HMK’nın 352. Maddesi uyarınca reddine karar verilerek, istinaf incelemesi davacı … yönünden yapılmıştır. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1. Maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanun’un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar., 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiştir. Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nın; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça, bilirkişi raporu ile belirlenen kusur durumu ve oranlarının gerçeği yansıtmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından alınan kusur bilirkişi raporunun, bir örneği dosyada mevcut olan Çorlu 6. Asliye Ceza Mahhkemesi’ne ibraz edilen kusur bilirkişi raporu ile uyumlu, dosya kapsamına ve olayın meydana geliş şekline uygun olduğu kanaatine varılarak, kusura ilişkin ileri sürülen istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacılar murisi … yaya olup, davalı …, yaya murise çarpan aracın, trafik sigortacısıdır. Murisin mirasçıları olan davacılar, davalı … karşısında 3. kişi olarak kabul edilemez. Bu nedenle, ölen yayanın kusuru var ise, zararın belirlenmesinde gözönünde bulundurulması, davacılar yönünden belirlenen tazminattan murisin kusuru oranında indirim yapılması gerekmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, müteveffanın kusuru oranında tazminattan indirim yapılmış olup, açıklandığı üzere, kusur oranında indirim yapılması usul ve yasaya uygundur. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamalarına göre, desteğin ve destek ihtiyacı olanların muhtemel yaşam süreleri belirlenirken, Population Masculine Et – Feminine (PMF) yaşam tablosu esas alınmalıdır. Ayrıca, destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır. Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve pasif devrede zararın asgari geçim indirimsiz asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulünün gerekmektedir. Pasif devre zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem (devre) zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira, asgari geçim indirimi (AGİ), ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasına esas ücrete dahil edilemez. Bu nedenlerle, pasif döneme ilişkin hesaplamanın AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden yapılması gerekmekte olup, bilirkişi raporunda da, pasif döneme ilişkin hesaplama AGİ dahil edilmemiş asgari ücret üzerinden yapılmıştır. Yine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamalarına göre, çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşlarının, okuldaki eğitim durumlarının, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacak iseler 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta iseler yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir. Bilirkişi raporunda da, davacı … yönünden destek süresi 22 yaş olarak belirlenmiştir. Davacı tarafça, müteveffanın temizlik işlerine gittiği, hasta bakımı ile uğraştığı, aylık gelirinin 1.618,00 TL olduğu, muhtarlıktan alınan belgeye göre ise, müteveffanın aylık gelirinin 1.500,00 TL-2.000,00 TL arasında olduğu belirtilerek, bu verilere göre hesaplama yapılması gerekir iken, asgari ücret üzerinden hesaplama yapılmasının doğru olmadığı istinaf sebebi olarak ileri sürülmüş ise de; müteveffanın gelirine ilişkin, dosyada fotokopisi bulunan ve muhtarlıktan alındığı beyan edilen belge dışında başka bir delil olmadığı, davacı tarafça davadan önce sigorta şirketine yapılan başvuruda, belge bulunmadığından, asgari ücret üzerinden tazminat ödenmesinin talep edildiğinin beyan edildiği, muhtarlıktan alındığı beyan edilen ve soyut ifadeler içeren belgenin, desteğin gelirini ispatlamak için tek başına yeterli delil olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle, desteğin asgari ücret düzeyinde gelir ettiği kabulü ile yapılan hesaplamanın yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Uyuşmazlık Hakem Heyeti ara kararı gereğince, bilirkişi tarafından, davacıların bakiye tazminat alacakları bulunup bulunmadığı hususunda hem PMF 1931 Yaşam Tablosu hem de TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosu’na göre seçenekli yapılan hesaplamalara göre; davacı …’in bakiye tazminat alacağı bulunmadığı, davacı …’in ise, rapor tarihine göre talep edebileceği bakiye 4.115,05 TL tazminat alacağı bulunduğu belirlenmiş, Hakem Heyetlerince, bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bilirkişi rapor ve ek raporu, dosya kapsamına, dava konusu uyuşmazlıkta uygulanması gereken yasal mevzuata, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi içtihatlarına uygun olup, İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen karar usul ve yasaya uygundur. Bu nedenlerle, davacı … tarafından yapılan istinaf başvurusunun, HMK’nın 352. Maddesi uyarınca reddine, davacı … tarafından yapılan istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1(b)1. Maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı … tarafından yapılan istinaf başvurusunun, HMK’nın 352. Maddesi uyarınca REDDİNE, 2-Davacı … tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1(b)1. maddesi uyarınca REDDİNE, 2-6728 S.Y.nın 36. maddesi uyarınca, harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana, mahkemesince iadesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı … yönünden, HMK7nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, davacı … yönünden, 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/03/2018